Kardeş Türküler, ilk kez 1993 yılında bir proje kapsamında Boğaziçi Üniversitesi’nde hazırlanan bir konser çalışması olarak gündeme geldi. Sonrasında, üyeleri 1995’te ortaya çıkan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun da kurucu olarak yer aldı. İlk albümleri 1997’de çıktı ve o günden beri birçok albüm, gösteri ve projeye imza atıldı. Proje en başından beri “hakların kardeşliği”ne müzikal bir vurgu yaptı ve asimilasyon; yahut yok saymaya karşı çok kültürlülüğü savundu.
Bilkent Üniversitesi Kültür ve İletişim Topluluğu’nun organize ettiği Bilkent World Music Fest kapsamında grubun üyelerinden Feryal Öney, Ayhan Akkaya ve Fehmiye Çelik bu hafta Salı günü (11 Ekim 2011) okulumuza gelip “çok kültürlülük” üzerine çok içten ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdiler.
Konuşmalarına okulumuza sadece söyleşi için değil konser vermeye de gelmek istediklerini dile getirerek başlayan konuklar, projelerinin doğuşundan başlayarak günümüze kadar uzanan süreci müzik ekseninden açıklamaya çalıştılar. İşte söyleşiden önemli birkaç nokta:
-80ler sonrası birçok kimlik hareketinin başladığı bir dönem olarak tanımlandı ve Kardeş Türküler de durduk yere ortaya çıkmamıştı. Proje kültürel çoğulculuğu benimseyip tektipleştirici politikalara karşı durmayı amaç edinmişti. Onlara göre vatan sınırları içerisinde bir dönem yaşamış ve müzikal bir miras bırakmış halkların eserlerini –orjinalini bozmadan- icra etmek çok önemliydi. Kısacası kültürel çoğulculuğu sanatın diliyle yaymaya çabaladılar.
-Kendilerini multikültürelci değil polikültürelci olarak tanımlarlar ve kültürel mozaik lafını sevmezler. Çünkü mozaikte bir hiyerarşi vardır; altta kalanların ezildiği, üste çıkabilenlerin yüceltildiği ve baskın olduğu. Onlar ise içiçe geçmeyi, kardeşçe varolmayı savunurlar. Bunun yanısıra dünyadaki “World Music” akımını da bazı noktaları yüzünden eleştirirler çünkü onlar müziğin bağlamından koparılamayacağını savunurlar.
-Projenin başında “kimlikLER vardır” demek bile önemliydi onlara göre ve bu sebepten şarkılarını dile getirirken başlık olarak “Kürt Halk Şarkısı”, “Ermeni Halk Şarkısı” gibi başlıklar seçtiler ama daha sonra bu şarkıları sadece o halklara mal etmenin yanlış olduğunu, bunların yöresel bağlamda dile getirilmesi gerektiğini savundular ve “alan” çalışmasını desteklediler.
-Hedefleri; kimliklerin çatışması yerine barış içinde birarada yaşamanın yollarını aramak ve bunları yaymaktı. Çünkü tektip bir ulus inşası hayali-kurgusal bir terminoloji olarak acı gerçeklere sebep olabiliyordu.
-Projenin devamında değişen tek şey ise çok kültürlülüğü başlıbaşına bir mesele olarak işlemek yerine, varolan mesele ve sorunları (kadınların ezilmesi, yoksulluk, çocuk istismarı vs.) çok kültürlülük içinde işlemek oldu.