Sadece ten renginin, yaşanılan muhitin, kötü geçmişin sonuçlarının dikkate alınıp insanları kötü olmaya iten sebeplerin dikkate alınmayışı… Kişiyi önyargılara ve geçmişine göre değerlendirerek iyi yaşama hakkı elinden alınmış birçok yoksulun ve varoşun adilce(!) yargılanması sadece birkaç dakikalık karar ile… Üzerinde durmaksızın ve düşünmeksizin… Ama objektif bakabilmenin ve ayrıntılardaki gerçekliği mantık ve dikkat ile keşfetmenin ve adalette objektif olarak bir görüşün duygulardan arınarak değerlendirilmesinin öneminin vurgulanarak 1950’lerdeki Amerikan yasalarına ve sınıf ayrımına yapılan zekice eleştirinin olduğu bir film bu.
Bugün, bir Sidney Lumet başyapıtı olan ve başrolünde Henry Fonda’nın oynadığı 12 Öfkeli Adam filmini sizlere tanıtıp eleştirisini yapacağım sevgili okurlar. Kısa özet olarak filmde, on sekiz yaşında, fakir ve varoşlarda büyümüş bir Latin genci, babasını öldürme suçundan yargılanmaktadır ve gencin idam kararı, on iki adet jüri üyesinin ortak kararına bağlıdır. On iki adet jüri üyesi, kararlarını vermek için bir odaya geçerler ve hemen çocuğun suçlu olduğuna karar verip evlerine, maç izlemeye veya işlerine gitme derdindedirler. On iki kişiden sadece bir kişi gencin suçlu olmadığına dair oy kullanır ve geri kalan jüri üyeleri neden bunu yaptığını öfkeyle dile getirip sorarlar ve özellikle birkaç tanesi kararlarının değişmeyeceğine dair fikirlerini belirtirler. Gencin suçlu olmadığına dair oy kullanan üye, bu durumu tartışmaları gerektiğini, oldu bittiye getirerek bir genci idama yollamamak gerektiğini; kendisinin de gencin suçlu olup olmadığından emin olmadığını, ama empati kurarak ve kanıtları, detayları iyi değerlendirerek doğru karara ulaşmanın gerektiğini ifade eder.
Filmin tek bir odada geçmesi, tartışmalara, ince ayrıntılara, olasılıklara ve mantık yürütmelere yer vermesi izleyiciyi filme daha da yoğunlaştırıp filmi oldukça ilgi çekici kılıyor, dikkat dağınıklığını önlüyor. Mekanların ve olayların üstünde çok fazla durulmaması gereken bu filmde düşünceler, psikolojik durumlar, tutumlar ve detaylı bir mantık yürütme eylemi sizi filmin içine çekmeye oldukça yetiyor. Filmin konusuna ve içeriğine gelince; geçmişlerinin ve yaşadıkları ortamın üzerlerine bir yafta olarak yapışması sebebiyle, varoşlarda yaşayanların nasıl bir yaşam sürdüğünün halktan bir Amerikalı tarafından anlaşılmadığı ve umursanmadığı filmde görülmektedir. Sadece jüride işlerini görüp giden, suçlunun yerine kendini asla koymayan bir Amerikalı profili özellikle dikkat çekmektedir. Hatta jüri toplantısında gencin hemen suçlu olduğuna karar verip havadan sudan sohbet etmeyi tercih eden üyelerin olması bu yansıtılan Amerikalı profiline güzel bir örnektir. Hiçbir empati ve acıma duygusu olmayan, varoş tabakanın daima suçlu olduğuna inanan, suçlu olmalarına sebep olan etkenlerden bihaber bir Amerikalı profili…
Amerikalıyı, ırkçılığı, önyargıyı, sınıf ayrımını ve Amerikan yasalarını eleştirmesi bakımından oldukça başarılı olan bu filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Fragman için: http://www.youtube.com/watch?