Özen İle Yap Ki Bozulmasın Beşiktaşım (Bölüm-1)

Fikret Orman ve Önder Özen

Fikret Orman ve Önder Özen

26.06.2012 tarihinde, Beşiktaş hakkında yazdığım yazıyı okudum bu satırları kaleme almadan önce. Seçimden çıkmış, borçlarla boğuşan, Avrupa Kupalarından men edilen ve yeni bir yapılanmaya gitmek isteyen Beşiktaş. Bunun için de ülkeyi iyi tanıyan, takımın içinden gelen ve gençleri oynatmayı seven Samet Aybaba tercihi. ‘Ernst 2 milyona koşuyor, Hasan Türk 2 bin liraya. O zaman Hasan Türk koşacak’ diyen ama ligin ilk maçı dışında Hasan Türk’ü hiç koşturmayan Samet Aybaba. Yenilgileri sonrasında kadrom yetersiz diyerek bütün oyuncularının emeğini bir kalemde silen Aybaba. Zira olmadı. İstenilen şey reelde vücut bulmadı. Samet Aybaba’nın, yapbozun parçalarını birleştirecek yani doğruları yapacak kişi olamadığı anlaşıldı ama onu seçen yönetim değil miydi? Demek ki hata seçimdeydi. Doğruyu yapacak insan olmak ne kadar zorsa o insanı bulmanın da o kadar zor olduğunu gördü yönetim. Ve bu işten anlayan insanlara bırakalım seçimi diyerek Önder Özen geldi takımın başına. O süreçte, yönetim içinde de çatlaklar oluştu ve yönetim kurulu karar alacak sayıdan bile uzaklaştı istifalarla. Yeni bir yönetim gerekiyordu. Stadı yapıp bitirecek, borçları eritmeye devam edecek ve futbol direktörü başta olmak üzere kulübü profesyonelleştirecek ve kurumsallaştıracak bir yönetim anlayışı. Seçimdeki rakip de bu anlayışın tam tersiydi. İşi bildiğini zanneden, para ile bu işlerin olabileceğine inanan, para vererek en iyisini getiririm onlar bir şekilde kendi yapbozunu oluşturur anlayışı ama bu anlayış yanlıştı. Zira elindeki yapboza uymayan parçalarla nasıl başarılı bir şey ortaya çıkabilirdi ki. Beşiktaş kongresi bir anlayışı oylayacak dedi Fikret Orman ve o kongre Fikret Orman’ın anlayışını seçti beklenenin üzerinde bir farkla. Kongre dedi ki artık sana güveniyorum. Sen doğruyu yapacak insan değil, doğruyu yapacak insanı seçecek ve yönetecek olansın. Başlattığın işi bitir. Geçen seneye göre başarılı değilsin elbet, bak takım üçüncü ve bir takım kongre üyeleri bundan rahatsız olup karşı anlayışa destek verdi ama çoğunluk senin yapmak istediğin değişimi, anlayışı onaylıyor diyerek yaptı seçimini kongre. Ve ardından gelen bir başka ceza ile Avrupa Kupalarından men…

Temmuz 2013’te Beşiktaş’ın heybesinde şunlar var: Seçimden yeni çıkan bir yönetim, borçlar, stat yapımı, Avrupa kupalarından men cezası ve teknik kadro değişikliği. Geçen seneki durumdan hemen hemen hiç farkı yok ancak yönetim, bu sefer futbol kısmını işi bilene bıraktı: Önder Özen… Elindeki oyuncuları; kulübün ekonomik, idari ve taraftar yapısını bilmeden bir teknik direktör getirip onun istediği oyuncularla eldekileri bir şekilde harmanlayıp sistemine uydurmak yerine kendi gerçeklerine uygun bir teknik direktör getirip, transferleri de o gerçeğe uygun olarak yapmak gerekirdi. Bunun tersini yapmak da başarıyı getirebilir elbet. Galatasaray’ın Ünal Aysal başkanlığında Fatih Terim’i getirip kadroyu onun isteklerine göre revize etmesi mesela. Beşiktaş şuan bunu yapabilecek maddi rahatlıkta değil ve asıl amaç bir daha bu sistemle başarıyı kovalamamak. Zira o teknik direktör gittikten sonra o kadro yapısına uygun bir başkasını bulmak da hayli zor. Beşiktaş, başarıyı yakalayacak isimleri seçmeyi işi bilen insanlara bırakmak ve bir kulüp geleneği oluşturup kendine özgü bir sisteme kavuşmak istiyor. Bunun için de Önder Özen kulübün yapısına en uygun ismi seçti. Bu aslında bir isim değil kongrede seçildiği gibi bir anlayıştı. En önemli iki aday Avrupa’da üst düzey top oynamış ve Hırvatistan’ı belki de dünyadaki en güçlü takımların olduğu 98 Dünya Kupasında 3. Yapan takımın iki oyuncusu Prosinecki ve Biliç. Ardından teknik adamlık kariyerlerinde Hırvatistan’ın 98 sonrası en başarılı takımında 2006 ve 2010 yılları arasında görev yapan iki isim. İlk hedef Kayserispor’a gelip bir anda takımı düşme hattından beşinciliğe taşıyan Prosinecki’ydi ancak o olmayınca ve aynı zamanlarda Ruslar Önder Özen’in asıl hedefi olan Biliç ile yollarını ayırınca hedef değişti. Prosinecki Biliç’in yardımcısıydı. Mourinho yerine Villas Boas ile yetinen Chelsea’nın ilk fırsatta Mourinho’ya yeniden ilan-ı aşk etmesiydi bir nevi. Ve Beşiktaş Biliç ile anlaştı. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda iki finalistin olduğu grupta son dakikalarda şampiyon İspanya’dan yediği gol ile kupaya veda eden takımın hocası Biliç. O gol olmasa iki finalistle beraber aynı puanı toplayıp düğümü 3lü averaja bırakacak olan Biliç. Ve o turnuvaya gidişi de çok enteresandır Hırvat takımının. Hatırlarsanız duygusallığımızdan yakınan Guus Hiddink ki kendisi birçok kişiye göre dünyadaki en iyi 3 hocadan biridir, yönetimindeki Türkiye Milli Takımı’nı baraj maçlarıyla elemişlerdi. İstanbul’da 3-0 kazandıkları ilk maçın ardından kendisine yöneltilen Guus Hiddink duygusal bir takım olduklarını söylüyor sözlerine biz de duygusal bir takımız o yüzden erkenden gol bulmak zorundaydık diyen Slaven Biliç, o maçta aynı zamanda bir taktiksel başarıyla milli takımımızın bütün güçlü silahlarını durdurmayı başarmıştı. Ve o Biliç, İstanbul’a bu sefer Beşiktaş’ın teknik direktörü olarak geldiğinde,”Ben Hırvatistan’ın güneyi Split’ten geliyorum, biz de çok duygusal, ateşli ve hırslıyızdır. “ diyerek Hırvatistan milli takımındaki başarılarını yakalayabilecek manevi ortamı bulabileceğinin sinyalini verdi.

 

 

Yazının ikinci bölümü yarın yayınlanacaktır.

Leave a Reply