Galileo Galilei bir bilgeydi. Gerçek bir bilge… Bir bilgenin merakına, bir bilgenin azmine, bir bilgenin coşkusuna, bir bilgenin tevazusuna ve alçakgönüllülüğüne sahipti. Maalesef bir özelliği daha vardı ki, yaşadığı dönem için fazla bilgeydi. Bu sevecen ve talihsiz adamın ömrü kiliseyle girdiği münakaşalarla yitip gitti. Artık sanki efsaneymiş gibi anlatılan Engizisyon Mahkemeleriyle tartışmaları, ondan yıllarını ve hevesini çaldı. Yaşadığı dönemde gökbilim alanında çığır açmış bu adamın böylesine yıllarını heba etmiş olması bir trajedidir şüphesiz. İki çok sevdiği kızını da rahibe olmaları için kiliseye verecek ve onların kokularını sadece mektuplardan alacak kadar inançlı bir Hristiyan olan bu bilgeden ne istemiş olabilir Vatikan? Bilimin ve dinin farklı kavramlar olmadığını, sadece aynı hikâyeyi farklı lisanlarla anlattıklarına inanan bu adam neden yıllarını Engizisyon Mahkemelerinde harcadı? Kaynağım bu sorulara kendi üslubuyla, tarihsel süreçleri dikkate alarak yanıt vermiş ve ben de size bunu aktaracağım bu yazımda ama şunu da söylemeliyim ki sanırım hiçbir zaman beni tatmin edecek bir cevap bulamayacağım.
Yazımın başında Galileo’dan alçakgönüllü, sevecen, yüce gönüllübir adam olarak bahsetmiştim. Bu çıkarımı hiç şüphesiz kızı ile yaptığı sevecen ve samimi mektuplaşmalardan elde ediyoruz. Maalesef yüksek ihtimalle Galileo engizisyon mahkemesince tutuklandığında, babanın kızına yazdığı bütün mektuplar ya yok edildi ya da kızı Rahibe Maria Celeste’nin manastırını tehlikeye atmamak için ortadan kaldırıldı. Fakat ne mutlu ki, Rahibe Maria’nın, Galileo’ya mektupları hala korunmaktadır. Bu yazıda birkaç örneğini vereceğim bu mektupları, samimi ve sevgi dolu bir baba-kız ilişkisi görmek isteyenlerin okumasını tavsiye ederim.
19 Aralık 1625, Rahibe Maria Celeste şöyle yazar:
“Gözlem günleri için pişirilmiş iki armut yolluyorum. Fakat en büyük ikram olarak, bu mevsimde bulunması güç olduğundan sizi son derece memnun edeceğine inandığım bir gül yolluyorum. Gülle birlikte dikenlerini de kabul etmelisiniz, dikenler Efendimizin acı tutkusunu, yeşil yapraklarsa fani yaşamınızın kısa, kara kışı sona erdiğinde aynı kutsal tutkunun vesilesiyle cennette mutluluk ve aydınlık dolu sonsuz bir bahara erişebilme umudunuzu temsil ediyor.”(Ball, 2014, s.86)
İyi kalpli rahibe, Galileo’nun zamanını, parasını ve yardımını tekrar tekrar buna layık olmadıklarını kanıtlamış insanlar için olağanüstü bir hoşgörüyle harcaması üzerine şu yorumu yapar:
“Bana öyle geliyor ki, sevgili efendim babam, doğru yolda ilerliyorsunuz çünkü size nankörlükle karşılık verenlere durmadan yardım etmek için karşınıza çıkan her fırsatı değerlendiriyorsunuz. Bu en zoru olduğu gibi, en erdemli ve en mükemmel icraattır.”(Ball, 2014, s.87)
Artık yazının keyifli ve edebiyat dolu kısımlarını bırakıp, esas konumuz olan biraz da can sıkıcı bölümlere geliyoruz. Bu mektuplar bir noktada bize ışık tutuyor ki, Galileo dine karşı değil aksine çok fedakâr bir Hristiyan’dı. O halde ne oldu da Vatikan ve dönemin en iyi gökbilimcisi karşı karşıya geldi… Bilim tarihinin en dramatik anlarından biri olan bu olaylara değinmek zorundayız.
Kopernik’in Dünya’nın kendi ekseni etrafında döndüğü ve diğer gezegenler gibi Güneş’in çevresinde hareket ettiğini savunan öğretisi bir kesimin dehşete kapılmasına sebep oldu. Katolik Kilisesi De Revolutionibus Orbium Coelestium adını taşıyan bu tezi kongre kuruluna sevk etmiş ve gerekli incelemelerin ardından 1615 senesinde dine aykırı bulmuştu. Kopernik’in bu sözde sapkın fikirleri Galileo tarafından da kabul edilince ve öğreti olarak öğrencilere aktarılmaya başlayınca ilk defa olarak ipler gerildi. 26 Şubat 1616’da gizlice Kardinal Bellarmine’in huzuruna çağırılmış ve bu sözde sapkın fikirlerini yaymaması için sert bir ikaz almıştı. Öğretme isteğiyle yanıp tutuşan bir öğretmeni kim durdurabilirdi… Galileo’nun bu can sıkan hadise üzerine ilk reaksiyonu Papa V. Paul ile bir görüşme yapmak oldu. Kırk beş dakika süren bu görüşme sonunda Papa, Galileo’nun inancını samimi buldu ve içini rahat tutmasını istedi. Galileo’nun kendisi Papa olduğu sürece kongre kurulu tarafından rahatsız edilmeyeceğini temin etti.
1623’te V. Paul hayatını kaybedip yerine Galileo’nun eski arkadaşı olan Maffeo Barberini, VIII. Urban olarak Papalığa getirildi. Galileo işlerin yolunda gideceğine inanıyordu, hatta Roma’ya gerçekleştirdiği kısa ziyaret de gayet olumlu geçmişti. Yeni Papa’dan inancının samimiyeti yönünde tam not alan Galileo, Toskana Dükü Ferdinand’ın huzurunda çalışmalarına başladı. İyiye gidişat onu insanlığa gezegenlerle ilgili gerçeği açıklamak için cesaret verdi. Böylece hayatının başlıca eseri olan İki Sistem Üzerine Diyalog (The Dialogue of the Two System) için hazırlıklara başlamıştır. Papa, kitaptaki birkaç koşulun düzenlenmesinin ardından yayınlanmasında bir sakınca olmayacağını belirtti. İlk koşul, kitapta Kopernik kuramının bir gerçek değil yalnızca bir hipotez olarak sunulmasıydı. Buna ek olarak kitap Papa’nın önerdiği özel argümanlarla sonuçlandırmalıydı. Papaya göre bunlar Kopernik’in sözde sapkın fikirlerinin yayılmasını önleyecekti. VIII. Urban çok yanılmıştı.
1632 Haziran’ında basılmasının ardından kitap büyük bir taleple karşılaştı. Fakat Papalık ilahiyatçısı Riccardi kitabın basımına izin verdiği için pişman olmuştu bile. İtalya’daki her kopyasına el konulması talimatını verdi ve Galileo’nun çileli yolculuğu başladı. Bu gerilimin üzerine Papa’nın kitap üzerine tavrı da tam aksi yönde değişti. Papa kitabın bir okurun eline geçebilecek en sapkın içeriğe sahip olduğunu beyan etti. 1 Ekim 1632’de Galileo dine aykırılık gerekçesiyle Engizisyon Mahkemesi’nin karşısına çıktı. Mahkeme, 1616’da alınan kararla kendisine verilen sessiz kalma uyarısını bu kitap ile ihlal ettiğine karar verdi ve bu noktada Galileo’nun, kitabın Papalık İlahiyatçısı tarafından defalarca incelendikten sonra onay aldığını söylemesine de izin verilmedi.
Verilen ceza Engizisyon Mahkemesi’nde hapsedilmesi ve 3 sene boyunca haftada bir kez 7 Tövbe İlahisini okuması oldu. Ardından Engizisyon Mahkemesinde Galileo’nun, Hristiyan âleminin önde gelen muhterem lortları, kardinalleri ve baş yargıç huzurunda günahları için tövbe etmek üzere diz çöktüğü o tüyler ürperten an gelir. Galileo kutsal kitaplara el basarak bütün sözde sapkın fikirlerini inkâr etmeye zorlandı. Hem de bunu mahkemeye özellikle katılmaları istenen öğrencilerinin önünde yaptı. Verilen ceza belki de yaşlı ve hasta olan Galileo’yu fiziki olarak çok zorlamamıştı (bunda Galileo’nun uzlaşmacı tavrı da etkilidir.) ama bu olay Galileo’nun onuruna ve saygınlığına yapılmış çok ciddi bir saldırıydı.
Evet, biraz uzun oldu ama şunu da söylemeliyim ki öyle ayrıntıları atlamak zorunda kaldım ki, bu yazı gerçek hikâyenin çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Galileo’nun dramı 800-1000 kelimede anlatılabilecek kadar basit değil. Ben bir kapı açtım sadece. Bu yazıyı okuyanlardan tek ricam bir kaynaktan daha -mümkünse bir kitaptan- Galileo Galilei’nin dramını okumalarıdır.
Serinin Önceki Yazıları:
Geçmişten Günümüze Büyük Gökbilimciler Serisi: Batlamyus-1
Geçmişten Günümüze Büyük Gökbilimciler Serisi: Kopernik-2
Geçmişten Günümüze Büyük Gökbilimciler Serisi: Tycho Brahe-3
Geçmişten Günümüze Büyük Gökbilimciler Serisi: Galileo’nun Aristo İle İmtihanı
Kaynakça
Robert Stawell Ball, Büyük Gökbilimciler, Altınbilek Yayınları, 2014