Ekonomik Eşitsizlikler Dizisi – Bölüm 4: Birleşmiş Milletler ve Daha Eşit Bir Dünya

Güncel Durum ve Eşitsizliklerin Ekonomik Yansımaları

Eşitsizliklerin ekonomik kalkınma ve büyümeye etkisi oldukça karmaşık ve çok boyutlu olsa da birçok anlamda eşit olmayan bir dünyada yaşadığımızı hemen herkes kabul edecektir. Geçtiğimiz yüzyılda kaydedilen birçok gelişmeye rağmen eşitsizlikler pek çok alanda devam etmektedir. Dünya çapında kadınların parlamentolardaki temsilinin yüzde 23,7 seviyesinde olması, tarımsal arazilerin sadece yüzde 13’ünün kadınların elinde bulunması, on sekiz yaşından önce evlendirilen yaklaşık 750 milyon kadının varlığı cinsiyet eşitsizliği hakkında çarpıcı bir çerçeve çizmek için yeterlidir. Dünya nüfusunun yüzde 10’unun, yani 700 milyon insanın aşırı yoksulluk içinde yaşaması (aşırı yoksulluk günde 1,90 dolardan az kazanç elde etmek olarak tanımlanmaktadır), 2018 itibarıyla dünya nüfusunun yüzde 55’inin sosyal güvenceden yoksun olması, 1980’den bu yana en zengin yüzde 1’lik kesimin dipteki yüzde 50’lik kesimin iki katı ekonomik büyüme elde etmesi gibi birtakım veriler de dünyamızdaki gelir eşitsizliğinin boyutunu gözler önüne sermektedir.

Konu hakkındaki literatür oldukça çok yönlü olsa da genel kanı eşitsizliklerin, özellikle uzun vadede, iktisadi büyüme ve kalkınmaya zarar verdiği yönündedir. Özellikle yapısal eşitsizlikler, bir başka deyişle fırsat eşitsizlikleri, kitlelerin kaliteli eğitim ve sağlık hizmetlerine erişiminin önünde bir engel teşkil ettiğinden ekonomik kalkınmayı zayıflatmaktadır. Buna karşın, kısa vadede, pazardaki eşitsizliklerin yatırım ve yeniliğin gelişmesi için gerekli teşviki sağladığını savunanlar da vardır (Castells-Quintana ve diğerleri). Simon Kuznets’e göre eşitsizlikler kısa vadede makbul olsa da uzun vadede ekonomik büyümeye zarar vermektedir. Fırsatlara erişimdeki eşitsizlikler, toplumun belli kesimlerinin beşerî sermaye potansiyelini gerçekleştirmesini engellemekte, bu da üretkenliğe zarar vermektedir (Aiyar, Ebeke). Gelir eşitsizliğinin bir ölçüsü olarak Gini katsayısı ve kalkınmanın bir ölçütü olarak İnsani Gelişmişlik İndeksi arasındaki uzun dönemli ilişki de bu durumu doğrulamaktadır (Castells-Quintana ve diğerleri).

Eşitsizliklerin azaltıldığı bir dünyada ekonomik büyüme ve kalkınmanın hızlanması da mümkün olacaktır. Bu nedenle, yazı dizimizin bu bölümünde 1945 yılındaki kuruluşundan itibaren bu yöndeki çalışmalara ve politikalara öncülük eden Birleşmiş Milletler’den (BM) bahsetmek uygun olacaktır.

Eşit Dünyanın Temeli: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

1948’de BM Genel Kurul’unda imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk maddesi bütün insanların hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğduğunu belirtir. İnsanlık tarihinin temel taşlarından biri olan bu bildirge temelinde faaliyetlerini sürdüren ve bu sene yetmiş beşinci yılını kutlayan BM, bu süreçte eşitsizliklerin azaltılması yolunda pek çok adım atmıştır.

Eleanor Roosevelt hazırlanmasına öncülük ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile.

Eğrisiyle Doğrusuyla Binyıl Kalkınma Hedefleri

Küresel çapta fakirliğin azaltılması için başlatılan en kapsamlı ve uzun soluklu politika BM’nin Binyıl Kalkınma Hedefleriydi. 2000 yılında yürürlüğe giren ve toplam sekiz hedeften oluşan bu paket, on beş yıllık bir süreyi kapsıyordu. 1990’ların gelişmekte olan dünyasında nüfusun yaklaşık yarısı aşırı yoksulluk içinde yaşıyordu. 2015’te, yani Binyıl Kalkınma Ajandasının bitiş tarihinde bu oran yüzde 14’lere kadar düşmüştü. 2000-2015 yılları arasında, aşırı yoksulluk içinde yaşayan dünya nüfusu yarı yarıya, 1,9 milyardan 836 milyona düştü. Benzer şekilde, bu süreçte, gelişmekte olan dünyada iyi beslenemeyen nüfusun oranı yüzde 23,3’ten yüzde 12,9’a kadar geriledi. On beş yıl gibi kısa sürede, gelir eşitsizliğinin azaltılması yönünde, BM ve paydaşlarının hatırı sayılır gelişmeler kaydettiğini kabul etmek gerekir. Yine aynı süreçte, ilk öğretime katılma oranının yüzde 83’ten yüzde 91’e kadar çıkması, ilkokul çağında olup okula gidemeyen nüfusun yarı yarıya azaltılması, beş yaş altı çocuk ölümlerinin binde 90’dan binde 43’e indirilmesi, 2000-2015 yılları arasında, eğitim ve sağlık alanındaki iyileşmelerin başarısını göstermektedir. Cinsiyet eşitsizliklerinin azaltılması noktasında da hedefler içeren Binyıl Kalkınma Ajandası sayesinde, eğitimdeki cinsiyet eşitsizliği, gelişmekte olan dünyada ciddi anlamda ortadan kalkmıştır. 2000 yılında, Güneydoğu Asya’da her 100 erkek çocuk için 74 kız çocuk ilk okula giderken, günümüzde her 103 kız çocuk için 100 erkek çocuk ilk öğretimde yer almaktadır.

Tüm bu başarılara rağmen, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin kusursuz olduğunu düşünürsek taraflı davranmış oluruz. Küresel ölçekte bakıldığında aşırı yoksulluğun azaldığını görebiliriz, ancak farklı bölgelerin gelişmelerini incelediğimizde, dağılımın eşit olmadığı hemen fark edilecektir. Örneğin aşırı yoksulluğun yarı yarıya azaltılması hedefine küresel ölçekte ulaşılsa da Sahra Altı Afrika’sında fakirliğin hâlâ çok yüksek olduğu görülmektedir. Bu süreçte hızla büyüyen Çin ve Hindistan’ın küresel ölçekte bu başarısızlığı ikame ettiği söylenebilir. Kadınların parlamentolardaki temsili, hedeflenenin aksine, dünyanın hemen her yerinde oldukça düşük seyretmektedir. Benzer şekilde, gecekondularda yaşayan nüfusun yaşam standartlarını iyileştirmek noktasında ciddi bir gelişme kaydedilememiştir ve dünya nüfusunun büyük bir kısmı temizlik ve hijyen olanaklarından yoksun yaşamaktadır. 

Bunun yanı sıra, Binyıl Kalkınma Hedefleri, cinsiyet eşitsizliklerini her boyutuyla azaltmayı başaramamıştır. Birinci hedef doğrultusunda aşırı yoksulluk genel anlamda azalsa da aşırı yoksulluk içinde yaşayan kadınların oranı erkeklere kıyasla daha fazladır. Kadına şiddetin azaltılması, cinsel sağlık ve haklar gibi pek çok konu da bu hedeflerin kapsamı dışında kalmıştır. Benzer şekilde, ayrımcılığın ve eşitsizliklerin kırsal toplulukları, etnik azınlıkları ve fakir hane halkalarını geride bırakmasını önleyecek hedeflere yer verilmemiştir. Gelişmekte olan ülkelerdeki savunmasız toplulukları en ağır şekilde etkileyen küresel iklim değişikliğinin geldiği nokta da göz önünde bulundurulursa, artık çevreden taviz verilemeyeceği ortadadır. Tüm bunlar dikkate alındığında, eşitsizliklerin azaltılması noktasındaki tüm başarılara rağmen, yolun hâlâ çok uzun olduğu ortadadır. 

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: Kimseyi Geride Bırakma!

2015 yılında Birleşmiş Milletler, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin devamı niteliğindeki 2030 Küresel Kalkınma Gündemini kabul etti. 2030’a kadar tüm dünyada geçerli olacak bu yeni hedeflerle ülkeler, her türlü yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlikleri azaltmak ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için sorumluluk almayı kabul ettiler. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri adını alan bu yeni ajandanın temel amacı ise oldukça basit: kimse geride kalmamalı! Bu amaç, BM’nin eşitsizliklerin azaltılması noktasındaki kararlığını da vurgulaması bakımından önemli. 

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Binyıl Kalkınma Hedefleri karşılaştırıldığında ortaya ciddi farklılıklar da çıkıyor. On yedi amacı ve yüz altmış dokuz alt hedefi olan Sürdürülebilir Kalkınma Ajandasının kapsamı daha geniş. Bu yönüyle, yoksulluğun temel nedenlerini ve tüm insanlar için geçerli olan evrensel kalkınma ihtiyacını göz önünde tutarak, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin ötesine geçiyor. Hedefler sürdürülebilir kalkınmanın üç boyutunu da kapsıyor: ekonomik büyüme, sosyal içerme ve çevrenin korunması. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, yalnızca gelişmekte olan ülkeleri kapsayan Binyıl Kalkınma Hedeflerinin aksine küresel düzeyde geçerli. Yalnızca ülkeler arası eşitsizlikleri değil, bir ülkenin nüfusu içindeki eşitsizlikleri de hedef alıyor. Kimseyi geride bırakmama taahhüdüne bağlı kalarak, hiçbir grubun dışlanmamasını, olanaklardan mahrum bırakılmamasını hedefliyor. Binyıl Kalkınma Hedefleri, açlığın ve yoksulluğun sonlandırılmasını değil yarı yarıya azaltılmasını amaçlıyorlardı. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ise; açlık, yoksulluk, önlenebilir çocuk ölümleri gibi sorunlarının tamamen ortadan kaldırılmasını hedefliyor. Tüm bu yönleriyle, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin başarısını temel alan ve kusurlarını düzelten, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları yoksulluğu sona erdirmek ve eşitsizlikleri azaltmak için bir araç olabilir.

Sürdürülebilir kalkınma bir bütün ve on yedi amaçtan herhangi birinin gerçekleşebilmesi, ancak ve ancak diğerlerinin de gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. Ancak yine de bu yazının temel konusu olan eşitsizliklerin azaltılmasına yönelik hazırlanmış üç amaç göze çarpıyor. Bu amaçların alt hedeflerinin birkaçını incelemek, 2030’a daha umutla bakmamıza olanak sağlayabilir. (Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının Türkiye’deki koordinasyonunu sağlayan T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın çevirileri kullanılmıştır.)

Dünyamızı değiştirecek 17 hedef.

Amaç 1: Yoksulluğa Son

  • 2030’a kadar, aşırı yoksulluğu her yerde ve herkes için ortadan kaldırmak. 
  • Ulusal koşullara uygun sosyal koruma sistemleri ve önlemlerini, asgari güvenceleri de içerecek biçimde, herkes için uygulamaya koymak ve 2030 yılına kadar, yoksul ve kırılgan kesimin büyük ölçüde kapsanmasını sağlamak. 
  • 2030 yılına kadar, başta yoksul ve kırılgan durumdakiler olmak üzere tüm erkek ve kadınların ekonomik kaynaklar, temel hizmetler, toprak ve diğer mülk türleri üzerinde mülkiyet ve idare, miras, doğal kaynaklar, uygun yeni teknolojiler ve mikro finansı da kapsayan mali hizmetlere erişimde eşit haklara sahip olmalarını sağlamak.

Amaç 5: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

  • Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığa her yerde son vermek. 
  • Kamusal ve özel alanlarda, tüm kadınlara ve kız çocuklarına yönelik, insan kaçakçılığı, cinsel ve her türlü istismar dâhil, şiddetin her türünü yok etmek. 
  • Çocuk evliliği, erken yaşta evlilik, zorla evlendirilme ve kadın sünneti gibi tüm zararlı uygulamaları yok etmek. 
  • Kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal hayattaki karar alma süreçlerinin her seviyesinde tam ve etkili katılımı ile liderlik için eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamak. 

Amaç 10: Eşitsizliklerin Azaltılması

  • 2030’a kadar nüfusun en alt %40’lık kesiminin gelirinin ulusal ortalamadan daha yüksek bir oranda, aşamalı olarak artmasını ve sürdürülmesini sağlamak. 
  • 2030’a kadar yaş, cinsiyet, engellilik, ırk, etnik köken, din, ekonomik ya da başka bir durumuna bakılmaksızın herkesin sosyal, ekonomik ve siyasi olarak kapsanmasını sağlamak ve güçlendirmek. 
  • Fırsat eşitliğini sağlamak ve ayrımcılığa yol açan yasaların, politikaların ve uygulamaların bitirilmesi ve bu bağlamda uygun yasaların, politikaların ve eylemlerin yaygınlaştırılması yollarını da içerecek şekilde sonuç eşitsizliklerini azaltmak. 
  • Özellikle mali, ücret ve sosyal koruma politikaları olmak üzere politika tesis etmek ve aşamalı olarak daha fazla eşitlik sağlamak. 

Biz Ne Yapabiliriz?

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının gerçekleşmesi için BM’nin ve ulusal hükümetlerin ötesinde, bizlere de ciddi görevler düşüyor. Bu gündem çerçevesinde, eşitsizliklerin azaltılması için bizler ne yapabiliriz?

BM bu sene yetmiş beşinci kuruluş yılını kutluyor ve bu nedenle küresel ölçekte bir müzakere başlattı. https://un75.online sitesindeki küresel öncelikleri belirlemeyi hedefleyen anketi doldurarak işe başlanabilir. Eşitsizliklerin azaltılmasının 2030 ajandasında bir öncelik olduğunu bu şekilde vurgulayabiliriz.

https://un75.online adresinden ankete katılabilirsiniz.

Bunun dışında da fark yaratmak elimizde. Örneğin:

  • Arkadaşlarımızdan doğum günü hediyesi yerine seçtiğimiz bir hayır kurumuna (örneğin eşitsizliklerle mücadele eden bir kuruluşa) bağış yapmalarını isteyebiliriz. 
  • Dürüst/adil ticaret ürünlerini tercih ederek sürdürülebilir ticareti destekleyebilir, çalışanların emeğinin karşılığını almasını sağlayabiliriz.
  • Yemek, sağlık, eğitim ihtiyaçlarını karşılaması için bir çocuğa sponsor olabiliriz. ShareTheMeal uygulaması ile ailelere ihtiyaç duydukları gıda ürünlerini bağışlayabiliriz. 
  • Cinsiyet eşitliğinin evde başladığını göz önünde bulundurarak kız ve erkek çocuklarımızın ev içinde eşit şekilde karar verme süreçlerinde etkili olmalarını sağlayabiliriz. 
  • Çocuklarımızın farklı kültürlerden arkadaş edinmelerini destekleyebiliriz. 

Tek başına pek de bir şey anlam ifade etmeyecek bu tür davranışları hayatımızın bir parçası haline getirebilirsek gelir, cinsiyet, fırsat… eşitsizliklerinin azaltılmasına katkıda bulunabiliriz.

Kaynakça

Leave a Reply