2014 Liselerarası Basketbol Final Maçından Türk Basketboluna Bir Bakış

Tarih sayfaları 5 Haziran 2014’ü gösterirken Diyarbakır Seyrantepe Spor Salonu’nda Türk basketbolunun 1996-1997 dönemi yıldızları karşı karşıya geldi. Şu an Philadelphia 76’ers’da 9.7 sayı ortalamasıyla mücadele eden Furkan Korkmaz’lı Özel Mürüvvet Evyap Koleji ile Galatasaray’da mücadele eden Ege Arar ve bu yaz Fenerbahçe’den Beşiktaş Sompo Japan’a transfer olan Egehan Arna’lı Bostancı Doğa Koleji Lig TV’de yayınlanan karşılaşmada kıran kırana mücadele gösterdi. Maça favori çıkan Bostancı Doğa Koleji olsa da maç sonucu geçen senenin Türkiye Liselerarası Basketbol şampiyonu Mürrüvet Evyap Kolejinin lehine 68-59 oldu. 

8’er dakikalık 4 çeyrekten oluşan savunmanın hücümdan bir tık geride olduğu maç Furkan Korkmaz ile Ege Arar’ın çıktığı hava atışı ile başladı. Yarı finalde karşılaştığı Özel Arı Okulları ile olan maçında da gördüğümüz oturmuş Bostancı Doğa daha ilk hücümdan takım oyununu öne çıkaracaklarını göstermişti. Kadro olarak Bostancı Doğa’dan geride olan Evyap daha çok hızlı hücümlar ve Furkan Korkmaz’ın birebirleriyle Doğa Kolejini durdurmaya çalışıp geçen senenin de şampiyonu olmanın verdiği tecrübe ile doğru zamanlarda doğru oyunları oynayarak maçın genelini önde götürdü ve şampiyonluğu almasını bildi. Maçın özetini izlemek isteyen okuyucularımız için link’i aşağıda.

Lig TV’de yayınlanan bu final maçı ve Avrupa şampiyonu diye anılan 96-97 jenerasyonuna ne kadar önem verildiğini bu maçın ününden anlayabiliyoruz. 7 Temmuz 2014’te yüklenen maç özetinin altı sene sonunda bir milyondan fazla izlenmesi basketbolun hala futbolun gölgesinde kaldığı ülkemizde bir liseler arası maç için oldukça şaşırtıcı. Türk basketbolseverleri bu kadar heyecanlandıran bu döneme 2020’den baktığımızda 2001 jenerasyonuna kadar gelen jenerasyonlardan beklenenleri hatırlayalım ve nelerin yanlış nelerin doğru gittiğini sorgulayalım. 

2001 Avrupa Basketbol şampiyonasında mücadele eden Mehmet Okur’lu, Hido’lu, Kerem Tunçeri’li, Ömer Onan’lı 1979 doğumlu genç jenerasyon ile heyecanlanan Türk basketbolseverler artık bir şampiyona olduğunda gözünü madalyaya dikiyordu ancak 1979 jenerasyonu 2010’a kadar her seferinde madalya hedefi ile yola çıktıkları kupaların hiçbirinde beklenen başarıyı gösteremediler. Bireysel olarak Mehmet Okur,NBA’de ona ne kadar değer verildiğini gösteren lakabı ile “Moneyman”, NBA şampiyonluğu yaşayan ilk ve tek Türk oyuncu oldu, Hido NBA’de 15 sene kaldı, Kerem ise Avrupa’da kalarak Euroleague’in en çok şampiyonluk yaşayan takımı olan Real Madrid’e transfer oldu. 2010’da Türkiye’de Dünya Şampiyonası şu an meşhur olan tabirle bu jenerasyonun “The Last Dance”’i idi. Finale kadar bütün takımları yenen Türk milli takımı Dünya ikincisi oldu. Bir sonraki jenerasyon ise 1987 jenerasyonu oldu, 2004 ve 2005 U18 Avrupa Şampiyonası’nda gümüş madalya alan, 2010 Dünya Şampiyonu kadrosunda da bulunan bu jenerasyonda Semih Erdem, Cenk Akyol, Oğuz Savaş ve Ersan İlyasova gibi o zaman çok umutlandığımız genç yıldızlardan ancak Ersan beklenen başarıyı gösterebildi. En son gördüğümüz jenerasyon ise işte bu maçta oynayan 1996-1997 jenerasyonu oldu. U18 ve U19 seviyede önceki iki jenerasyona göre çok daha iyi olan bu jenerasyon 2013 ve 2014 18 yaş altı Avrupa Şampiyonasında altın madalya, 2015 18 yaş altı U19 Dünya Şampiyonasında bronz madalya aldı.

 Son iki jenerasyonda yapılan hatalardan bir ders çıkarmasını beklediğimiz Türkiye Basketbol Federasyonunun bu sefer işini yaptığını ve özel bir jenerasyonla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorduk ancak yine bir oyuncu NBA’de başarılı bir performans gösterdi ve diğer oyuncular Türkiye Basketbol Ligi takımlarında kariyer merdivenlerden aşağı inerek devam etti. Bu üç jenerasyonda yaşananlar maalesef ki birbirine çok benzer. Bir veya iki oyuncu üst seviyede başarı gösteriyor ancak diğer oyuncular daha basketbol hayatlarının yarısına gelmeden kendi potansiyelleri için çok alt seviyelerde mücadele ediyorlar. Furkan, Cedi, Mehmet Okur, Hido gibi oyuncuları yetiştirenler ise maalesef ki bu ülkede değil NBA’de girdikleri antrenman programları, koçlar potansiyellerinin açığa çıkmasını sağladı. Son yıllarda Fenerbahçe Beko’nun ve Anadolu Efes’in kazandığı başarıların sürdürülebilmesi için zaten oyuncu gelişimi açısından ciddi yatırımlar yapması gerekli. Fenerbahçe’nin yeni teknik kadrosunda yıllarca NBA’de kalan Igor Kokoskov ve son beş yıldır yazları NBA’de geçiren Erdem Can oyuncu gelişimi konusunda fark yaratabilecek özelliklere sahip. Ancak Euroleague gibi karsız bir ligde bu atılımların finansal bir desteğe ihtiyacı var. Türkiye Basketbol Federasyonu’nun da gerek sponsor gerek direk finansörlük olarak kulüpleri desteklemesi lazım.   

2020 olimpiyatlarının kemik kadrosunu oluşturması beklenen bu jenerasyondan 2019 Çin Dünya Basketbol Dünya Şampiyonası’nda kemik kadromuzda sadece Furkan Korkmaz vardı. 2020’de bu durumun değişeceğini düşünmüyorum. Shane Larkin, Bobby Dixon, Scottie Wilbekin’in kadroya 2’şer yıl ile devşirilmesi aslında kemik kadronun bu dönemden bekleneni alamadığını gösteriyor. Türk basketbolunun altyapı sorunları olduğu zaten oldukça açık ancak bu dönemden sadece Furkan Korkmaz’dan beklenen yükselişi görmemiz burada kalan genç türk oyuncuları ile NBA gidenler arasında olan farkı da gösteriyor. Umarız son on yılda Türk basketbolunda yaşanan gelişmeler 2019 U18 Avrupa Şampiyonası’nda gümüş madalya alan 2001 jenerasyonunda önceki hataları tekrarlamamızı engeller ve hem Euroleague’de hem de NBA’de başarılı Türk basketbolcuları keyifle izleyebiliriz.

Leave a Reply