Yıl 2009, her gün okuldan eve geliyor ve çizgi film kanalı JoJo’da adını okuyamadığım için ezberlemediğim bir çizgi filmi hiç kaçırmadan izliyorum fakat bir gün arkasında hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboluyor ve hatırlanmamak üzere anılarımın arasına karışıyor…

Lyoko Kodu, tekrar keşfettiğimden beri beni rahatlatan ve kafa dağıtmak istediğim zamanlar (özellikle vize haftası öncesi çalışmak yerine) en baştan izlediğim bir çizgi dizi. İnanılmaz nostaljik hissettirmesinin yanında sizi kendi dünyasının içine öyle bir çekiyor ki başına kitlenip kalıyorsunuz. Normalde 2003 yılında yayınlanmasına rağmen, Fransız çizgi dizi Dünya çapına ancak 2007 yılında yayılma şansı buluyor ve aynı sene içinde de son sezonu güç bela yayınlanıp iptal ediliyor. Kısacası, Lyoko Kodu herkesin televizyonda en az bir kez denk geldiği fakat bir türlü ne olduğunu veya nerden geldiğini hatırlayamadığı o kendine has stili olan çizgi dizilerden.

(Soldan sağa: Odd, Aelita, Ulrich, Jeremy, Yumi)

Dizinin konusunu spoilersız ve de en sade haliyle özet geçmeye çalışırsam; Lyoko Kodu için her şey 4 ortaokul öğrencisi okullarının arkasındaki ormanda keşfettikleri geçitten geçip terk edilmiş bir fabrikaya gider ve içinde Lyoko adında yapay evren bulunduran bir süper bilgisayar keşfetmeleriyle başlıyor. Bilgisayarı açmalarıyla birlikte Aelita ve X.A.N.A isimlerini taşıyan iki farklı yapay zeka aktive ediyorlar. Aelita, çocukları Lyoko evreni içerisinde yönlendiren bir rehberken X.A.N.A’nın çevrelerindeki kabloları kullanarak ve çeşitli cihazları hackleyerek dış dünyaya ulaşmaya çalışan bir virüs olduğunu öğrenirler. Kendi başlattıkları bu problemi sonlandırmak üzere bilgisayarı kapatmak isteseler de Aelita’nın kim olduğuna dair duydukları merak ağır basar ve çocuklar yanlarına Aelitayı da alarak okullarını, arkadaşlarını ve kendilerini X.A.N.A’ya karşı korumak için hem yapay evren Lyoko’da hem de gerçek dünyada savaşmaya başlarlar.

Dizi süresince çocuklar zamanlarının büyük bir çoğunluğu okuldan uzak geçiriyorlar ve yalan söyleyemeyeceğim kıskandığım kadar da ortaokul okuyan 4 kişi için Dünyayı korumak oldukça yorucu bir işe benziyor. Önemli günlerin hepsini kaçırıyorlar, doğum günleri, randevular, okul etkinlikleri, sınavlar, hatta doğru düzgün okula gittiklerini bile zannetmiyorum. Çocukların okula gitmemesi üzerine benzer bir eleştiriyi dizinin yaratıcıları da alıyor ki Lyoko’ya “Geçmişe Dön” adında bir program ekliyorlar. Eğer Lyoko evreni içinde dünyayı korumakta başarılı olurlarsa bu programı kullanarak o sabaha ya da problemin başladığı zamana dönme şansları oluyor, böylece Lyoko’da savaşarak geçirdikleri süreyi telafi edebiliyorlar.

Mahvettiğin bir sınavın öncesine geri dönebilme fikri bile kendi içinde beni Lyoko’ya özenmeye teşvik ediyor… Çocukken de diziyi ne zaman izlesem Lyoko bilgisayarı gibi bir bilgisayar için ağladığımı hatırlıyorum. Bütün günümü Lyoko evreni içinde böceklere benzeyen robotlarla dövüşerek geçirsem ve başarıyla eve dönüp güne tekrardan başlayıp kaçırdığım fakat cevaplarını önceden gördüğüm için bildiğim bir sınava girmek o kadar güzel olurdu ki…. Bir üniversite öğrencisi daha ne hayal edebilir ki?

Lyoko Kodu’nu ilk kez JoJo’da, Yu-Gi-Oh yayınlanmasını beklerken izlemiştim. İlk bakıldığında, yalan söyleyemeyeceğim, çizim sitli korkunç gözüken bir dizi maalesef. İnanılmaz geniş alınlı, koca kafalı çocuklar ve yok denebilecek kadar küçük göz bebekleriyle bir tık izleyiciyi itse de anlattığı hikaye, karakterleri ve görselleriyle beni hemen kendine bağladı.

Dizi hem iki boyutlu hem de üç boyutlu iki farklı dünyadan oluştuğu için ayriyetten de ilgi çekiciydi. Üç boyutlu evrenin grafikleri günümüz için oldukça kalitesiz olsa da 2003 çıkışli bir çizgi dizi için oldukça etkileyici olduğunu düşünüyorum. Lyoko’nun 3 boyutlu dünyası haricinde dizinin iki boyutlu mekanları bir eli geçmeyecek kadar az ne yazık ki. çok da değişiklik göstermeyen bu mekanlar, okul, yurtlar, okulun ormanı ve de ormanın gizli bir yolla bağlandığı fabrikadan oluşuyor. Mekanların azlığının sebebi ise maalesef Lyoko Kodu’nun bütçesinden kaynaklı. Üniversitede bir final projesi olarak başlayan dizinin bütçesi o kadar dar ki bir ve ikinci sezonların çoğunda animasyonlarla sahnelerin tekrar ve tekrar kullanıldığını görebilirsiniz.  

Lyoko Kodu’nun animasyonu yapılan bütçe kesintileri yüzünden ne yazık ki sezonlar ilerledikçe gelişmese de dizinin ruhu tüm kesintilere rağmen tüm diziyi başarıyla sırtında taşıdı. Karakterlerin kişilikleri oturtulmuş ve diziyle birlikte gelişmeye devam ediyor, mekanlar ve görseller de öyle özenle hazırlanmış ki ekranda gördüğünüz her şey dizide en az bir kere bile olsa kullanılıyor. Lyoko Kodu’nun evreninin krulma şekli ve kendi kuralları içerisinde ilerlemesi özellikle senaryo ve yaratıcı sanatlarla ilgilenen ve bir gün dizi film fark etmeksizin projelerde çalışmayı düşünen herkes için oldukça değerli olduğunu düşünüyorum. Dizinin kurallarının yer aldığı kaynak kitabı hala Internette var mı bilmiyorum ama eğer bulabilirseniz kesinlikle bir göz atmanızı öneririm. 

Lyoko Kodu’nun unuttuğum anılarla birlikte zihnimin bir köşesinde kaybetmediğim için oldukça mutluyum. Bağımlısı olduğum nostalji hissi haricinde, çizgi dizi gerçekten kalbimde çok özel bir yere sahip. O yüzden eğer vakit bulabilirseniz Netflix’ten ya da Lyoko Kodu izle diyince çıkan ilk siteden bu düşük bütçeli Fransız çizgi dizisini izleyin. Asla hüsrana uğratmayacak sizi (4. Sezonda iptal edilip konu yarıda kesildiği zaman hariç tabi ki).

Leave a Reply