Kafanızda canlandırdığınız manzaraları ve detaylı portreleri kağıda aktarmaya çalıştığınızda yeteneğinizin sınırlarını keşfedip hüsrana uğradığınız oldu mu? Uzun zamandır bunun tek bir çözümü vardı: para karşılığında sanatçılara istediğinizi çizdirmek. Ancak artık durum çok farklı. Son zamanlarda birçok yapay zeka sanat üreticisinin piyasaya sürülmesi ile hepimiz yapay zeka sanatına aşina olduk ve belki de kendimiz de bu platformları birkaç kez denedik. Standart bir kullanıcı için oldukça eğlenceli ve zararsız olan bu platformlar, sanat camiası için büyük bir endişe kaynağı. Fakat bir maymun tüm bu endişeleri dindirebilir, en azından ABD için.
Sanıyorum ki öncelikle yapay zekanın sanat eserlerini nasıl ürettiğini anlamamız gerekiyor. Yapay zeka, veri tabanına binlerce sanatçının eserlerini yüklüyor, cebirsel bir algoritma sayesinde çözüm ve kıyas yoluyla bu imajlardan yepyeni bir eser ortaya koyuyor. Dolayısıyla birçok insanın emeğini bir araya getirerek Frankenstein’ın canavarını yaratıyor diyebiliriz. Bu durumun sanat camiasında tartışma yaratmasının birkaç sebebi var.
Öncelikle bazı programların veri tabanlarına yüklenen eserlerin çoğu sanatçıların bilgisi veya izni olmadan alınmış ve sonucunda bu eserlerin bir imitasyonunu oluşturdukları için fikri hakları ihlal etme durumu karşımıza çıkıyor. Fakat aynı tartışma yıllar öncesinde Google Translate’in diğer çevirmenlerin çevirilerinden bir veri tabanı oluşturarak yazılımını geliştirmesi konusunda da gündeme gelmiş. Bu tarz veri tabanı bazlı programların çalışabilmesi için yüksek miktarlarda veriye ulaşabilmesi elzem, bunu göz ardı etseydik Google Translate gibi gündelik yaşamda çok faydası olan programların gelişimine ket vurabilirdik. Bu hususta yapay zeka sanatının ehemmiyeti ve kazanç amacı güdülüp güdülmemesi bence tartışmalarda ön plana çıkmalı.
Bir diğer sorun ise sanatçıların yeteneklerini geliştirmek için yıllarını verdiği ve şüphesiz saatler süren eserlerin saniyeler içinde üretilebiliyor oluşunun bu meslek dalına karşı büyük bir tehdit oluşturuyor olması. Örneğin bir kullanıcı 48 saat içerisinde tam teşekküllü resimli bir çocuk kitabı yazarı olabilmiş, bir yayınevi ise yazarlarından birinin yeni kitabının kapak resmi için bir sanatçıyla anlaşmaktan kaçınabilmiş. Bu gibi olaylar sebebiyle de birçok sanatçı geçtiğimiz günlerde yapay zeka programlarına haksız rekabet gerekçesiyle dava yoluna başvurdu, davanın sonucu içtihat hukuku açısından yapay zekanın gelecekte kullanımı için hukuki önem taşıyor.
Gelgelelim tüm bu karanlık mağaranın ucundaki aydınlığa: maymunumuza. 2011 yılında David Slater adındaki bir doğal yaşam fotoğrafçısı, nesli tükenme tehlikesi altındaki Macaca nigra maymunlarını fotoğraflamak için Endonezya’ya gider ve burada fotoğraf makinesiyle oynayan Naruto adında bir maymun yanlışlıkla kendi selfiesini çeker. Fakat bu fotoğrafların telif hakkının Slater’a verilmesi konusunda hukuki bir uyuşmazlık olur ve mahkeme “insan ürünü olmayan” eserlerin telif hakkı koruması altına alınmayacağına karar verir. Yakın zamanda A.B.D. Telif Hakları Ofisi bu kararı emsal göstererek yapay zeka ile üretilmiş bir karikatür kitabının telif haklarını reddetti ve yapay zeka tarafından üretilmiş eserlere telif hakkı verilmeyeceğini açıkladı.
Peki bu ne anlama geliyor? Bu eserler kamu malı statüsünde değerlendiriliyor, bu da bütünüyle eserlerinin yayma hakkını münhasıran kendi elinde bulundurmak isteyen eser sahipleri için yapay zeka sanatı opsiyonunu ortadan kaldırıyor. Örneğin yapay zeka tarafından yapılmış bir kitap kapağının aynısını başka onlarca kitap kapağının üstünde görmenin önüne geçilmesi mümkün değil, dolayısıyla kitabını bütünüyle diğer eserlerden ayırt edebilmek isteyen yazar bir ressamla/tasarımcıyla anlaşmak durumunda. Türk hukukunda ise hazır bir düzenleme veya emsal karar bulunmadığı için telif hakkı sorunu doktrinde tartışılmaya devam ediyor.
İşin hukuki boyutunu bir tarafa bırakırsak bence sormamız gereken soru şu: İnsan olmadan sanat olur mu? Yüzyıllardır devam eden, bir eser incelemesinde sanatçı mı, eserin kendisi mi ön plandadır? sorusundan sanatçı ibaresini çıkarırsak elimizde ne kalır? Bu biraz da sanata hangi açıdan baktığımıza bağlı. Her eserin altında sanatçının bir hikayesi, eserin seyircisinde oluşturduğu izlenim, sanatçının hem kasten hem de fark etmeden bıraktığı anlam boşlukları var. Ben bir sanat eserini her katmanıyla incelemeyi, yalnızca ona faydacılık amacıyla bakmamayı, bir ruhunun olduğunun farkında olmayı daha doğru buluyorum. Sonsuzluğa uzanan bir evrenin yalnızca küçücük bir mekan ve zamanını kaplamış varoluşumuzu şekillendiren, yaşama bir anlam kazandıran, bizi diğerlerinden ayırıp birbirimize kavuşturan yegane şey sanat. Bir kitap sayfasına düşen gözyaşının belki birkaç dakika belki yıllar sonra aynı sayfayı açacak olan bir insanın gözünde belireceğinin, bir sergide hiç tanımadığınız insanların sizinle aynı duyguları yaşadığının, bir sinemada hep bir ağızdan çıkan kahkahaların kolektif bilinci… Ben bu ruhun önceden var olan eserlerin kesilmiş parçalarının kusursuz kolajlarından yaratılabileceğini düşünmüyorum, zira ruh bedene tabi.
KAYNAKÇA
Aslan, Engin. “Yapay Zekâ Resimleri Ve Sanatın Başkalaşan Mecrası Üzerine.” Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 2019, https://doi.org/10.32547/ataunigsed.516382.
Cronin, Brian. “AI-Created Comic Could Be Deemed Ineligible for Copyright Protection.” CBR, 21 Dec. 2022, https://www.cbr.com/ai-comic-deemed-ineligible-copyright-protection/.
Eliaçık, Eray. “Does Artstation Become Promptstation?” Dataconomy, 5 Jan. 2023, https://dataconomy.com/2022/12/no-to-ai-generated-images-artstation/.
Silman, Jon. “How Naruto the Macaque and PETA May Have Saved Comics from Ai Art Invasion.” We Got This Covered, We Got This Covered, 21 Dec. 2022, https://wegotthiscovered.com/news/how-naruto-the-macaque-and-peta-may-have-saved-comics-from-ai-art-invasion/.