Aşkın Aldı Benden Beni :Yunus Emre Üzerine -2-

Bir şairin şiiri, yaşamının şiirine yansımasından başka bir şey değildir. Yunus Emre’de de, bu gerçektir.

Yunus Emre’nin de şiirlerinde sıkça ele aldığı tasavvuf, sufinin bilgisine ve anlayışına göre değişiyordu ancak yaygın inanç; zulmedenin varlığına uyup zulmettiği, karşı koyanın ise varlığına uyup karşı koyduğu yönündeydi. Yokluğu bireyselcilikten,  benlikten, bencillikten yok olma, halkta, her zerrede gerçek varlıkla var olmak, kendi için değil, toplum için var olmak sayıyordu.

Yunus Emre, böyle bir devirde, Orta Anadolu’da yetişmiş, kendisini tasavvufa vermiş; doğuda mezhep ayrılıkları kanlı olaylara yol açarken, batıda de haçlı seferleri cennete yol açar, cennet kanla ve parayla elde edilirken, o tasavvufun derin ve içli hoşgörürlüğüyle:

Yermiş iki millete bir gözle bakmayan

Şer’in evliyasıysa hakikatte asidir.

           *

Yetmiş iki millete kurban ol âşık isen

Ta âşıklar safında imam olasın sadık.

 Hâs u âmmuti’âsı dost kuludur cümlesi

Kime deyebilesin gel evinden daşra çık

            *

Her kim sana sorar ise itikadın nedir Hakk’a

Öpgil elini ayağın, budur cevabına sual

            *

Bir çeşmeden akan su acı tatlı olmaya

Edebdir bana yermek bir lüleden sızarım

demiş ve herkesi kucaklamış,

Kuru idik yaş olduk kanatlandık kuş olduk

Birbirimize eş olduk uçtuk elhamdülillâh

Vardığımız illere şolsafâ gönüllere

Halka Taptukma’nisin saçtık elhamdülillâh

diyerek inancını, gönlündeki halk ve Tanrı sevgisini ifade etmiş ancak bu dizeler gözünü kapamasına sebep olmamıştır:

Erenler yoludur meşe meşe kolaydır komlaşa

Meşe olan yerde beşe harâmi çok Anteri var.

beytinde ormanların eşkıya yatağı olduğunu,

Dosttur bizi okuyan üstümüzde şakıyan

Şimd’ üç buçuk okuyan derin danışman olur

 

Danışmanın cahili onamaz dervişleri

Derviş ile danışman yavlaküleşgen olur

           

Bir nicenin gönlüne şeytanlar dolup durur.

Erenler sema’ına onlar erişgen olur.

beyitlerinde cahil hocaları, hoca-derviş savaşını işler.

Ben dervişim diyenler haramı yemeyenler

Haramın yenmediği ele girince imiş.

            *

Dışım göynü içim ham dirliğim budur müdâm

Yol vermeden bir kadem arştan veririm haber

Dışım biliş içim yad dilim hoş gönlüm mürted

İşim yavuz iyi ad böyle fitne nerde var

 

Takındım şeyhlik adın kodum mâşuktaâtın

Verdim nefsin müdâfın hanı Hak ile Pazar

            *

Halk hep ayağa durur ben seğirttim oturdum

Geçtim sadır yerine döşek kalın yerim düz,

            gibi beyitlerdeyse, kendisini öne sürerek dervişliğin bir kazanç kapısı haline geldiğini söylemeden edemez.

İşidin hey ulular âhır zaman olısar

Sağ Müslüman seyrektir ol da gümanolısar

Danişmend okur tutmaz derviş yolun gözetmez

Bu halk öğüt işitmez sağır hemen olısar

Gitti beyler mürveti binmişler birer atı

Yediği yoksul eti içtiği kan olısar.

*

Müselmanlar zamane yatlı oldu

Helal yenmez haram kıymetli oldu

Okuyan Kur’an’a kulak tutulmaz

Şeytanlar semirdi kuvvetli oldu

Peygamber yerine geçen hocalar

Bu halkın başına zahmetli oldu

beyitleriyle devrini, devrindeki alimleri,  dervişleri ve devlet adamlarını yerer. Moğol akınları ise Yunus’un dizelerine aşağıdaki şekilde yansımıştır:

Aşkın çeri saldı benim gönlüm evi iklimine

 Canımı esir eyledin n’ider bana yağı Tatar

            *

Ol budakta biter iman, iman bitse gider güman

Dün gün işim budur hem hemen nefsime bir Tatar oldum

            *

Okursun tesnif kitap nice bine vüi’rab

Havf u recâ sende yok öyle ki bir Tatar’sın.

Yunus;

Şeyh u danişmend ü veli cümlesi birdir er yolu

Yunus’tur dervişler kulu Taptuk gibi serveri var.

            *

Yunus sen Taptuk’a kıl dualar

Deme kim ne kılam bu aşk elinden

gibi beyitlerle Taptuk’a mensup olduğunu açıklar.

Yunus, Farsça’danTürkçe’ye geçiş devrinin bir şairidir; Osmanlıca dediğimiz “üç dilden mürekkep lisan henüz tam olarak kurulmamıştır. Bu nedenle, Yunus, Türkçe; Arapça ve Farsça sözcükleri yerine göre, hatta bazen de üçü bir arada kullanılmıştır.(Bunu; Allah-Tanrı ve Çalap, cennet-uçmak, cehennem-tamu, aşk-sevgi, günah-suç ve cürum, mest- esrik, Azrail-Canalıcı gibi sözcüklerde görebiliriz.) Aruzla yazılmış, birkaç şiirinin karşısında hece ölçüsüyle yazılmış milyonlarca şiiri vardır.

Halka yayılan Mevlevilik, Mevlana’nın ölümünden sonra geçerek, kurulmuş Mevlevi köyleri ancak arşiv kayıtlarında kalacaktır. Yunus ise köyleri gezmekte, halkı kucaklamaktadır. Devrin büyüklerine methiyeler düzmeye başlayan Mevlevilerin aksine Yunus, yerli halkı temsil etmektedir.

Leave a Reply