Son zamanlarda internet üzerinde devam eden çeşitli tartışmalar ve sürtüşmelere şahit oluyoruz. En son olarak TÜSİAD Başkanı Boyner ve Başbakan Yardımcısı Arınç’ın “porno” polemiğine tanıklık ettik. Nedir gerçekten de bu internetten edilen nefret? Niçin Başbakan bir mitinginde “Facebooklar falan yav bunlar çirkin teknoloji” deme gereği duymuştur? Sadece “porno” erişimini engellemek için mi yapılıyor bu kısıtlamalar? Eğer özgürlükçü bir ülkede yaşıyorsak, bireysel özgürlüğü kısıtlayan “kurunun yanında yaş da yanar” mantığı çok mu uygundur?
Geçtiğimiz 19 Mayıs, çok ilginç bir gündü. Türkiye’deki öneminin dışında, Amerikan Başkanı Obama, “Amerikanın Orta Doğu’daki Rolü” temalı bir konuşma yaptı. Kabaca dedi ki: “Yeni bir nesil doğuyor. Bu yeni nesil, internet aracılığı ile, yaşadıkları deneyimleri dünyaya duyuruyorlar.”. Arkasında durdukları haklı eylemlerini dünyaya internet aracılığı ile duyuran Orta Doğulu insanlardan bahsediyordu.. Evet, internette var olan sosyal paylaşım siteleri, bugün İran’da, Libya’da ya da Tunus’taki manzaraları herkesin görebilmesine vesile oldular. Obama, buna konuşmasında oldukça yer verdi. Son zamanlarda özellikle Youtube’daki videolardan da aşina olunduğu gibi Kahire’deki annenin feryadını ve Bingazi’deki o mühendisin “sonunda sözcüklerimiz özgür” demesine atıfta bulundu.
Şimdi sizleri, yine bu Mayıs ayının 24’üne, Fransa’ya götürmek istiyorum. Dünyada ilk defa bir e-G8 toplandı. İnternet ve Medya devleri, Paris’te iki günlük bir forumda bir araya geldiler, tabi ki Sarkozy’nin davetiyle. Rupert Murdoch, Mark Zuckerberg, Jimmy Wales ve Eric Schmidt gibi önemli yöneticiler, internetin son zamanlardaki büyük toplumsal olaylarda bir araç olarak kullanıldığına değindiler. Bugünkü devrimlerin, ne savaş alanlarında, ne de üniversite kampüslerinde fitillendiğini; ama internette özellikle Twitter, Youtube ve Facebook gibi siteler aracılığı ile koordine bir şekilde geliştiğine dikkat çektiler. İki farklı görüş olmasına rağmen, herkes tek bir konuda hemen hemen fikir birliğindeydiler. Gelişen internet ve kullanılırlığı, fikir ve sanat haklarını zedeleyemez. Öbür taraftan Obama, konuşmasında özellikle altını çizerek; internetin serbestliğinin, Amerikan Dış Politikası ve Amerikan ekonomisinin geleceği için vazgeçilemez bir konu olduğunu dile getirmiştir.
Şimdi tüm bu liderler internetin önemine yer verip, öteki taraftan da başka liderler internet üzerinde sürekli kısıtlamalara giderken akıllara: “Acaba yeni bir savaş alanı mı doğuyor?” sorusu geliyor. Elektronik Savaş’ın bir başka fraksiyonu: sosyo-elektronik savaş? Fakat fark bunun devletle birey arasında olması. Çin’de ve özellikle İran’daki son seçimlerde bunun örneklerini gördük. Alternatif Youtube ve Facebook siteleri oluşturulmuş, fakat bunlar hükümetin katı kontrollerinden geçmektedir.
Bu ne demek? Devrimler artık üniversite kampüsleri ve meydanlar yerine internet üzerinden mi şekilleniyor? Bunun cevabı, bugün, kesinlikle evet. En son örneklerinde gördüğümüz üzere, Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde bu tip kitlesel eylemlerin koordinesi internet üzerinden sağlanıyor; buna ek olarak, kamuoyu oluşturup bir nevi güvenoyu alıyorlar. Sanırım Obama’nın sözleri de bunu doğrular niteliktedir.
O halde, liderleri bekleyen yeni tehlike, artık sürekli klişeleşen “yabancı güçler” değil de; organize olmasını bilen ve bunu internet üzerinden pekiştiren kitleler midir? Bunun cevabını önümüzdeki yıllarda daha net anlayabileceğiz. Fakat net olan ve yine kendisini kanıtlayan tek şey: değişimin, eninde sonunda asla engellenemeyeceğidir.