“Gazetecilerin sorularını yanıtlayan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, 5 Ağustos Pazartesi günü Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde oluşturulan duruşma salonunda yapılacak Ergenekon Davası’na sadece sanıklar, müdafileri, milletvekilleri ve basın mensuplarının alınacağını, mahkemenin talimatı doğrultusunda izleyicilerin salona alınmayacağını söyledi.”
Ergenekon, uzunca bir süre Türkiye gündemini meşgul etmiş ve hemen hemen her vatandaşımızın az çok bilgi ve fikir sahibi olduğu bir dava… Bu davanın savcısı da avukatı da siyasiler dolayısıyla davanın siyasi boyutunu görmezden gelmek mümkün değil. Sözgelimi, Ergenekon Davası başladığından bu yana süregelen çift kutuplu siyasi ortam davanın karar gününe bile yansıyacağa benziyor.
Ergenekon artık başka dillerde karşılığı bulunamayacak yeni bir Türkçe kelime haline geldi. Ergenekon diyince aklına Türk destanı gelen bir kaç naif edebiyat hocamız ya var ya yok. Bu kelime bazen derin devlet bazen cumhuriyetçi elitist bürokrasi bazen de darbeci zihniyet anlamlarında kullanılmaya başlandı. Kimilerine göre Atatürk’ün kurmuş olduğu laik ve modern cumhuriyetin koruyucusu kadrolardı Ergenekoncu diye suçlananlar kimilerine göre ise Türkiye’de faili meçhullerin, darbelerin ve kötü giden her şeyin sorumlusu… Elbette bunlardan birinin tam anlamıyla doğru olduğunu savunabilmek ancak ideolojik bir bakış açısının başarabileceği bir iş olacaktır. Zira dava sürecinde yaşanan hukuksuzluklar ortadadır. Yalnız bazılarının iddia ettiği gibi Ergenekon sürecini “bütün vatanseverlerin ve Ak Parti düşmanlarının içeri alındığı bir süreç” olarak görmek de Türk Siyasi Tarihi’ni bilmemekle açıklanabilecek bir durumdur.
Gelelim siyasi partilerin tutumuna özellikle de davayı çok ciddi anlamda sahiplenmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne. Henüz
davanın iddianamesi bile kabul edilmeden Deniz Baykal kendini bu davaya avukat olarak tayin etmiş ve Erdoğan’ı da savcı ilan etmişti. Fakat Türkiye’nin yakın siyasi tarihi incelendiğinde, CHP’nin davanın şüphelilerinden suçsuzluğundan nasıl bu kadar emin olabildiğini anlayabilmek gerçekten çok zor. Elbette suçsuzluk karinesi hukukun temel ilkelerinden birisidir lakin davayı ve şüphelileri bu denli benimsemek ve bu dava üzerinden siyaset güder hale gelmek CHP için büyük bir talihsizlik olmuştur. Ergenekon Davası’nda şüpheli sıfatını taşıyan kişileri seçilecek yerlerden milletvekili adayı gösterip bu kişilerin meşruiyetini sandık yoluyla sağlamaya çalışmak bu partiye hiç ama hiç yakışmıyor demek isterdim ama maalesef akıllara bu kez de 9 Subay olayı geliyor…
Karar duruşması çok yakında gerçekleştirilecek ama görünen o ki bütün uyarılara rağmen 5 Ağustos günü İşçi Partisi önderliğindeki yurtseverler, Silivri’de toplanacaklar. Belki de polis müdahalesi olacak ve vicdan sahibi herkesin üzüleceği görüntülerle karşılaşacağız. Bakalım nasıl bir kararla karşılaşacağız; birileri suçlu ya da suçsuz bulunabilir hapse mahkum edilebilir ya da tahliye edilebilir. Elbette ki kişilerin özgürlükleri ve hakları şüphesiz büyük önem arz eder fakat büyük resme bakıldığında tıpkı Balyoz Davası gibi Ergenekon’un da Türkiye’nin askeri-bürokratik vesayetten kurtulması açısından önemi tartışmasızdır.