ODTÜ’de Başörtülü Ya Da Cemaat Bağlantılı Öğrenci Bulundurmama Hakkı

Herkes artık demokrasi istiyor bu memlekette daha fazla özgürlük ve temel hak ve hürriyetlere saygı da olmazsa olmazlarımızdan. Peki gerçekten bunları istiyor muyuz yoksa amacımız sahip olduğumuz ayrıcalıkları ve kendi çıkarlarımızı bu güzel kelimeleri alet ederek korumaya çalışmak mı? Yani bu taleplerimizde samimi miyiz yoksa riyakarlık kokusu var mı? Bu soruların cevaplarını vermek istemiyorum hala kendime çünkü biliyorum ki cevaplar ne beni ne de benim gibi ülkesini seven diğer vatandaşları mutlu edebilecek türden. Gündemimizdeki konulardan birisi olan ve başörtülü bir kaç genç ve onları protesto(!) eden bir kaç ODTÜ’lü öğrenci arasında yaşanan olayda bahsettiğim riyakarlığa örnek olabilecek türden. Maalesef sadece bu olaya bakarak bile Türkiye’deki özgürlükçü(!) kitlenin, bazı üniversite yönetimlerinin ve hatta siyasi partilerin bile samimiyetleri hakkında bilgi sahibi olabilmemiz mümkün.

ODTÜ'de yaşanan  ''Başörtüsü'' gerginliği bir anda ülke gündeminin merkezine yerleşti.

ODTÜ’de yaşanan
”Başörtüsü” gerginliği bir anda ülke gündeminin merkezine yerleşti.

Ilk olarak bizim özgürlük savaşcısı arkadaşlarımızdan başlayalım. Bu arkadaşlar ileri demokrasinin çarkları işleyebilsin; daha demokratik bir ülkede yaşayabilelim diye eylemden eyleme koşturan ve kendisini ülkesine adamış birer halk kahramanlarıdır adeta. Bu arkadaşlarımız o kadar duyarlıdırlar ki çevre, doğa, temel hak ve özgürlükler, siyasi davalar gibi bilimum hassasiyetleri vardır ve tüm bu konularda ellerinden geleni,yani ne pahasına olursa olsun eylemlerini, yaparlar ve eylem için sebebleri de hep vardır çünkü kurulan bir cümlenin sonuna “hakkı” eklemek onlar için yeterlidir. Sözgelimi Ego basmadan otobüse binme hakkı, eyleme katılmayan arabaları durdurup zorla barikat kurma hakkı, karşıt görüşteki insanların camlarını kırma hakkı bunlardan sadece birkaçı… Tabii ODTÜ’de başörtülü ya da cemaat bağlantılı öğrencileri bulundurmama hakkı da unutulmamalıdır. Zira son olaylarda ODTÜ’lü bir kaç özgürlük savaşçısı arkadaş da bu haklarını kullanmak istiyordu ama işte naparsınız satılmış AKP medyası olayı çarpıttı. Oysa o özgürlük savaşçısı arkadaşımız bir kaç gün öncesinde merdiven boyama eylemine de katılmış kadrolu özgürlükçülerimizden birisiydi ve amacı sadece ODTÜ’de başörtülü ya da cemaat bağlantılı öğrencileri bulundurmama hakkını kullanmaktı.

Satılmış AKP medyasının bu çarpıtması yetmezmiş gibi AKP ve MHP’den yetkili kişiler ,utanmadan, yaşanılan olayı kınadıklarını belirten açıklamalar yaptılar ve ODTÜ’de başörtülü ya da cemaat bağlantılı öğrencileri bulundurmama hakkını görmezden gelip temel hak ve hürriyetlerin önemini vurguladılar. Allah’tan henüz CHP’den herhangi bir yetkili çıkıp da AKP ve MHP’nin yaptığı yanlışa düşüp başörtülü gençleri savunmadı diyecektik ki malesef mahalle baskısına ve gazetecilerin sorularına dayanamayan Kemal Kılıçdaroğlu da eğitim hakkının engellenemeyeceğini belirten bir açıklama yaptı olaydan iki gün sonra…  Kim bilir belki haftaya ÖDP’den birileri diğer aya da İP’den bazı yetkililer bu konuda açıklama yaparlar!

Son olarak da YÖK ve üniversite yönetimlerini kısaca değerlendirelim. Özeliikle YÖK kanadına baktığımızda nerde o eski günler dedirten açıklamalarla karşılaşıyoruz malesef. YÖK eski başkanlarından Kemal Gürüz “Bunların üniversiteye girmesi ne anlama geliyor biliyor musunuz? İnsanlara vahye dayalı bir hukuk anlayışı ve sistemiyle insan aklı ve pozitif hukuk sistemi arasında bir tercih yaptırmak istiyorlar. Buna izin verilebilirse cumhuriyete en büyük ihaneti yapmış olursunuz… Ben sokakta dolaşmalarına da taraftar değilim, Arabistan’a gitsinler.”demişti. Ne kadar da güzel, akılcı ve pozitif düşüncelere sahip bir YÖK başkanımız varmış diyor saygıyla anıyoruz. Diğer taraftan başörtüsü taktığı için baskı gören öğrencilerin olduğu bir utanç tablosunu Türkiye’nin bir daha yaşamayacağının altını çizen şu an ki YÖK başkanı Çetinsaya, yapılanın doğrudan bir taciz ve öğrenim hakkına saldırı anlamına geldiğini söyledi. Sırf bu olay bile ne varsa eskilerde varmış dedirtiyor insana. ODTÜ yönetimi ise olayın kayıt yapılan binanın içinde geçmediğine dikkat çekerek çok önemli bir noktayı işaret etti zira bu konuda çok fazla bilgi kirliliği vardı ama sonunda bu bilgiye ulaşmak bizi çok bahtiyar etti ne diyelim Allah razı olsun ODTÜ yönetiminden.

Tam anlamıyla güleriz ağlanacak halimize durumundayız malesef. Gerçekten daha ileri bir demokrasi için daha özgür bir Türkiye için çalışan siyasilere, öğrencilere ve üniversitelere ihtiyacı var bu ülkenin. Türkiye’nin yakın siyasi tarihi incelendiğinde ne öğrenci hareketlerinin birçoğunun ne de üniversitelerin demokrasi karnesinin pek de parlak olduğu söylenemez. Umarım, Türkiye’de özgürlük ve demokrasi bu iki kavramı savunduklarını ileri sürerek kendi menfaatlerini ve ideolojilerini muhafaza etmek isteyenler tarafından savunulmaz; hakikaten bu kavramların anlamlarını idrak etmiş hür beyinler tarafından savunulur.

Leave a Reply