Bu yeni bir şafak, yeni bir gün, yeni bir hayat… Peki iyi hissediyor muyuz?

12 yaşında bir kız çocuğu düşünün. Tüm yaşıtlarının katıldığı bir kilise oyununa katılmayı reddediyor, sebebi ise siyahi oldukları için ailesinin kilisede hep arka sırada oturmak zorunda olması. Çocukluğunuzdan beri böyle bir ayrımcılığa maruz kaldığınızı ve hayatın sizi 12 yaşında kendinizin, ailenizin ve “sizin gibilerin” haklarını korumak için bir tutum sergilemek zorunda bıraktığını hayal edebiliyor musunuz?

Nina Simone’un çocukluğu

Nina Simone, gerçek adıyla Eunice Waymon, hayatına bir aktivist olarak başlamak zorunda bırakıldı. Mississippi’de öldürülen insan hakları savunucusu Medger Evers ve ülkede sırf siyahi oldukları için öldürülen diğer insanları anlattığı şarkısı Mississippi Goddam gibi, hayatını şarkılarıyla insanlara bir şeyler anlatmaya çalışarak geçirdi. Bu bazen sanatının önüne engeller çıkarılmasına sebep oldu, şarkıları radyolarda çalınmadı, hatta yasaklandı ama bu onu durdurmadı. Ernest Shaw Baltimore’da yaptığı resimde inandığı şeyler uğruna kariyerini aktivizme feda eden Nina’yı, Malcolm X ve James Baldwin’in yanına resmetti. Biz bugün hala onun şarkılarını dinlerken yaşadığı acıya rağmen taşıdığı ümidi içimizde hissedebiliyoruzk. Söylediklerini dinliyoruz, sesini duyuyoruz Nina! O bize sesini ulaştırdı, ama bunu yapabilecek kadar şanslı olmayanları duymak için çaba harcamadan, Nina’yı gerçekten duyduğumuzu, daha doğrusu dinlediğimizi iddia edebilir miyiz?

Bugün kendi çıkarları için insanların hayatını hiçe sayan kişiler yüzünden Yemen’de 5 milyonu çocuk olmak üzere 8.4 milyon insan evlerinden edildi, hiç alakaları olmayan bir güç savaşının ortasında bırakıldı. Birleşmiş Milletler’in, son yıllarda meydana gelen insanlık adına en kötü felaketlerden biri olduğunu söylediği Yemen, bize sesini duyuramıyor. Belki de dinlemek istemediğimizden duymuyoruz? Çünkü bu açlıktan ölen çocuklar, insanlık dışı bir hayata terk edilen Yemenliler, hepimizin sesini duyması gereken insanlar. Ancak biz duymamakta, dinlememekte ısrar ediyoruz.

“Keşke kalbimdeki bütün aşkı paylaşabilseydim, bizi ayrı tutan aramızdaki tüm parmaklıkları kaldırabilseydim,” diyor Nina. Keşke seni gerçekten dinlesek ve kalbimizdeki tüm aşkı herkesle paylaşabilsek Nina. Bize seslenenlere kulaklarımızı ve gözlerimizi kapatmasak. İşte ancak o zaman bizim için yeni şafaklar, yeni günler ve yeni bir hayat olacak…

*Kapak fotoğrafında: Bosna Katliamı’nı yaşamak zorunda bırakılan çocuklar

Leave a Reply