Son dönemlerde televizyon kanallarında tarihi dizilerin ve tarihi programların yayınları arttı. Özellikle Osmanlı Tarihi hakkında herkes konuşur, tartışır oldu. Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını konu alan başrollerini Meryem Uzerli ve oyunculuğunu çok sevdiğim Halit Ergenç’in paylaştığı “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin yanında bu sezon başlayacak olan Fatih Sultan Mehmet’in hayatını konu alan “Fatih” dizisi de tarihe ilgiyi daha da arttıracak gibi görünüyor.

Sadece dizilerle değil, artan televizyon programlarıyla da çokça Osmanlı Tarihi, Dersim Olayları ve Ermeni Soykırımı iddiaları, Ntv’de Ahmet Yeşiltepe’nin yaptığı programlarla Türk Tarihi ve son zamanlarda iktidara yakın olduğu düşünülen kanallardaki irdeleyici programlarla da İnkılâp Tarihi merakı gün geçtikçe artıyor. Herkes doğru ya da yanlış bir şekilde tarih konuşmaya başlıyor.

Peki nereden geliyor bu tarih merakı dizi yapımcılarına ve izleyicilere?

fatih-dizisi-fragman-eylul-de-baslayacak-fatih-5026404_9824_400

Bu sene yayına giren “Fatih” dizisi Osmanlı Tarihi hakkında merak uyandıracak gibi görünüyor.

Ben en başta bu konuların tartışılması ve ekranlara taşınması konusunda mevcut iktidarın özellikle son 6 yılda uygulamış olduğu politikaların ve söylemlerin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Resmen Osmanlıcılık politikası güden ve bu politikalarını her buldukları televizyon kanalında dile getiren iktidar yetkilileri halkın zihnine Osmanlıcılık fikrini kazımaya başladılar. Halk, neymiş bu Osmanlı, ne değilmiş öğrenmek istedi. Sonuçta Rockefeller’in de dediği gibi bir şeyi elli defa televizyon kanallarında gösterirsen herkes o iddiaya inanır ve fikri kabul eder. Ben bu kötü bir şeydir demiyorum ama sözlü gelenekten gelen, okuma ve yazma alışkanlığı, belgesel geleneği olmayan bir millete bunu sunarsan kötü sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsın. Başbakanımızın Ortadoğu hakkında yaptığı söylemler açık ve net olarak televizyon yapımcılarını ve programcılarını Osmanlı Tarihi hakkında program ve dizi yapmaya itmiştir. Okumayan, araştırmayan çoğunluk da diziyi belgeselden ayıramamış körü körüne bazı şeylere bağlanmaya başlamıştır.

Ben diğer bir etken olarak da ilkokul ve lise çağlarında bizlere öğretilen çarpıtılmış tarihi görüyorum. Okullarda sabah akşam Osmanlı Tarihi sözde öğretildiği için ne Selçuklular ne de yakın tarih işlenebiliyor. Son dönemde yapılan müfredat değişiklikleriyle de İnkılap Tarihi ve Yakın Tarih konuları her yıl azaltıldı. Bu da insanların sadece Osmanlı’ya odaklanmasına yol açtı. Kendi lise tarih hocalarım için söylemiyorum ama birçok kişi tarihi Bilkent’te öğrenmeye başlıyor. Çarpıtılmış, efsanelerle dolu Osmanlı tarihinden bir nebze olsun kurtulmuş oluyor. Demek istediğim o ki ilkokullarda ve liselerde Türk Tarihi sadece Osmanlı tarihiymiş gibi anlatılıyor bu da zaten anlatılana inanan ve okumayan bir gençliğin tarihi yanlış öğrenmesine yol açıyor. Aynı zamanda öğrencilere yeteri kadar tarihi belgesel izletilmemesi onların bu ihtiyacı, eleştirilmeye çok musait televizyon dizilerini izlemelerine neden oluyor.

Peki nerede İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Adnan Menderes, Turgut Özal, 12 Eylül… Onların hepsi yok sayılıyor. Devlet, Süleyman Demirel’in, İsmet İnönü’nün yaptığı hizmetleri saklayarak ve Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın da eksik yönlerini gizleyerek bir yere varamaz. Yakın Tarihle ilgili araştırmaları devlet mutlaka desteklemelidir. Çünkü yatıyoruz Osmanlı, kalkıyoruz Osmanlı. Tabiî ki Osmanlı Tarihi araştırılmalı, öğrenilmeli ama işin ehli olmayan, sağdan soldan para kapıp, televizyonda Osmanlı hakkında popüler bilgi sunanlardan değil, İlber Hoca’dan, Halil İnalcık’tan, Yavuz Bahadıroğlu’ndan öğrenilmeli.

milli_egitimden_ders_kitabi_inceleme_cevabi13666514360_h1017355

Akademisyenler, Milli Eğitim Tarih kitaplarının öğrenciye bir şey kazandırmadığını vurgulamaktalar.

Bahsetmiş olduğum televizyon programlarının ve dizilerinin olumlu ve olumsuz yanları da bulunmaktadır. En büyük olumlu yanı şüphesiz, milleti ‘ya neymiş bu Kanuni, bir de şu internetten araştıralım’ demeye sevk etmiştir ki bu çok güzel bir şey. Bir diğer olumlu yanı da akademisyenlerin tarihin çarpıtılmasını ele almaya başlamalarıdır. Bir diğer avantaj ise yurtdışında özellikle Balkanlar’da televizyon kanallarında Osmanlı ile ilgili dizilerin yayınlanmaya başlamasıdır ve çok izlenmesidir ki bu o bölgede Osmanlı’nın izlerinin hala var olduğunu gösterir.

Bu programların ve dizilerin en büyük olumsuz yanı ise dizilerin ya da programların istediğini hain, istediğini kahraman yapabilmesidir. Düşünün 10 yıl önce insanlar Kanuni hakkında ne düşünüyordu, şimdi ne? 10 yıl önce İsmet İnönü kahramandı, şimdi bir vatan haini denmediği kaldı? İnsanlar 10 yıl önce Enver Paşa hakkında ne düşünüyordu, şimdi ne? 10 yıl önce Osmanlı’nın heybetinden, vergi sisteminden, toprak sisteminden, yönetim biçiminden, modern Türkiye’nin kurulmasından, Sovyetler’in yıkılmasından bahsederken, şimdi sadece haremden bahseder olduk. Dizi-Belgesel ayrımını öğrenememiş bir millette bunların olması gayet doğaldır. Bir diğer olumsuz yanı ise özellikle kritik konularda, zaten bölünmüş olan toplumun daha da ayrışmasına yol açmaktadır.

Sonuçta, devlet politikaları, tarih hocaları, kitapları ve toplumun uç noktaları tarih konusunda yaşanan dezenformasyondan, yakın tarihin öğretilmemesinden, kendi tarihini yerden yere vuran dizilerin ve modern Türkiye’yi eleştiren programların ortaya çıkmasından sorumludur.

Leave a Reply