Demokratileşme paketiydi, harflerdi, klavyeydi, üniversiteydi derken bu aralar çok formumuzdayız. Çok medeniyiz. Ama yetmez. Nüfus günden güne artıyor. Ala. Artan nüfus ne yapıyor? Ne yapacak, göç ediyor. Ankara’nın, İstanbul’un taşı toprağı altındır. Gelene “Gelme!” mi diyeceğiz. Diyemeyiz. O halde yol yapalım, şehri bayındırlaştıralım. Mesela ODTÜ’nün tam ortası fevkalade uygun bu iş için. Hatta gece yapalım, başkanımıza sürpriz olsun. “Yol medeniyettir.” Anadolu’dan, köyden, ekmek uğruna gelene “Gelme!” denir mi? Denmez.
İşte bence tam bu noktada hata yapıyoruz. “Gelme!” demeden önce gelmesine neden olan nedenlere inelim. Köyünü, evini bırakan adam şehrin taşı, toprağı güzel diye gelmiyor elbet. Eğitim yok, ekmek yok, su yok, elektrik yok. İstanbul kaos. “Yol yapalım.” Tabii ama nereye yapalım? Van’a, Ardahan’a, Siirt’e yapalım. Yol medeniyet değil mi?
-Çok Medeniyiz.
-Ormanın içinden yol geçer mi?
-Yol medeniyettir.
-Fidan dikene biber gazı atmışlar ama.
-İşte bunlar hep Gezi Parkı.
Gezi parkı olaylarıyla başlayan bu furya şimdi ODTÜ’de. Peki kim neden istemiyor yol geçmesini? Hepimiz mi ağacı seviyoruz? Belki. Hükümet yaşam alanımızın çok mu içinde? Bu da bir ihtimal.
Ankara’da yaşayan herkes bilir. Tel örgüler çevrelemiştir şehri. Ama güzel tel örgüler. O örgüler ki bir ormanı korurlar. Her metresinde “ODTÜ arazisidir, Girilmez!” yazar. Nafile. Çoktan girildi, ağaçları soküldü. Başka yere nakledildi mi bilinmez, bir kere koparıldı ya kökleri bir daha yeşerirler mi? Çapulcular fidan getirmiş. Vay kural tanımazlar. Devletin işine karışılır mı? Yol geçecek oradan. “Yol medeniyettir.” Medeniyet geçecek. Kim bilir en son nerede görüldü medeniyet…Ama işte hep Gezi parkı. Ne olacak bir tane daha AVM yapsak? Bir ormanı yok etsek. Ağaç mı kalmadı? Büyükşehir Peysaj mimarları onca çalışıyor. Yol kenarlarına laleli, kızkuleli, şekilli çiçekler, minik ağaçlar dikiyor. Ne güzel yeşillik işte. Hiç değer bilmiyoruz doğrusu.
Olimpiyatlar, Gezi. Odtü’de yol istememek, Gezi. Amerika krizi, bak o da Gezi.
Nedir bu Gezi? İn midir, cin midir herşeye karışıyor. Belki de herşeye karışan Gezi değildir. Belki de yol kenarındaki karanfiller yetmiyordur. Belki de fidan getirenler kötü düşünmüyorlardır. Fakat elbet bir gün, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacağız.
Belki de yol “medeniyet” anlamına gelmiyordur.
“Yol medeniyettir.”
Velev ki Medeni’yim.
Korkmaz’ım.
Cömert’im.
Ethem’im.
Atakan’ım.
Mehmet’im.