Seçimler oldu ve bitti. Herkesin aklında bir “Seçimin galibi kim?” sorusu. Bence bu seçimin kazananı belli. Adalet ve Kalkınma Partisi bu sonuçla bu seçimin galibidir. “Ama seçimde şaibe var.” diyenleriniz olacaktır elbette. Haklı da olabilir bunu diyenler fakat şaibe %46 ile olmaz. Hile ile ekleseniz ekleseniz %2 eklersiniz. Bu durumda AKP’nin %44 aldığını düşünürüz ki bu da büyük bir galibiyettir. Yani neresinden tutarsanız tutun, beğenin ya da beğenmeyin bu seçimin galibi Adalet ve Kalkınma Partisidir. Öncelikle bunu kabul etmemiz gerekir.
Muhalefet partileri de haliyle kaybeden taraf oluyor. Ben burada muhalefetin (özellikle CHP’nin) neden kaybettiğine yoğunlaşmak istiyorum. Seçimden önce ben dahil çoğu “muhalefet partili” bu seçimin çok farklı olacağını düşünüyordu. AKP’nin arası can dostu cemaat ile bozulmuş, cemaat destekçileri bu seçim onları desteklemeyecek, hatta belki rakip partileri destekleyeceklerdi. Üstelik yolsuzluk kasetleri çıkmış, halkın hükümete olan güveni sarsılmıştı. İtiraf etmek isterim ki bana seçimden önce AKP’nin oyunu tahmin et deseniz %38-39 derdim, tıpkı çoğu CHPli ve MHPli gibi. Peki, bu durumda dahi bir partinin oyu nasıl azalmaz? İnsanlar neden her şeye rağmen hükümeti destekler? Hükümet bu güveni nasıl sağlar? Üstelik kanıtlara ve olaylara rağmen. Bu sorulara cevap araması gereken muhalefet partileridir çünkü sadece “Halk bizi anlamıyor” mantığı ile asla iktidar olunmaz. Muhalefet partileri eksiğin ne olduğunu anlamalı, değerlendirmeli ve ona göre davranmalıdır.
Eksikliklere gelince; bunun öncelikli sebebi alternatifsizlik. Bir AKP seçmeni ne olursa olsun oyunu CHP’ye vermek istemez. Bunu yaparken haklıdır da çünkü CHP zamanında o seçmene gereken hassasiyeti göstermemiştir. Belki yıllar önce kendi kendine “Bir daha CHP’ye oy vermem” demiştir ve bunu hayatı boyunca uygulayacaktır. Burada CHP’nin yapacağı hiçbir şey yokmuş gibi görünse de yapacağı çok şey var aslında. Bu yol zor da olsa, eğer CHP iktidar olmak istiyor ise bunu yapmalı. İnsanların algısını değiştirmeli ve “Kolumu keserim sola oy vermem” diyenleri bile kendine çekmelidir. CHP ancak o kişileri kazanarak iktidar olabilir. Onları kazanamasa dahi her seçim yeni seçmen olarak gelen yaklaşık 2 milyon seçmenin içindeki sağcıları kendisine çekmelidir. Evet, herkesin eleştirdiği konuya farklı bir açıdan bakarsak: CHP gerekirse sağcılaşmalıdır.
Tabii ki tek sorun alternatifsizlik değil. CHP içindeki çift başlılık da büyük sorunlardan. CHP’ye oy veren seçmen CHP’nin nasıl davranacağını bilmiyor. Maalesef hem AKP seçmenine, hem MHP seçmenine hem de BDP seçmenine yaklaşan bir CHP var karşımızda. Bu sebeple de parti içi eleştiriler hat safhada oluyor hatta bazıları haddini de aşıyor. Aslında bu CHP içinde yıllardır var. Yıllar önce Sarıgül’ün parti için söyledikleri, Zülfü Livaneli’nin yönetime eleştirileri gibi olayları biz başka partilerde
görmüyoruz. Bu çift başlılık hem partinin güvenilirliğine zarar veriyor, hem parti içindeki demokratik ortamı zedeliyor. Bu seçimde de gördük bu çift başlılığı. Ankara’da MHP seçmeni CHP adayının oylarını korurken, Adana’da CHP ve AKP birlikte basın toplantısı düzenleyip MHP’nin kazandığı seçime itiraz ettiler. Bu gereksiz işbirliğinin Adana’daki CHPlileri derinden üzdüğüne ve partisinden uzaklaştırdığına da eminim. Bir partinin bir lideri olur ve onun dediği olur. Elbette demokrasi eleştiriyi beraberinde getirir fakat eleştiri olsa da kimsenin parti genel başkanından izinsiz hareket etme hakkı yoktur.
Eğer CHP iktidar olmak istiyor ise bu alternatifsizliğe alternatif olmalı ve bu “ne yapacağı tahmin edilemeyen” CHP olmaktan çıkmalıdır. Halkın talepleri doğrultusunda hareket edip, onlara “gerçeği anlamayan adam” yakıştırmasını bırakmalıdır. “Halk bizi anlamıyor.” değil, “Biz halkı anlamıyoruz.” demelidir. Yoksa başına “sakin bir güç” de gelse, Ankara’da milliyetçi, Üsküdar’da dindar aday da koysa alacağı oy %30 u geçmez. Bundan yıllar sonra hala CHP’yi eleştiren yazılar yazılır. CHP “ebedi muhalefet” olmaya devam eder.
Ahmet Gonca
Günümüz siyasetini aydınlatan güzel bir yazı olmuş.