‘Narsisizm‘ ya da daha Türkçe bir tabirle ‘özseverlik’ bir kişinin kendisini aşırı sevmesi, hatta kendisine aşık olması, hayranlık duyması veyahut tapması anlamına gelen bir sözcüktür. Psikoanalitik kuramının da kurucusu olan ünlü nörolog Sigmund Freud ‘Narsisizm Üzerine’ adlı makalesinde narsisizmi “Dış dünyadan soyutlanmış olan cinsel enerjinin (libido) egoya, yani kişinin kendisine yönlendirilmesi” anlamında kullanmıştır. Ancak günümüzde bu anlayış bazı değişikliklere uğramıştır. Günümüz psikanalistleri, bir kişinin başka kişilerle olan ilişkilerinde, onlara duyduğu sevginin daha sağlıklı olabilmesi için, kişinin mutlaka kendisine karşı bir miktar narsisistlik besliyor olması gerektiği görüşündedir. Tabi, elbette aşırı narsisizmin kişilerin ilişkilerini olumsuz yönde etkileyeceği de kesindir. Bu durumda olan insanlarda narsisizm hastalık aşamasındadır. Öyle ki, kişiler, kendi özelliklerini ve başarılarını abartmakta, güç ve fantezi peşinde koşmakta, başkalarının dikkatlerini çekme çabası içerisinde olmakta ve eleştiriye ya da yenilgiye tahammül edemeyen bireyler haline gelmektedirler.
Peki bu narsisizm sözcüğü nereden gelmektedir? Mitoloji ile bağlantısı nedir?
Mitoloji’de tanrıların, kahramanların, dağların, ırmakların ismi geçmekteyken elbette çiçeklere de atfedilmiş kimi özellikler bulunmaktadır. Sonuçta Antik Yunanistan, mitolojileri ile olduğu kadar çiçeklerle kaplı topraklarıyla da ünlüdür bir zamanlar. Bundan olsa gerek, eski insanlar o çiçekleri gördükçe onlarla ilgili kimi efsanelerde yaratmışlardır. İşte Narsisizm kelimesinin kökeni Yunan Mitolojisi’nde adı geçmekte olan Narkissos’a ve bu isimdeki çiçeğe (Nergis) dayanmaktadır. Narkissos üzerine ilk efsaneler de 8. Yüzyıl’ın kimi Yunan şiirlerinden derlenerek günümüze kadar gelmiştir.
Nemfler (nymphe), Yunan Mitolojisi’nde yer alan güzel kadın perilere verilen isimdir. Mitlerde de zaten genellikle güzellikleri nedeniyle başlarına gelenler anlatılır. İşte bu nemflerden biri olan Ekho (Echo) hikayemizin temelini oluşturan ana karakterlerden biridir.
Hikaye bu ya, tanrılar tanrısı Zeus’un eşi Hera bir gün kocasının memflerden birisiyle onu aldattığından şüphelenmeye başlar. Bu nedenle bu nemfi bulmak üzere yola koyulur. Ama bir türlü bulamaz. Yine bu arayışını gerçekleştirdiği bir günde, Hera korularda dolaşmaktadır ve koruda güzeller güzeli Ekho’yu görür. Ekho’nun çevresine arkadaşları toplanmış ve onu dinlemektedirler. Ancak Hera’yı gören tüm nemfler korkarak oradan kaçışırlar. Geriye sadece Ekho kalır. Hera kocasının onu aldatıyor olmasının şiddetiyle bu nemfe öfke besler ve o nefretle Ekho’yu cezalandırmaya karar verir. Güzel konuşmasına kin besleyen tanrıça, Ekho’yu bundan böyle konuşamamakla cezalandırır. Ekho’nun bundan böyle elinden gelen tek şey kendisinden önce kim konuşuyorsa onun sözlerini tekrarlayabilmek olacaktır. Ama şunu da belirtmiştir Hera: “İlk kelimelerini söyleyemezsin onlara.”
Ekho yıkılmıştır. Onun ne zamandır gözünü diktiği ama daha yüzünü bile görmeyen sevdiği bir adam vardır. O zamanın belki de en yakışıklı delikanlısı olan Narkissos’tur bu. Bu adam kendini çok beğenmekte, hiçbir kadının ona karşı olan sevgisine cevap vermemektedir. Bu nedenle Ekho, her fırsatta onu takip etmesine rağmen, bir türlü cesaret edipte onunla konuşamamaktadır. Şimdi ise artık hiç konuşmak gibi bir şansı da kalmamıştır.
Bir gün Narkissos tek başına gezinirken ortalığa “Kimse var mı burada?” diye bağırır. Onu gizlice takip etmekte olan Ekho bu sefer cesaretini toplar ve bu fırsatı değerlendirmeye karar verir. “Burada! Burada!” diye bağırır delikanlının söylediği son sözcükleri tekrarlayarak. Şaşıran Narkissos bu sefer de “Gel!” diye seslenir. Ekho da heyecanla “Gel!” diye bağırır ve gizlendiği yerden çıkarak sevinçle Narkissos’a koşmaya başlar. Ancak onu gören Narkissos, hemen oradan uzaklaşır.
Bu olay Ekho’yu derinden yaralar. Narkissos’a karşı öfke beslemeye başlar ve o delilikle tanrılara Narkissos’u cezalandırmaları için yalvarır. Ardından mağaralara kaçar. Dağlarda tek başına yaşamaya başlar. Kim yüksek sesle bir şey söylese onun dediklerini tekrarlamaya oralarda devam eder. Ancak yakarışlarına da cevap alır. Duruma kayıtsız kalmayan nefret tanrıçası Nemesis “Başkalarını sevmeyen kişi, kendisini sevsin” der ve Narkissos için kötü bir tuzak planlar.
Bu olay ardından susayan Narkissos önüne çıkan bir nehirden su içmeye gider. Ancak Nemesis’in etkisinde olan Narkissos, su içmek için eğildiği vakit kendi yansımasını nehirde görür ve kendini görür görmez aşık olur. O kadar çok aşık olmuştur ki kendisine, gözlerini nehirden ayıramaz olur. Sudaki yansımasına bir türlü erişemez; yapabileceği tek şey ondan gözlerini ayıramamaktır bundan sonra. Bu durumdan artık sadece onu, ölümün kurtarabileceğini düşünmektedir. Öyle de olur. Yemeden içmeden kesilen Narkissos, ölmeden önce son kez bakar yüzüne nehirde ve erir olduğu yerde. Eridiği yerde ise daha önce görülmemiş güzellikte bir çiçek açar. Nemfler de güzeller güzeli Narkissos’un adıyla isimlendirirler o çiçeği: ‘Nergis’ diye.
İşte narsisizm kavramı, mitolojik bir karakter olan Narkissos’un hayatından esinlenerek türetilmiş bir kavramdır. Kendine aşkından gözü kör olan Narkissos, yine bu nedenle kendi sonunu hazırlamıştır. Kendini çok beğenmesi, kimseye yüz vermemesi onu bu hale sokmuştur.
Yazıyı Ümit Yaşar Oğuzcan’dan güzel bir dizeyle bitirelim:
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni..
bahar
bayıldım. bir turist rehberi adayı olarak bu bilgiyi bir gün kullanacağıma inanıyorum. bu mit en sevdiğim mitler arasına girdi.