Evet başlığı doğru okudunuz. Türkiye Cumhuriyeti 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkemize hayırlı uğurlu olsun. Neden mi?
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yapmış olduğu ‘Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı’ ifadesi ile cumhurbaşkanlığına göz kırptığını sağır sultan bile duydu. Yürütmenin başı olmak istiyor. Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu’nu toplama yetkisi ile hükümete başkanlık etme hakkını sonuna kadar kullanmayı planlıyor.
Recep Tayyip Erdoğan geleceğini iyi planlayan, siyaseti en karmaşıktan en basite kadar yorumlayıp en doğruyu seçme yetisini gösterebilen bir lider, tek lider hatta günümüz siyasetinde.
Nasıl mı planladı bu günleri? Çok geriye gitmeye gerek yok. Süleyman Soylu 5 Eylül 2012 tarihinde gerçekleşen AKP Genel Merkezi’nde genişletilmiş grup toplantısında düzenlenen törenle resmen Ak Parti’ye katıldı. Hemen ardından sadece 25 gün sonra AKP Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Kimdir Süleyman Soylu? Demokrat Parti Eski Genel Başkanı ve 12 Eylül Referandumu için sunulan anayasa değişikliği paketinin, Türkiye’nin dönüşümü ve demokratikleşmesi için hayati öneme sahip olduğunu ”Demokrasi Buluşmaları” adını verdiği bir dizi seminerler düzenleyen ve arkadaşları ile birlikte Türkiye’yi dolaşarak ”evet” oyu tercihinin sebeplerini milletle paylaşan kişidir. Bu politikayı yürütürken zamanın DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk tarafından Demokrat Parti’den ihraç da edilmiştir.
Referandum zamanı yaptığı bu çalışmalar ilerleyen günlerde kendi açısından yeniden meyvesini vereceğini düşünüyordu Süleyman Soylu. Çünkü %58 evet oyu ile halk anayasa değişikliğine onay vermişti. Süleyman Soylu yeni bir parti de veya yeniden DP saflarında siyaset düşünürken kendini bir anda AKP içinde bulmuştu. Neden DP safları veya başka bir oluşum dememin sebebi Recep Tayyip Erdoğan’a genel başkanlığı döneminde çok ağır ithamlar ile yüklenmesidir. Gençtir de Süleyman Soylu. Daha 40 yaşında genel başkanlık görevini solumuş, önünde uzun bir siyasi yaşam beklemektedir daha. Düşündü Recep Tayyip Erdoğan. Bu Soylu ilerde bana zorluk çıkarabilir. Çünkü referandumda dahi kendi ve arkadaşları ile evet oyu için çalışmış. Hiçbir siyasi parti altında olmadan. Hemen planını yaptı ve Süleyman Soylu’yu AKP saflarına katarak gelecekte başını ağrıtacak birinden kurtuldu.
Peki sadece Süleyman Soylu mu? Elbette hayır. Numan Kurtulmuş. Milli Görüş hareketinin gelenekçiler tarafında yer almış,SP İstanbul İl Başkanlığı, SP Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinden sonra 26 Ekim 2008 günü SP Genel Başkanlığı görevini üstlenmiştir. 11 Temmuz 2010’da Ankara’da yapılan 4. Olağanüstü Kongre’ye iki listenin tek adayı olarak katılan Numan Kurtulmuş, yeniden Genel Başkanlığa seçilmiştir. Aynı kongrede partinin Genel İdare Kurulu ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeliklerinin belirlenmesi için yapılan seçimlerde Necmettin Erbakan’ın desteklediği ve Erbakan’ın yakınlarının da bulunduğu yeşil listeye karşılık Numan Kurtulmuş beyaz liste ile çıkmıştır. Yeni isimlerin yer aldığı beyaz listenin seçilmesi, Necmettin Erbakan ve yakınlarının parti yönetiminden tasfiyesi olarak değerlendirilmiştir. Bu süreçte parti içinde yaşanan bazı olaylar partinin tekrar kongre kararı almasına kadar gitmiştir.Sonucunda Numan Kurtulmuş ve kurmayları ile birçok partili Saadet Partisi’nden istifa etmiştir. İstifasının ardından HAS Parti’yi kurarak siyasete kaldığı yerden devam eden Kurtulmuş, 2011 seçimlerinde beklenen atağı yapamadı ama Saadet Partisi’nin eski ağır toplarından arınarak yenileşen ve gençleşen bir milli görüş hareketi ile iktidara karşı gelecekte bir alternatif oluşturma hissini Recep Tayyip Erdoğan’da yaratmış olacak ki, Başbakan Erdoğan 12 Temmuz 2012 tarihinde Numan Kurtulmuş’a AKP ile HAS Parti’nin bütünleşmesini teklif etmiştir. HAS Parti olağanüstü kongrede delegelerin oyları ile ‘bütünleşme sebebiyle ile fesih’ kararı alarak kapanmıştır. Yani gelecekteki bir diğer baş ağrısına sebebiyet verebilecek, oylarının kaymasına neden olacak parti ve liderini AKP saflarına çekmiştir.
Bugün etrafınıza bir bakın ve bir harekete liderlik edebilecek bir isim düşünün. Yok değil mi? Belki ilerleyen günlerde bir isim çıkar. Belli olmaz, siyaset sonuçta. Ne demiş Türkiye’nin politika gurusu Süleyman Demirel ‘Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir.’
Tek adamlığını AKP içinde çok güzel bir şekilde uygulayan -AKP’nin kurulduğu günden beri parti içinde büyük çatlak seslere izin vermemiştir.- bu özelliğini ülke siyaseti üzerinde de uygulayan Erdoğan, cumhurbaşkanlığına giden bu yolda dersine iyi çalışmıştır ve ağustosta meyvelerini alacaktır.
Ama şöyle bir gerçek var ki: Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in köşke çıktıktan sonra önceden genel başkanlıklarını yaptıkları ANAP ve DYP hiçbir zaman eski oy oranlarına ulaşamamışlardır. Bu süreçle AKP nasıl yüzleşecek ve genel başkanlığa kim oturacak? İşte bu soruların cevabı da Erdoğan’ın tek adamlığında gizlidir. Onun önereceği genel başkana parti içinden rakip çıkması şu şartlarda zor görünmekte. Olur da bir grup AKP’li ileri demokrasi namına aday çıkarırlarsa işte o zaman tarih tekerrür eder .