Kutlu

Vatan Yahut İnternet, Türk Edebiyatı’nın yaşayan devlerinden biri ve benim de en sevdiğim yazar olan Mustafa Kutlu’nun son kitabı… 2014 Haziran’da çıkan bu kitabı biraz da ismiyle ve içeriğiyle ironiye düşerek internetten aldım.

Kitap, Kutlu’nun son 20 yılda kaleme aldığı gazete yazılarından oluşuyor. Sıradan bir köşe yazarının aksine kısa vadeli problemlere veya gündemlere değinmek yerine o, ülkeyi ve insanlığı uzun vadede etkileyecek gözlemlerinden bahsetti. Şehirleşmeyi anlattı, köyden kopmayı, değerlerden uzaklaşmayı… Kitapta yeri geliyor musiki hakkında bilgisini konuşturuyor yeri geliyor şehirleşme ile ilgili projeler sunuyor.

Kitaptan örneklerle Kutlu’nun zihin haritasına bir göz atalım.

Başta kendisinin Anadolu romantizminin öncülerinden olduğunu hatırlatalım, bakın Anadolu romantizmi dedik, köy romancılığı değil, buraya dikkat… Bir de başlıkta geçtiği üzere, bu kitap kapitalizme karşı bir Anadolulunun mücadelesi aslında. Kitap başlıklar altında bölümlere ayrılmamış olsa da Kutlu kitabı görünmez çizgilerle ayırmış, kronolojik sıraya göre dizmemiş.

Kutlu’nun dikkat çektiği ilk nokta kültürel yozlaşma… Harf İnkılabı’na eleştirisi bile var, insanlar dedelerinin mezar taşını okuyamıyorlar diye. Onun nezdinde kopuş ve savruluş burada başlar, insanları kaynaklarından alı koyarak. Daha çoklarından duymuş olduğum bu fikri Kutlu sert bir üslupla dile getirmez, bunu güzel yapan da budur. Onun karşı çıktığı şey inkılabın kendisi değil, ardından gelen “Redd-i Miras”tır.

Kapitalizme yönelen eleştiri okları ise çeşitlidir fakat çözüm yolları da bu problemlerle birlikte verilir.

İlk olarak Kutlu, tarım taraftarı bir insandı; köyü ve köylüyü sever, onların ekonomik kalkınmasını destekler. Tabii ki çözüm yolu  da Anadolu’da atıl bırakılan tarlalara dönüştür, bu dönüş şehre göçü de tersine çevirecektir

Bir yorum da mimariye gelir. Cami konusuna çokça değinen Kutlu, camilerin kültürel karakterimizi oluşturan bir unsur olduğunu söyler. Şu görüşü de ilgi çekici:

“Mimar Sinan yetmedi, şimdi de Çamlıca’ya cami isteniyor. Eğer bir sembolse bu, İstanbul’u sembolize eden çok cami var. Eğer ihtiyaca binaen yapılıyorsa, oraya değil, Taksim’e yapılmalı. Taksim’in tek yeşil alanı, Gezi Parkı asla yıkılmamalı, daha bakımlı olmalıdır.”

Bir diğer mesele yeşillikler daha doğrusu doğadır. Kutlu etrafının betona dönmesinden haz etmiyor belli ki hemen her yazıda bir dokundurma var. Şehirde büyüyen nesillerin çam kokusundan, pınardaki suyun soğukluğundan çok uzakta olduğunu söylüyor, yalan değil. Doğanın gittikçe tahrip edilmesine, yeşilliklerin, o güzelim derelerin verimsiz iki üç baraja kurban edilmesine tepkili Kutlu.

Lafı çok uzatmadan şunu da söylemem gerek: Kim çağımızın, sanayileşmenin, yozlaşmanın, betonlaşmanın, hayvanlaşmanın karşısında ise; doğaya, yeşiline, suyuna, börtü böceğine meraklı ise; kim, “Nereye bu gidiş?” diye soruyorsa ve kim “hız ve haz” çemberinin kırılması taraftarı ise bu kitabı okumalı. Rahatlatıyor.

 

 

Leave a Reply

2 comments

  1. Halil Mervan Murat

    Kitap nehir söyleşi tarzında mı?

  2. Kamile Öztekin

    Ozan Bey yazılarınızı zevkle takip ediyorum. Yazınızdan sonra kitabı alıp okudum. Çok güzeldi. Ardından yazınızı bir daha okudum ve beni çok etkiledi. Kitabı çok iyi yorumlamışsınız. Çok beğeniyorum yazılarınızı. İnşallah bir gün sizin gibi biriyle tanışma fırsatı bulurum. Görüşmek dileğiyle hoşça kalın.