Mina Urgan, akademik bilgisi, çevirmenlik ve edebiyat alanında başarılarıyla tanınan, aynı zamanda derin sosyalist görüşleriyle dönemin entelektüel dünyasında iz bırakan değerli bir yazardı.

Urgan, 14 Mayıs 1916’da İstanbul’da, ünlü şair Tahsin Nahit ile eşi Şefika’nın kızı olarak dünyaya gelmiştir. Babası henüz üç yaşındayken hayatını kaybetmiş, annesi ise dönemin tanınmış gazeteci ve yazarlarından Falih Rıfkı Atay ile ikinci evliliğini yapmıştır. 1934’te Türkiye’de yürürlüğe giren Soyadı Kanunu ile birlikte, üvey babasının yakın arkadaşı olan ünlü yazar Necip Fazıl Kısakürek, ironik bir şekilde “sosyalist görüşlere sahip genç bir kızın sonunda asılacağı için ‘Urgan’ soyadını almasını” önererek kelime anlamıyla ‘ip’ olan bu soyadı seçilmesini sağlamıştır.

Mina Urgan’ı ilk kendi yazdığı eseri olan Bir Dinazorun Anıları ile tanıdım. Yazar asıl ününü bu otobiyografik eser olan Bir Dinozorun Anıları ile kazanmış: 1998’de yayınlanan kitabı birkaç hafta boyunca en çok satanlar listesinde kalmış. Bu başarısının üzerine 1999’da yayınlanan ve ilk kitabın devamı niteliğinde olan Bir Dinozorun Gezileri‘ni yazmış. Ben de ilk kitabı okuduktan sonra Bir Dinazorun Gezileri ile devam ettim: İlk kitaptaki sürükleyicilik aynı şekilde ikinci kitapta da vardı. Ayrıca, Urgan’ın en son okuduğum ve çok sevdiğim kitabı Virginia Woolf, biyografi niteliği taşıyor ve Woolf’un hayatını ve eserlerini detaylı bir şekilde inceliyor. Urgan’ın diğer çalışmalarını araştırdığımda ise, Honore de Balzac, Aldous Huxley, William Golding, ve Shakespeare gibi dünyaca ünlü yazarların eserlerini Türkçeye çevirmiş olduğunu gördüm.

Mina Urgan gençliğinde.

Urgan’ın samimi ve sıcak dili, eserlerini bir solukta okumanıza olanak tanıyor; sayfalar adeta su gibi akıp gidiyor. Kitaplarının akıcılığı öylesine etkileyici ki bir bakıyorsunuz, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden kitabın ortasına gelmişsiniz. Onun düşüncelerini okurken kendimi ona çok yakın hissettim. Özellikle hayatından anlattığı hikayeler, hem ilgi çekici hem de keyifli bir şekilde biz okurlara aktarılmış. Mina Urgan’ın, entelektüel çevresi ve yaşantılarını gözler önüne serdiği anlatımı, benim gibi pek çok okurun merakını tetiklemiş olmalı. Bir Dinozor’un Anıları’nda, Orhan Veli gibi tanınmış yazarlarla konuşmalarını ve günlük yaşamlarından kesitlerini öğrenmek de ayrı bir keyifti. Bu eser, Urgan’ın yalnızca hayatına değil, dönemin kültürel ve edebi atmosferine dair de derin bir pencere açıyor.

Orhan Veli ve Mina Urgan.

Bir Dinozor’un Gezileri‘nde, Urgan’ın hem ülkemizden hem de dünyanın dört bir yanından yaptığı seyahatlerine eşlik etme fırsatı buldum. Onun kültürel ve tarihsel birikimini okudukça, yeni şeyler öğrenmenin verdiği zevkle kitabı elimden bir türlü bırakamadım. Urgan’ın gezdiği yerlerle ilgili derin düşünceleri, gözlemleri ve önerileri, okurlarına yalnızca keyifli bir okuma deneyimi sunmakla kalmamış, aynı zamanda faydalı bilgiler de aktarmış. Bu seyahatlerde, her bir notu, her bir kelimesiyle bizlere bir yerlerin, bir zamanların derinliklerine dair başka bir bakış sağlıyor.

Mina Urgan, Türk edebiyatının önemli ve okunması gereken değerli yazarlardan biridir. Hem derin içeriği hem de samimi üslubu ile yalnızca edebi dünyada değil, kültürel düşünce ve toplumsal bakış açısının şekillenmesinde de büyük katkı sağlamıştır. Eserleri, insanı düşündürürken, aynı zamanda insanın iç dünyasına da dokunur. Kesinlikle eserlerini okumanızı öneriyorum, çünkü her bir kitabı, kendine has bir dünya ve farklı bir deneyim sunuyor.

Kaynakça

Leave a Reply