Türkiye dünyanın 16. büyük ekonomisi, 16. büyük nüfusu ve bilimsel makale üretmede 19. sırada yer alıyor. Ekonomi yönünden böylesine büyük bir etkiye sahip olduğu halde bilgi ve teknoloji üretiminde aynı etkiye sahip olamamasını anlamak oldukça zordur. Türkiye’de bilimin politikası ve organizasyonundaki engeller bir tarafa, batı toplumlarından geri kalmışlığı ciddi boyutlarda. Ne üretimlerimiz bilim ve teknolojiye dayanıyor, ne de yatırımlarımız. Hatta ilginçtir ki üretimine katkımız olmayan her şeyi tüketmek için can atıyoruz. Peki neden bir bilim ülkesi olmayı başaramadık?
Bilim ülkesi olmayı başaramamızın nedenlerinden ilkine bir bilim felsefesine sahip olmamamız gösterilebilir. Niçin ve nasıl bir bilim ve araştırma politikası hedefliyoruz? Günümüzde bilgi ve teknoloji üretimi ile toplumların zenginliği doğru orantılıdır. Bilimsel gelişmeler ışığında ilerleyen ülkelerin zenginliklerinin ana kaynağı bilim politikalarının belirlenmiş olmasıdır ve bu kaynağın eksikliği ülkemizde korkunç boyutlardadır. Buna ek olarak, bilimin şeffaf bir şekilde finanse edilmesi ve orijinal buluşların patentlenmesine giden yolda batı toplumları ve Türkiye arasındaki büyük uçurumun farkına varılmalıdır. Uluslararası yayınlara, H-indeksine bakıldığında dünyada ilk 40 ülke içine girebiliyoruz. Fakat bu sıralamanın kayda değer olduğunu söyleyemeyiz. Listenin yukarısındaki ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’nin bilim verilerinin ne kadar geri olduğu görülebilir. Yayınlanan bilimsel makalelerin kaçının bilimsel üretime ve teknolojiye dönüştüğü ayrı bir tartışma konusu. Altı çizilmesi gereken diğer bir nokta ise devletin bilimsel çalışmaları ne kadar desteklediği olmalıdır. İşinde en başarılı uzman kişiler tarafından, ülkenin uzun vadeli bilim, araştırma ve teknoloji politikası belirlenmeli ve devletin bilim ve teknoloji için bir şeyler yapıldığında engellemek yerine toplumu doğru hedefe yönlendirmesi gerekir.
Türkiye’de biliminin gelişmemesinin diğer bir sebebi de dünya üzerinde araştırma ve bilim kurumlarına yönetici atama ve seçmede herhangi bir kriteri olmayan tek ülke olmamız. TÜBİTAK, TAEK, YÖK, TÜBA gibi kurumların başında olan kişilerin bilimsel başarı kriterlerini evrensel bilim kriterlerine göre değerlendirirsek, seçilen kişilerin bu başarı kriterleri göz önüne alınmadan seçildiğini veya atandığını görmek gayet mümkün. Doğal olarak hiçbir başarısı ve eseri olmadan yönetici sıfatını üstlenen insanlardan bilim ve teknoloji politikası beklemek yersiz olacaktır. Sorumlu ve yöneticiler sadece unvanlarına bakılarak seçildiği için onlar da öncelikle kendilerini görevlendirenlerden aldıkları emre göre ”bilim politikası” uyguluyorlar.
Öte yandan Türk toplumu bilimin ve teknolojinin önemini günümüzde hâlâ kavrayamamış durumdadır. TV programlarına baktığımızda, sokaktaki insanla konuştuğumuzda ve gazeteleri okuduğumuzda durumun vahimiyetini görebiliriz. Türk toplumunun geri bir toplum olduğunu kabul etmeli, ”Bu ülkeyi nasıl daha çağdaş yaparız?” sorusunu kendimize sormalıyız.
Ana sorun eğitimimizin her geçen gün daha fazla dindarlaşması. Lise müfredatından evrimin çıkarılmasının nedeni, dini bir eğitim sisteminde eleştiriye ve sorgulamaya yer olmamasıdır. Toplumu nasıl daha çağdaş yapabiliriz sorusunun cevabının ”dindar bir nesil yetiştirmek” olmadığı işten bile değil. Liselerde Osmanlıca dersi okutulma kararı alına dursun, Hindistan yeni bir roket ve insansız uzay kapsülü üretmeyi başardı. Ayrıca ESA(European Space Agency) Rosetta uzay aracının taşıdığı iniş modülü ”Philae” Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızına indirilirken, ülkemizde cübbeli bazı adamlar çıkıp ”Manyak manyak işler bunlar. Masraf değmez. Uzay için o kadar para israf. Ne yapacaksın uzayda su var mı, et var mı, but var mı.. Manyaklık..” demesi ve toplumun bu sözlere itibar etmesi eğitim sistemimizin ne kadar çökük olduğunun kanıtıdır. Durum her geçen gün içler acısı bir hal almaktadır.
Eksikliklerin ve yanlışlıkların neler olduğunu biz üniversite öğrencileri olarak fark etmeli, ülkemizi olduğundan daha çağdaş ve özgür bir ülke haline getirebilmek için haklarımızı savunabilmeliyiz.
Unutmamalıyız, bilgi güçtür. Bugünün Türkiye’sinde bilgi biziz.
osmam os
Hepsi doğru ama bi yerde yanılıyorsunuz evrim teorisi adnan oktar tarafından çürütulmuştür zaten evrim teorisi bir aldatmacadan başka bir şey değildir yaratıcıyı inkar eden bi sistem zaten okutulmamalı gerçek bilim okutulmalı buna kimse karşı değil Müslümanlık islam bilime karşı değil yeter
Emrah
Yazdıklarınıza katılmıyorum doğru bir tespit olmamış her fırsatta İslama saldırı var din size üretmeyin çalışmayın demiyor burdaki basarizligi gelişmemişligi dine mal etmeniz doğru değil siz uzaya uydu gönderdiniz de devlet mi karsi çıktı biz ülke olarak en çok başarılı olduğumuz alan başkalarını eleştirmek karalamak kötülemek … İste sonra Türkiye neden gelişmiyor dersiniz …
mert
Yazılanlar tamamen gerçeği yansıtıyor yobaz düşüncelerinizi bilime alet etmenizi önermem.
gökhan
gelişememişliğinizi dine mal etmeyi bırakın artık.İslam dini YER YÜZÜNÜ İNCELEYİNDE YARATMAYA NASIL BAŞLAMIŞIM GÖRÜN diyen bir dindir.Sizin tek yaptığınız şey beceriksizliğinize malzeme aramaktır.Yobaz dediğiniz insanlar teknoloji üretiyo uzaya uydu gönderiyor araba üretimi için çalışıyo siz napıyorsunuz ? anca dine saldırın.Siz bilim üretememeyi dine bağlamaya çalıştıkça daha çok bu aşamada kalırsınız