Modern Kürt Hareketinde Sıçrama: Doğu Mitingleri ve D.D.K.O

    “Tüm geri kalmış ülkelerin sömürülmesinin yanında emperyalistler ve kendi içince seni sömürerek, seni hayvanlarla bir odada yatmaya mecbur etmişlerdir. Senin varlığını hazmedemeyenler sana isim bulma gafleti içine düşmüşlerdir…” ( 24 Eylül 1967- Cumhuriyet Gazetesi)

58’ler olarak anılan ve Modern Kürt Hareketinin üç döneminden ilkine (1959-1974) tekabül eden bu sıçrama noktasının en belirgin özellikleri: ciddi bir örgütlenme ortaya koyamayışı, sosyoekonomik bir temele dayanması ve daha çok gazete gibi entelektüel çalışma alanlarından beslenmesidir. Önderlik noktasında sıkıntılar yaşayan, sol ve sağ ideolojilerle çeşitlenen ve dağınık bir ağa sahip olan bu dönem, kapanışını görkemli mitingler ve bu mitinglerin doğal getirisi olan ciddi bir örgütlülük ve tarihin ilk legal Kürt Örgütü( Kürt Teali’den bu yana) ile yapacaktı: DDKO.

1960’lar Türkiye’sinde sosyalizmin tanıtılması ve legal düzeyde kitleselleşmesinde oldukça etkili olan Türkiye İşçi Partisi, (birinci TİP 1961–1971) Kürt hareketinin de sosyalizmle samimiyet kurması ve TKP kadrolarının Kürt sorununda farkındalık yakalamaları noktasında önemli bir aktör olarak çıkar arenaya.  Pek çok Kürt aydını, CHP dışında bir partinin bir alternatif söylemle siyaset yapma olanağı sunmasını hoş karşılamış ve daha milliyetçi söylemi ise 1965 yılında Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi üzerinden örgütlemeye itmiştir. Bu resmi ayrılışın buluşması ise İstanbul, Ankara ve Diyarbekir başta olmak üzere, çeşitli illerde düzenlenen Doğu Mitingleri ile gerçekleşmiştir.

[box_dark]DOĞU MİTİNGLERİ[/box_dark]
nuce_31052012-084559-1338446759.09   Eylül 1967 ile Kasım 1969 tarihleri arasında Kürdistan illeri, İstanbul ve Ankara’da; “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun geri kalmışlığını protesto eden mitingler” söylemi ile gerçekleştirilen  12 miting, 10 bin kişilik bir katılımla gerçekleştirilmiştir. Kürdistan illerinin birçok alanda (başta ekonomi) geri kalmışlığını, toplumların genel gelişim kanunları açısından ve bölgenin sosyo-ekonomik yapısı içinde ele alınıp değerlendirilmeye çalışan mitingler; bu bakımdan saha çalışmasından ziyade teorik çalışmalardır.  Kürdistan özelinde soru sorabilen bazı sol çevrelerde, TİP ve TKDP kadrolarında yer alan devrimci, demokrat ve aydın Kürtlerin katıldığı bu mitingler, ekonomik talepler dile getirerek işe koyulmuş ve mitinglerin sonunda, aslında “Doğu’nun kasten geri bırakıldığı” sonucuna ulaşmışlardır.

Mitinglerin temel başlıkları doğu-batı arasındaki sosyal adalet dengesizliği, feodal mülkiyet ilişkileri, ağalığın toplumsal anlamı ve ağalığın müesseseleşmesi, din-toplum ilişkileri, ağalık-şeyhlik kavramlarının eğitim ve sosyal ilişkiler üzerinden okunması şeklinde sıralanabilir. Başlıkların incelenmesinde sosyal, coğrafik ve ekonomik yaklaşımlar öncelikli olsa da konu şekillendikçe bölgeye dair tarih yazımının yanlışlığı da dikkati çekecek ve bu da resmi ideoloji kurumunun fark edilmesi noktasında ilk sıçrama olacaktır. Bu noktadan sonra ciddi tarihsel ve dil bilimsel çalışmalara  girişen aydınlar, hem varlıklarını “doğululuktan” Kürtlüğe taşıyacak hem de Milli Demokratik görüş çevrelerini dahi belli ölçütlerde kapsayacak bir sorunu Türkiye soluna göstermiş olacak, solu yeniden yapılanmaya mecbur bırakacaktı.

“ …Ayrı ayrı gönderdik. Dedik ki ikinci 5 yıllık kalkınma planında doğuya ve güneydoğuya hiç bir şey ayrılmamıştır. Bu eşitsizlik nerden geliyor, bunun sebebi nedir?

Aziz hemşehrilerim!

Biz Türkiye’nin kurtuluş savaşına Mustafa Kemal’le beraber doğuda attık. Tarih bunu yazmıştır. Türkiye’nin en kötü günlerinde Mustafa Kemal’le beraber yanyana, başbaşa Sivas kongresi’nde bulunmuşuz. Bu memleketin en karanlık günlerinde batılı kardeşlerimizle yan yana Sakarya’da, Dumlupınar’da düşman kuvvetlerine karşı şerefle dövüşmüşüz.

Urfalı hemşehrilerim geliyor, hepsine hoş geldin derim.

Kahraman Urfalılar!

İzin alırken bize sordular: Siz bu mitingi yaparken doğunun kalkınması için değil; siz bölgecilik yapıyorsunuz, siz Kürdçülük yapıyorsunuz, ayırımcılık yapıyorsunuz dediler.

Ben onlara ve onların güvendiği zihniyete hitap ediyorum. Diyorumki 117 milyar liraya mal olan ikinci 5 yıllık kalkınma planında doğuya %10 bile ayrılmamıştır.

Bölgecilik bu planı hazırlayan zihniyet midir, yoksa bu planı protesto eden zihniyet midir?

Sevgili hemşehrilerim!

Bizim bu mitingi yapmamamız için envai yollara başvurdular. Bütün kuvvetlerini seferber ettiler. Ama biz şunu onlara hatırlatmak istiyoruz ki, bizi meşru yolumuzdan hiç bir kuvvet çeviremeyecektir…

Memleketimizde birçok hadiselerin olduğu malumdur. Bir memlekette hadise olursa o memleketin iktisadi düzeninin bozuk olduğundan ileri gelir.

Aziz hemşehrilerim!

Biz diyoruzki İstanbul’a 5 milyar liraya bir asma köprü düşünen zihniyet neden doğudan çıkan petrolün rafinerisi İzmir’de duruyor?

Biz diyoruz ki, doğuda binlerce vatandaş açlıkla başbaşa kalmışken neden Türkiye’ye televizyon düşünülüyor? Düşünülsün, düşünülmesin demiyoruz. Ama benim vatandaşımın da karnı doyurulsun. Benim vatandaşım aç bırakılmasın. Bir karayollarına 12 kişi alınması lazımken 460 tane resmen müracatta bulunuyor. ..

Hepinizi saygı ile hürmetle selamlarım. “

SİVEREK MİTİNGİNİN AÇILIŞ KONUŞMASI: 24 EYLÜL 1967 (Y. Karadoğan’ın notu)

Remi ideoloji kurumunu fark etmek ve eleştirmek, Kürd/Kürdistan olgusunun, sorununun algılanması ve anlatılmasında büyük etkiye sahip olan mitingleri anlamak Ümit Fırat’a göre; “doğuluların” kendilerini Kürt kimliği ile tanımlamaya başladıkları, çocuklarına ilk kez Kürtçe isimler koydukları, sol hareket ile tanışarak kimliklerinin ifadesinde tarihsel dinsel söylemlerden belli ölçülerde sıyrıldıklerı ve ağalık düzenini sorgulayarak “bütünleşmeye yönelik” talepler sundukları siyasi örnekler olarak, “Türk siyasi tarihi” ifadesini zorlayan bir “Türkiye siyasi tarihi”nin varlığına ilişkin kanıtlar sunuyor. Yarattığı tüm bu kırılma noktalarına kısa ve uzun vadeli çözümler önermeye de çalışan mitingler; gerek aldıkları tepkilerle gerek ise yaptıkları analizlerin Kürt sorununun algılanmasında 2000’lere kadar hakim algı olarak kalışı ile güçlü bir zihniyet eleştirisini de beraberinde taşıyor. Yapılan analizler  günümüzde, detayını ve gelişimini bilmeksizin, Kürt sorununa bakış çerçevemizi belirlemekte ve bizi halâ aynı noktada debelenmeye de itmesi yönüyle bugüne bir zihniyet eleştirisi sunmaktadır.

“Memleketi bölmek için faaliyet gösteren zihniyete her ne surette olursa olsun, daima karşı olacağız.”

Sağ ve miiliyetçilik eksenli 40 kadar teşekkülün “Anadolu Şahlanma Mitingi” adı altında Erzurum’da gerçekleştirdiği karşı mitingin açıklamasından alınan bu ifade, 1958’den itibaren Kürt hareketi noktasında atılan herhangi bir adımın mücadele etmek zorunda kaldığı bir söylem olagelmiştir. Hareketin yapısı ve sorunların derinliği değişse de bu söylem ve onun ana kaynağı zihniyet, bir türlü değişememiştir.

Doğu Mitinglerinin son ve belki de en büyük katkısı ise sorunları görünür ve tartışılır kılarak büyük bir uyanış ve bilinçlenmeye yol açmış olmasındadır. Bu uyanış beraberinde daha örgütlü bir yapılanma sağlamış ve ilk legal Kürt Örgütü olan DDKO’yu kurmuştur.

[box_dark]Devrimci Doğu Kültür Ocakları:DDKO[/box_dark]

1940’larda Dicle Talebe Yurdu‘nun açılmasıyla ortaya çıkan “Doğucu” hareket, 49’ların tevkifatıyla doruğuna ulaşarak, daha sonraları T.İ.P ve Y.T.P. içerisinde iki farklı söylemde devam ettiği süreçte D.D.K.O’nun kurulması, hareketi sıçratmıştır. D.D.K.O, hareketi, esasen, “Doğucu” olmaktan çıkarıp, harekete “Kürt” hareketi olma niteliğini yeniden kazandırmıştır.

D.D.K.O üzerinden 1969 yılında, Ankara ve İstanbul’da -iki çatı altında- 400 kadar birbirini tanımayan Kürt aydınını kaynaştırılmış, kadrolaştırılmıştır. Öğrenimini tamamlayan üyelerin hepsi olmasa da büyük bir çoğunluğunun bölgesine dönüp, orayı dönüştürmesi ise mitinglerde altı çizilen “önderlik” kavramının ve bölgenin siyasi sosyal dinamiklerinin iyi kavrandığı ve bu doğrultuda bir örgütlenmeye gidildiğini göstermektedir. “D.D.K.O’nun ikinci önemli özelliği ise, ulusal-demokratik bir örgüt olmasından kaynaklanmaktadır” der Ali Bucak. Ulusaldır, zira üyelerinin siyasi kanaatleri ve sınıfsal kökenleri birbirlerinden çok farklıdır. Demokratiklik görüşü  ise her iki çatının da demokratik bir tarzda yönetilmelerinden almaktadır kaynağını.

Yine de kadrolarının sosyalist ağırlığı örgütlenme biçimine ve yönetimine yansımış ve D.D.K.O’larda -çalışmalarında hücre tipi örgütlenmeler ayrı tutulursa- belli ölçüde illegal sosyalist siyasal bir örgütün çalışma yöntemleri de uygulanmıştır. Ankara DDKO’nun legal yönetimi dışında, onun da üstünde beş kişilik bir gizli kurulun da olması, yine yapının yerelde siyaset güdümünü anlatırken hem de örgütlülük noktasında sosyalist emareler taşıdığına ispattır. ddko-davasi-tutuklulari-1973

D.D.K.O öncesi var olan K.D.P. ve 76-77 de ortaya çıkan P.K.K. hariç, bugün Türkiye Kürdistan’ındaki bütün siyasi hareketler kök saldığı alandadır ve 12 Mart Darbesi ile kapandıktan sonra da yoluna sırası ile DDKD 1974, Komal 1974, Özgürlük yolu 1975, Kawa 1976 üzerinden devam etmiştir. 1976 senesine gelindiğinde ise artık DDKD’den ayrilmalar başlamıştır. Bucak yorumuna göre; Ulusal hareketin bugün aldığı biçimle ilgili çok önemli ipuçları veren D.D.K.O barış noktasında da bir örnek teşkil edebilir.

Kürt hareketi; kendi ativistlerinin siyasal çabaları, konjonktürel değişimleri ve bu doğrultuda da Kürt sorununun resmedilme biçimleri arasındaki dönüşümler göz önünde bulundurarak incelenir ve üç döneme ayrılırsa: 1959-1974 arasına denk gelen ve 1958’ler olarak da anılan dönem Dicle-Fırat talebe yurtları ile serüvenine başlamış ve 1974’te D.D.K.O ile son bulmuştur. Kürt hareketini varlık hareketi eksenli alan entellektüel grupların çalışmaları tüm örgütsüz ve sivil siyaset  üzerinden şekillenen tavırlarına rağmen sert bir müdaheleye maruz kalmıştır. Hareketin üyelerinin zamanla farklı farklı örgütler üzerinden ideolojik tavır takınmaları, örgütlülük anlayışlarını ve yöntemlerini şekillendirmeleri, harekete farklı boyutlar kazandırmış ve nihayet -tüm bölge ile ilşkisi olsun olmasın- tüm hareketlerin ve entellektüellerin dahil edildiği Doğu Mitingleri düzenlenmiştir. Analizlerin işaret ettiği yönde yeni boyut kazanan ve artık tam anlamıyla “sorun”  olarak tanınan mesele, kendi örgütlülüğünü doğurmuştur: D.D.K.O


 

 KAYNAKÇA:

Beşikçi,İ. Doğu Mitingleri Analizi İstanbul: İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları. 2014

Anter, M. HatıralarımI-IIDiyerbekir: Aram Yayınları. 2010

http://www.rizgari.com/modules.php?name=Rizgari_Niviskar&cmd=read&id=2584

http://www.kurdistan-press.org/index.php/toplum-ve-kultur/39-rojev/72-tarih-ve-ddko

http://www.nasname.com/a/cumhuriyet-doneminde-kurulan-ilk-legal-kurt-orgutu-ddko

http://www.kovarabir.com/tag/ddko/

http://www.kurdinfo.com/arsiv/yontem/alibaran4.htm

Leave a Reply

2 comments

  1. Burak Yitgin

    Sevgili editör ve yazar arkadaşım,

    Yazınızın 19. satırında. Türkiye Cumhuriyeti topraklarını “Kürdistan” olarak nitelendirmişsiniz. Anayasanın 14. ve TCK’nın 302. maddelerine göre suç işlediğinizi belirtmek isterim.

    Fiili olarak suç teşkil eden bu betimlemelerin kaldırılmasını talep etmekteyim.

  2. Muhammet

    Sayın yazar yazınız maalesef buram buram ayrımcalık kokmakta zaten yazınızı oluştururken kullanmış olduğunuz kaynaklarda bunu ispat ediyor zannımca.