Ve ben, üzüntümden ağlayabilseydim eğer,

Gözyaşımla fıçılar doldururdum,

Ve gırtlağımdan taşana kadar

Yani son damlasına kadar,

Yani geberene kadar,

Her şeyi içerdim

(Woyzeck Masalı-2015)

Öncelikle, yazımda Woyzeck Masalı‘nın konusunu anlatmayacağımı, yazımı okuyan herkesin daha sonra rahatlıkla oyunu izleyebileceklerini belirtmek isterim.

Her şeyden önce, Woyzeck Masalı‘nı salt bir tiyatro oyunu olarak değerlendirmemek gerek. Bu oyun, hem başarılı, özgün bir tiyatro eseri; hem temalı bir rock konseri, hem de yeraltı edebiyatının sahneye düşmüş halidir.

w

Behzat Ç. sezon finaline girdiği gün, Erdal Beşikçioğlu’nun ilk sezonda gece yarısı parkta ağlarken, gözyaşlarının sümüklerine karıştığı sahne aklıma gelmişti. Türk televizyon tarihinde, bu kadar gerçekçi bir senaryo ve oyunculuğun bir araya bir daha  gelemeyeceği düşüncesinde idim. Bunun üzerinden iki yıl geçmeden, içlerinde Behzat Ç. ekibinden Ayça Eren ve Berkan Şal’ın da bulunduğu, yönetmenliğini Erdal Beşikçioğlu’nun yaptığı muhteşem bir kadro, Woyzeck Masalı isimli oyunla Ocak 2015’te Ankara halkının karşısına çıktı.

 

28001502

Çoğu tiyatro oyununun ilk İstanbul’da prömiyerinin yapıldığını göz önünde bulunduracak olursak, bu kadar önemli bir oyunun “Ankaralı” olması oldukça gurur verici.

Oyunun sahne düzeni, alışılmışın oldukça dışında. “ Bir Rock Müzikali” olarak nitelendirilen Woyzeck Masalı’na eşlik eden orkestra, sahnenin üst katında yer alıyor. Bilindik müzikallerde görmeye alışık olmadığımız orkestra, bazı sahnelerde oyuncuları davet ediyor, bazen kendileri oyuncu haline geliyor. Yani; müzisyenler salt orada çalıp durmuyorlar. Bu durum da, müzikle oyunun doğal bir uyumla kaynaşmasını sağlıyor. Kostüm tasarımı ise; ‘Açlık Oyunları’ ve ‘Alice Harikalar Diyarında’  filmlerini anımsatacak çizgiler taşıyor. Oyunu sürreal bir atmosfere sokan iki ögeden birisi yine kostümler oluyor. Woyzeck’in iç dünyasını somutlaştıran diğer bir öge ise, kadın oyuncuların seslerindeki konuşma tonları; oldukça tiz, kulak tırmalayıcı, derinden gelen ve hep bir ağızdan yapılan konuşmalar. Sahne düzenine yapılabilecek tek eleştiri, izleyici koltuk düzeninin oldukça kötü olması. Çoğu kritik sahneyi kaçırmadan, sağa sola kıvrılmadan izleyebilmek neredeyse imkansızdı. Koltukların pozisyonuna biraz daha dikkat edilirse; seyirci, görebilme endişesi taşımadan daha rahat kurguya odaklanabilir.

ww

Oyundaki kilit rolü üstlenen, tüm sahnelerde bulunan, koşan, ağlayan, ürken, sevinen, deliren karakteriyle, oyunculukla kurgunun birbirine karıştığı anda ortaya çıkan ‘Woyzeck’i’, Ahmet Melih Yılmaz canlandırıyor. Saniyelik denilebilecek anlarla büyük iniş çıkışları olan karakteri,   sanıyorum sadece onun gibi tek kişilik sahne performanslarıyla ( Kadınlar Aşklar Şarkılar ve Artık Hiçbi’şii Eskisi Gibi Olmayacak Sil Gözyaşlarını) dahi gönül fetheden bir oyuncu oynayabilirdi. Zira onun her oyununu izlerken, karakter Ahmet mi oluyor? Yoksa; Ahmet karaktere mi bürünüyor? Anlamakta güçlük çekiyorum. Canlandırdığı karakterin kendisi olabilmek, her bir hücresiyle onu benimseyebilmek; sanıyorum onun oyunculuğunu bu denli başarılı kılıyor.

27606888

Oyunun sonu, Berkan Şal’ın sorgulatan sorusu ile bitiyor “”evet”te “hayır” mı suçlu yoksa “hayır”da “evet” mi suçlu?” Oyunun sonunu ve Woyzeck’in yaptıklarının muhakemesini okuyucuya bırakıyor oyun. Sonunu seyircinin yazması, belki de sorgulaması beklenilen oyunun senaryosunda da bir son bulunmamakta. Çünkü Greorg Büchner’in 1836 yılında yazmaya başladığı; fakat oyunu bitirmesinden önce gelen ölümü sebebiyle, oyun yarım kalmış ve bugüne kadar oyunu sahneye koyan her ekip, oyunun eksik kısımlarını farklı kurgulamıştır. Bu sebeple de Büchner’in Woyzeck’inin her biri, özgün bağımsız eserler olarak bilinirler.

wwww

Oyun şu an Tatbikat Sahnesi’nde izleyicilerini beklemekte.

Fiyatlar: 20-50 TL arasında değişiyor.

Oyunu incelemek için:

http://www.tatbikatsahnesi.com/#!woyzeck-masal/c1749

Bilet Satın almak için:

http://www.mybilet.com/tags/events/Tatbikat%20Sahnesi/

#Tiyatronasahipçık!

Leave a Reply