“Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da
Herkes biraz var o kadar…”
-Edip Cansever
Yaşamanın tuhaf bir şey olduğu konusunda her gün biraz daha fikir birliğine varıyoruz sanırım. Yukarıdaki mısraların umut mu yoksa umutsuzluk mu belli olmayan hissine doğru evriliyoruz, adım adım. Belki ikisine de… Tanık olduğumuz birkaç on yılın bizi, bir şeylerin özünü anlamaya muktedir kılabileceğini de pek düşünmüyorum. Ancak kendimizce bir şeyler yapabilme yetisine sahip halde dünyaya gelmişiz. Ne yapacağınızı ya da yapmayacağınızı siz belirliyorsunuz. Şimdi, her şeyin kendinden önceki bir şeyin sonucu olduğunu, bu yüzden son kararın bize ait olmadığını ve sadece kümülatif bir birikimin son parçası olduğunu argüman olarak sunmayınız, rica ediyorum. Şartlar sahneyi hazırlar, rolleri siz yazarsınız. Bu kimi zaman radikal seçimleri zorunlu kılarken kimi zaman da sadece çizginizi korumak ile alakalıdır. Tabii ki öncelikle bir çizginizin olması gerekir.
Yüce mahkemeye argümanımın kanıtı olarak, seçimini yürekten yana yapan ve çizgisini, kendiyle olan kavgasından değil var olmanın dayanılmaz hafifliğinden alan bir sanatçıyı sunuyorum.
Tarih: 2 Aralık 2016
Yer: Meb Şura Salonu
Ankara Nordik Müzik Festivali‘nin ilk günündeyiz. Birazdan sahneye Norveçli sanatçı Moddi çıkacak. Birkaç yıl önce İstanbul’a geldiğini biliyorum; fakat kuzeyden Ankara’ya geleceğini duyunca bunun pek sık rastlanabilecek bir şey olmadığını düşünüp heyecanlanmış ve hemen bilet almıştım. Ne umduğumu bilmiyordum ama ne buldun derseniz…
Ne yapıp yapamayacağınızı siz seçersiniz demiştim az önce hatırlarsanız; insanları öldürmeyi ya da yaşatmayı, devam etmeyi ya da bırakmayı, susmayı ya da söylemeyi, yazmayı ya da çizmeyi… Moddi Knutsen kuzey insanın sahip olduğu denizden, çıplak ayaklardan, ormanlardan ve rüzgarlardan beslenerek şarkılar yazmayı seçmiş birisi. Fakat; konserin açılışını yaptığı şarkı bunlardan biri değildi. Bir “unsong”tu. Bir yasaklı şarkı, ‘Eli Geva’. Şarkıyı bitirdiğinde konuşmaya başladı;
“Muhtemelen neden benim Nordik müzik festivali için gelmiş olduğum bu yerde böyle şarkılar söylediğimi düşünüyorsunuz. Aslında bu uzun bir hikaye, denizin kıyısındaki bir evde başlayan bir hikaye ve ben bu gece elimden geldiğince size bu hikayeyi anlatmaya çalışacağım; çünkü bu tam olarak da yapmayı istediğim ve seçtiğim şey.”
Bunları diyerek ‘House by the Sea’ şarkısını söyledi. Pek tabii bu bizim alışkın olduğumuz ve bildiğimiz tam manasıyla bir Moddi şarkısıydı. Şarkının sonunda tekrar sözlerine devam etti:
“Üç yıl önce, ben tıpkı ‘House by the Sea’ ile anlattığım gibi denizden, yalın ayak dolaşmaktan, rüzgardan ve insandan bahseden şarkılar yaparken ve müziğin gücüne inanırken, tur kapsamında ilk defa İsrail’de konser vermeyi planladık. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Konser yaklaştıkça konseri iptal etmem yönünde iletiler almaya başladım. Benim deniz dolu şarkılarımın bu insanlara ne zararı olabilirdi anlamamıştım; ancak seçimlerimizi kendimizin yaptığını düşünürken gücün seçiminin beni engelleyişi, ben de farklı bir etkiye yol açtı. İlk defa müziğin gücünün bir duvara çarptığını ve bu duvarın gücünün daha üstün olabileceğini fark etmiştim.”
Bundan sonra bir araştırma ve sorgulama, bolca da düşünme evresine girmiş kuzeyli sanatçı. Bildiği ve bildiğini düşündüğü şeylerden fazlası olduğunu görmüş, bu hikayelerin peşine düşmüş. Bunların da en az kendi şarkıları kadar anlatılması gerektiğine inanmış ve bu sırada yasaklı şarkılarla karşılaşmış işte. Tarihin birçok yerinde, birçok ülkede zaman zaman yasaklanan şarkılar olur. Seçimlerinizin etkisiz olduğunu hissettiren bu durumla da baş etmenin bir yolu var, elbette isteyen için, Moddi kendisinden yaklaşık otuz yıl önce İsrail’de benzer bir şey yaşayan Norveçli Birgitte Grimstad‘la tanışmış ve kendisinin Lübnan İç Savaşı’ndaki Beyrut’a ithafen bir şarkıcı arkadaşına yazdırdığı ve kendisinin seslendirdiği Eli Geva adlı şarkısını İsrail konserinde söylemekten vazgeçtiğini öğrenmiş. O an Eli Geva gibi nice şarkının olabileceğini fark etmiş. Ve dünyanın dört bir yanından bunları toplamaya, kendince yeniden düzenleyip yorumlamaya karar vermiş. Böylece son albümü ‘unsongs’ ortaya çıkmış. Kendisine müziğin gücünü sorgulatan ilk olay şükür ki ters bir etki yapıp daha güçlü direnmesini sağlanmış Moddi’nin. Ve şarkıları yüzünden halen kendi ülkelerinde hapiste olan sanatçıların şarkılarını yorumlayıp yeniden diriltmiş, onları ve hikayelerini dünyanın dört bir yanına konserlere giderek anlatmaya başlamış.
“Ülkemizin ve dünyanın her gün bir acıdan başka bir acıya savrulduğu bir zamanda, Norveç’ten kalkıp Ankara’ya gelen ve bu hikayeleri anlatarak oldukça ironik ve anlamlı bir harekette bulunan Moddi, bize umut verdi, artık her şey çok daha kolay,” demeyeceğim. Sadece, seçimini neden yana yaptığını ve hala her zaman seçim yapabileceğimizi gösterdi kendisinden örnek vererek, sırf bu yüzden dahi hayatımda gittiğim en anlamlı ve zamanlaması manidar konserlerden biriydi. Dünyanın şeytanı da meleği de biziz. Sadece nerede nasıl olmak istediğinize karar verin yeter. Ve n’olursunuz ne olduğunuzu gizlemeye çalışmayın. Yürek her zaman kendini gösterir. Er ya da geç; ermişler söylemiş, oradan biliyorum.
Albümdeki tüm yasaklı şarkıları ve hikayelerini burada yazmaya fırsatım yok ancak merak edenleriniz için, albüm projesi kapsamında her şarkı için hazırladıkları kısa videoların olduğu sitenin linkini buraya bırakıyorum. Dilerseniz tüm hikayelere ve insana dair en kadim şeylere buradan ulaşabilirsiniz. Tarih gerçekten de tekerrürden ibaret dedirten ve bir şekilde hep devam eden insanoğluna ithafı için Moddi’ye ona eşlik eden çellistine ve bu organizasyonu düzenleyen Ankara Nordik Müzik Festivali ekibine çok teşekkürler.
Not: Kullanılan fotoğraflar festivalin facebook hesabından alınmıştır.