Yıl 1890… Asteri, Rum bir kaptandır. Rivayete göre İstanbul’da yaşayan bir kadına âşık oluverir ve onunla evlenmek için şartını kabul eder. Artık kaptanlık yapmayacak, karaya demir atacaktır. Yelkenler fora, istikamet Balat. Asteri, meyhanede dümen tutacaktır artık. Adını da Agora koyacaktır.
Kemal Sunal, Şaban rolüyle buraya uğrayıp şarap içecek; Sadri Alışık, “Agora Meyhanesi” adlı filmde oynayacak; Yeşilçam’ın sultanı Türkan Şoray’ın üç filmi burada çekilecek; daha birçok filme mekân olacak; Özdemir Asaf meyhanenin sekiz köşesinde sekiz ayrı şiir yazacak; Aysel Gürel, Vedat Akın’a burada âşık olacak; Necip Fazıl akşamları buraya gelecek; Orhan Kemal’in yolu buradan geçecek; Fikret Hakan, Ayhan Işık, Erol Taş kapısından çıkacak…
Öyle ki araştırmacı yazar Jak Deleon bir kitabında meyhane için “öyle bir yer ki Agora, hem zaman dışı hem de bütün zamanları içinde barındırıyor” diyecektir.
Rumca’da meydan demekmiş “Agora”. 6-7 Eylül olaylarında meyhanenin bir bölümü alevler altında kalır. Asteri’nin torunu Hristo, özellikle ünlülerle dolup taşan bu meydanı alevlere teslim etmeye niyetli değildir. Fakat yıllar geçtikçe Hristo’nun da memnuniyeti azalır ve eşi ile Yunanistan’a gider. Kötü son… Değil! Yönetmen Ezel Akay ve ortakları meyhaneyi tekrar aslına yakışır bir şekilde canlandıracak ve ahşap kapısındaki kandili yeniden yakacaklardır.
Yıl 1959… Onur Şenli, bir aile buluşmasında babasının “bizim oğlan çok güzel şarkı okur” demesi üzerine Selahattin Pınar’ın;
“Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek
Hasta gönlüm yine hicrânını yalnız çekecek
Bil ki rûhum seni çılgınca severken ölecek
Yine sensin beni bir lâhza şifâyâb edecek”
bestesini okuyacaktır. Misafirliğe gidilen aile de ortanca kızlarının sesinin güzel olduğunu söyleyince,
“Seni sevmem de haksız
Sevdim demem de haksız
Fakat ne çok insafsız simsiyah bakışların”
tangosunu Onur’un gözlerine bakıp okuyacaktır.
On dokuz yaşındaki Onur, babasının arkadaşının kızından oldukça etkilenecektir. Deyim yerindeyse ‘fena hâlde çarpılmıştır.’ Ne yazık ki, okullar kapanınca yazlığa gitmiştir kız ve ailesi. Onur, evlerinin önünde dört dönmüş, ama dönen olmamış. Gel zaman, git zaman, her zamanki gibi evlerinin önünde dolanırken önüne bir kâğıt düşer. Kâğıtta, “Onur Bey, sizi Gündoğdu’daki Sisi Pastanesi’nde bekliyorum” yazacaktır. Alelacele pastaneye gittiğinde karşısında başka bir kız görür. Meğer, sevdiği kızın komşusu kendisine âşıkmış. Onur, başkasını sevdiğini söyleyip pastaneden ayrılır ayrılmasına ama esas kız, İzmir’e döndüğünde yaşananlar yanlış aksettirilir. Ve bu yüzden Onur ile görüşmeyi katiyen kabul etmez.
Tıp Fakültesinde öğrenim gören Onur, aşk yarasına tedavi bulmaz ve soluğu Agora semtindeki kokoreççi meyhanelerinde alır. Bir mektup yazmalıdır ona. Ve sözler dökülmeye başlar:
“Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum.”
Bittiğinde anlayacaktır mektuptan daha çok bir şiir olduğunu. Şiiri, fakültede çıkardıkları dergiye, dönemin modasına uygun olarak İngilizce bir başlıkla, verir: “The Night, Wine and Love.” Arkadaşı ise bu başlığı uzun bularak şiirde çokça geçen “Agora Meyhanesi” adını koyar. Tesadüf odur ki, matbaada basılacağı sırada bir gazetenin sanat yazarı şiiri görür ve beğenip sayfasına taşır.
Şiir kulaktan kulağa yayılacak, gül kurutulan defterlerin sayfasını kaplayacaktır. Ataol Behramoğlu, “Agora Meyhanesi’nin Türk edebiyatında tezatın en etkili kullanıldığı şiirlerden olduğunu, şiir içinde geçen ‘kan tüküren mesut insanlar’, ‘beş yüz mumluk ampullerin karanlığı’, ‘gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece’ dizelerinde tezat sanatının yoğun biçimde kullanıldığını” söyleyecektir.
İsmet Nedim Saatçi, ısrar üzerine eşinin defterinde yazılı bulunan bu şiiri eşi için besteleyecektir. 2000 yılında son 50 yılın en güzel şarkılarından biri olarak seçilecektir.
Sanat Güneşi Zeki Müren, Behiye Aksoy, Müzeyyen Senar ve daha birçok sanatçı yorumlayacaktır bu besteyi. Her geçen gün ününe ün katacaktır.
İstanbul Balat’taki Agora Meyhanesi de böylece nam salmaya başlar. Şiirin, Agora Meyhanesi’nde yazıldığı sanılmaktadır ve şarkıyı dinleyenler Balat’a hücum eder ve meyhane bilinen ve ünlü akınına uğrayan bir yer hâline gelir. Hâlbuki şiir, İzmir’in Agora semtindeki bir kokoreççi meyhanesinde kaleme alınmıştır. İzmir’den İstanbul’a uzanan bir şöhret hikâyesi de denilebilir.
Onur Şenli, İstanbul’a geldiğinde bir taksi şoföründen Agora Meyhanesi adında bir meyhanenin varlığını öğrenir. Gidip görmek ister ve fakat kapanmıştır. İçeri girdiğinde ise şaşkınlığını gizleyememiş çünkü şiirde yazdığı üzere sekiz köşeliymiş bu meyhane de ve yarattığı duygular benzermiş. Ve aslında varlığından bihaber olduğu bir meyhaneye şiir yazmış olduğunu hissetmiş.
AGORA MEYHANESİ
bir sonbahar gecesinin
felç olmuş köşesinden yazıyorum
beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
saatlerdir boşalan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum
tabağımdaki her zeytin tanesine
simsiyah bakışlarını koyuyorum
ve kaldırıp kadehimi
bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.
burası agora meyhanesi
burada yaşar aşkların en madarası
ve en şahanesi
burada saçların her teline bir galon içilir
gözlerin her rengine bir şarkı seçilir
sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
bu sekiz köşeli meyhane seni bilir
burası agora meyhanesi
burası arzularını yitirmiş insanların dünyası?
şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
elimde değil
bu da bir nevi namuslu serserilik
dışarda hafiften bir yağmur var
bu gece benim gecem
kadehlerde alaim-i semaların raksettiği
gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum
ve sana susuzluğumu
birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır
umutlar tükenir, mezeler biter
biraz sonra bir mavi ay doğar tepelerden
bu sarhoş şehrin üstüne
birazdan bu yağmur da diner
sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma
mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver
yarın gelir çamaşırcı kadın
her şeyden habersiz onu da yıkar
sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çıkar?
dedim ya burası agora meyhanesi
bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer
burası agora meyhanesi
burası kan tüküren mesut insanların dünyası
Onur Şenli (İzmir-1959)
Müzeyyen Senar’dan dinlemek isteyenlere: https://www.youtube.com/watch?v=mORmDroSdgI
Zeki Müren’den dinlemek isteyenlere: https://www.youtube.com/watch?v=93o9ISVIgDE
Behiye Aksoy’dan dinlemek isteyenlere: https://www.youtube.com/watch?v=otuP8D3WDhU