Müze, kazılarda bulunan veya yakın tarihe ait olup da sanat veya bilimle ilişkilendirilebilecek nesnelerin bir araya getirilerek sergilendiği ve bu vesileyle tanıtıldığı, saklandığı ve korunduğu yerdir. Kamuya açık ve kar gütmeyen kuruluşlardır. “Müze” kavramı, kulağa yeni bir kavrammış gibi gelse de, kökeni çok eskiye dayanır.
En eski Türk müzesi, 13. yüzyılda, Selçuklu Dönemi’nde yapılmıştır. Konya’da bir höyüğü çevreleyen sur duvarlarına, çeşitli dönemlere ait eserlerin dizilmesiyle ortaya çıkan bu ilkel müzenin ilk Türk müzesi olduğu düşünülmektedir. İkinci müze ise, Dulkadiroğulları Beyliği Dönemi’nde, Kahramanmaraş Kalesi’nde Hititler’e ait eserlerin biriktirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Ancak bu müzeler, günümüzde öne çıkan ‘sergileme’ amacından ziyade, eserleri bir araya getirme ve koruma amacıyla oluşturulmuştur. Sergileme amacının güdüldüğü ilk müze, 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim’in halife oluşunun ardından kutsal emanetleri Osmanlı Sarayına getirterek geniş bir koleksiyon oluşturmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bir önceki saltanat döneminden kalan sanat eserleri, kıymetli evraklar, hediyeler ve seferler sonucu ele geçirilen ganimetlerin hazine dairelerinde saklanması ve belli aralıklarla tekrar kullanıma açılmaları da Sultan Selim döneminde ortaya çıkan müzeciliğe benzer niteliktedir. Ancak Selçuklu ve Dulkadiroğulları Dönemi’nin aksine, bu eserler halka açık değildir.
1845 yılında, Sultan Abdülmecit, Yalova’ya düzenlediği bir gezi sırasında gördüğü Doğu Roma yazıtlarını, sergileme ve bilimsel amaçlı kullanıma açma gayesiyle İstanbul’a getirmiştir. Anadolu kültürleri ve arkeoloji müzesi oluşturma fikri de bu şekilde ortaya çıkmıştır. 1869 yılında, Maarif Nazırı Saffet Paşa, ‘Eski Eserler Koleksiyonu’ anlamına gelen Mecma-ı Asar-ı Atika koleksiyonunu oluşturmuştur. Akabinde, yurt içindeki eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan Asarı Atika Nizamnamesi (Eski Eserler Tüzüğü) yürürlüğe girmiş; vilayetlere gönderilen genelgeyle çevre illerdeki bütün tarihi eserlerin tahrip edilmemek suretiyle derhal bu koleksiyona aktarılmaları istenmiştir.
Vilayetlerden gelen tarihi eserlerin tahmin edilenden çok daha fazla olması ve koleksiyonun saklandığı yerin yeterli olmayacağının anlaşılması üzerine, tarihi eserlerin 1880 yılında Çinili Köşk’e taşınmasına karar verilmiştir. Bu bina, Türk Tarihinde sadece müze olarak kullanılmak amacıyla tahsis edilen ilk binadır. Bu nedenle günümüzdeki müzecilik anlayışına en yakın müze olup, pek çok kaynakta Türklere ait ilk müze olarak kabul edilmektedir.
1887 yılında, Sayda’da kazı çalışmalarına başlanmış ve burada çıkarılan eserlerin de getirilmesi üzerine, dönemin müze müdürü Osman Hamdi Bey ayrı bir müze binası yapılmasına karar vermiştir. 1891 yılında, kitaplık, fotoğraf atölyesi ve maket atölyesi gibi pek çok bölümü ve sonradan açılacak ek binaları bulunan Müzey-i Hümayun kurulmuştur.
Kazı çalışmalarının arttırılması üzerine, 1902 yılında Konya’da ve 1904 yılında Bursa’da yeni müzeler yaptırılmıştır. Müze koleksiyonlarındaki parçaların bir bütün halinde kaydı tutulmuş, sergilerin katalogları oluşturulmuştur. Tüm bu sayılanların yapılmasına vesile olan Osman Hamdi Bey, o dönemki müzecilik faaliyetleri dolayısıyla günümüz müzeciliğinde öncü kabul edilir. Kendisinin neden bir öncü olduğunu daha iyi anlamak için, şunu da belirtmekte yarar vardır: bahsi geçen dönem, Osmanlı’nın dört bir yanında isyanların, ekonomik krizlerin ve silahlı savaşların cereyan ettiği bir dönemdi. Bütün bunlara rağmen; Osman Hamdi Bey – gerek tarihi, gerek İslami, gerek sanatsal – tüm eserlerin korunması ve sergilenmesi için azami düzeyde çaba gösteriliyordu.
Osman Hamdi Bey’in ölümü üzerine, kardeşi Halil Edhem Bey görevi devraldı. 1912 – 1914 yılları arasında, yabancı uzmanların da deneyimlerinden yararlanarak, müzedeki eserlere dair bilimsel yayınlar hazırladı. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserleri tanıtan kataloglar oluşturdu. Üç ciltlik bu kataloglar, farklı dillere çevrildi ve Müzey-i Hümayun’un bütün dünyaya tanıtılmasını sağladı. Müze dışında kalan eserlerin kaydını tuttu ve bu eserlerin de korunması adına çalışacak, Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin meclis kararıyla 1917’de kurulmasını sağladı.
1924 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, Topkapı Sarayı’ndaki mevcut eserler koleksiyon haline getirildi ve halka açıldı. Hititlerin araştırılması ve pek çok Hitit eserinin bir araya getirilmesi üzerine, yine aynı yılda Ankara Arkeoloji Müzesi açıldı. Bu müzeler, güzel sanatlar okullarında okuyan öğrencilerin kullanımı için bizzat Milli Eğitim Bakanlığı’nca tanıtıldı ve teşvik edildi.
1925 yılında kanunla kapatılan tekke ve zaviyelerdeki eşya ve eserler Ankara Etnografya Müzesi’ne getirildi. Kullanılan günlük eşyalar da o dönemde yaşayan yerlilerin yaşam stillerini yansıtmak amacıyla müzede sergilenmeye başlandı. Konya’daki Mevlana Türbesi gibi mekanlar ise restore edildi; kendileriyle özdeşleşen eserlerin bir araya getirilmesi üzerine oluşturulan koleksiyonlarla müze haline getirildi.
Eser temaları ve cinsleri açısından karma halde bulunan ve kendi içinde bölümlere ayrılan bu müzelerden farklı olarak, ilk kez, yalnızca bir branşı kapsayan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1937 yılında Atatürk’ün emriyle kuruldu. Atatürk, Türkiye çapında yeni kazıların başlatılmasını ve müze oluşturacak yeni branşların ortaya çıkmasını sağladı. 1925 ve 1937 yılları arasında, İzmir’den Van’a, Çanakkale’den Diyarbakır’a, pek çok müze açıldı. Müzeler sadece devlet eliyle kurulmaktan çıkarıldı, resmi müzelerin yanında; şahıs, kurum, vakıf ve üniversite müzeleri de açıldı.
Günümüz itibariyle, Türkiye’de toplam 370 müze bulunmaktadır. Bu müzeler artık sadece sergi ve koleksiyon biriktirme amaçlı değil; konferans, bilimsel yayın ve kültürel faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla da kullanılmaktadır.
Yazımı noktalamadan önce, Ankara’da gezilmeye ve görülmeye değer pek çok müze bulunduğunu hatırlatmak isterim. Başta Anadolu Medeniyetler Müzesi olmak üzere; Anıtkabir Kurtuluş Müzesi, Etnografya Müzesi, Ulucanlar Cezaevi Müzesi, Rahmi Koç Müzesi, TBMM Kurtuluş Savaşı Müzesi, Altınköy Açıkhava Müzesi ve PTT Pul Müzesi önerebileceklerimden yalnızca birkaçı…
Kaynakça:
- Sempozyum Bildirileri, 2007-26. Müzeler, (2008). Geçmişten Geleceğe Türkiye’de Müzecilik I. İstanbul
- http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,69904/turkiyede-muzecilik.
- http://www.derszamani.net/turkiyede-muzecilik-tarihi.
- http://www.bilgiustam.com/turkiyede-muzeciligin-
- http://www.kulturelbellek.com/turkiyede-muzecilik-tarihi-hakkinda-bilgi/