Gündemi takip edenler bilecektir, Devlet Bahçeli hemen her Salı günü grup toplantısında gündemi belirlediği gibi bu sefer de boş geçmedi, erken dedi, seçim dedi, 26 Ağustos Malazgirt Zaferi, Büyük Taarruz, yıldönümü dedi. İttifakın öte yanında evvela bir şaşkınlık doğdu, ben öyle tahayyül ediyorum ki otururken açıklamayı duydular ve birbirilerine bakmaya başladılar, birbirlerine bundan “haberin var mı?” gibi sorular sormaya başladılar. En azından ittifakın diğer tarafından gün içinde gelen tepkiler beni bu şekilde düşünmeye itti. Erken seçim tahmin edilebilir bir şeydi, hiç bununla ilgili hesap yapılmamıştır denilemez ama Mahir Ünal’ın seçim şarkılarımız hazır ifadesi, kimi iddiaların aksine, Devlet Bahçeli’nin bu meselede sadece sözcülük yaptığına delalet etmez. Bu en azından kuvvetli bir iddia olmaz, durum sadece AKP hazırlıklıdır demektir, net olan kısım budur, nitekim bunu Sayın Yıldırım “So what?” dediğinde fark etmiş olmalıydınız. Zaten bendeniz ülkenin iktisadi haline rağmen erken seçim öngöremeyen ve gerekli hazırlıklara başlamayan bir siyasi partinin ülkeyi yönetmeye talip olduğuna inanmak şöyle dursun, yönetim için aday adayı olduğuna bile inanmam.
Konuyu çok da dağıtmayalım, neydi bu acelenin sebebi? İfade edildiği gibi eski sistemin hâlâ daha sorun çıkarması yahut Ortadoğu’daki gelişmeler ve Dünya’nın hâli mi? Evet, muhtemelen bunlar önemli sebeplerdir, bunlarla hiç alakası yok deyip sadece diğer birtakım nedenleri işaret etmek aklıselim bir hareket olmaz. Fakat hiç mi başka sebebi yok? Başka sebebi yok denilirse bunu yiyelim mi, yanında mı yatalım? Mesela işin bir siyasi veçhesi olmalı, şimdiye kadar gördüğümüz tabloda muhalefetin güçlendiği inkâr edilemez. Saadet Partisi’nin çıkışları mütedeyyin kesimlerde yankı bulmaya başlamış, mahallenin içinden bu böyle olmaz, bunu onaylayamayız tepkileri yalnız değilmişiz dedirtmişti. Öte yandan İYİ Parti hızla ülke sathına yayılmış ve teveccüh bulmuşken, Akşener’in önceki “muhalif” örnekler gibi geri çekilmeyen, bilakis bastıran tavrı halkta karşılığını buluyor gibi gözükürken tek sebebin evvelce zikredilen dış faktörler olduğunu zannetmiyorum. En azından bu hesaplar da yapılmış olmalı, böyle olması da yadsınamaz çünkü iktidar olmak ya da iktidarını korumak isteyen partilerin bunlara dikkat etmesi anlaşılabilir bir şey.
Bittabi insan da bu ihtimallere de pay vererek bir şeyleri değerlendirmeli. Muhalif diyebileceğimiz iki parti var, bunlar aynı zamanda ittifak ile aynı kitleden oy alabilecek partiler; biri yeni kuruldu ve merkez olmaya talip, biri daha eski tarihlere dayanan bir siyasi geleneğin temsilcisi. İkisi de İttifak partileriyle ortak değerlere sahip, hatta uzun süre aynı çatı altında bulunmuşlar, aynı arenada birliktelikleri olmuş fakat iş bu ya kader ağlarını örünce birbirinden ayrılmışlar. İşte bu partilerin iktidarın panik ve baskın yoluyla ülkeyi seçime götürmek istediği iddiaları da göz ardı edilemez zira iktidarın “böyle gitmez, memleket kaldıramaz” açıklamaları bir bakıma, öyle ya da böyle memleketi yönetemiyoruz demektir. Daha uyum yasaları tamamlanamadan seçim ister istemez zihinlerde soru işaretleri oluşturacaktır. Memleketi yönetememenin bir diğer delili de Meral Akşener için FETÖ mensubiyeti ifadeleri ya da imaları, bu hanımefendi FETÖcü ise neden gereken yapılmıyor, memleketin savcıları ne güne duruyor ve bu memleketi yönetenler FETÖ ile mücadele edemezken seçimlerde ne yüzle oy isteyecekler. Düşünsenize iktidar elinizde, mücadeleyi yürütemiyorsunuz ama söz bir daha seçin hepsini halledeceğiz diyorsunuz, e milletin de bir aklı var, kendiyle alay ettirmez.
Bir de seçimlere giriş meselesi var, YSK ne açıklama yapacak, İyi Parti seçimlere girebilecek mi önemli bir detay. Sadece bir baskın ile hadi bakalım hazırlanın da görelim mi denildi yoksa özellikle İyi Parti’ye bir kasıt mı var göreceğiz. Katiyen hoş olmayan bir tavırla İyi Parti B veya C planlarını uygulanmaya itilebilir yahut işler o kadar ciddileşmeyebilir, İyi Parti’nin seçime alınması bir lütuf, bir yüce gönüllülük göstergesi gibi pazarlanabilir, bunlar hep muhtemel sonuçlar. Lakin bu memlekette mağduriyetin ne kadar tuttuğunu anlatmaya lüzum yoktur diye düşünüyorum. MHP pek bu mağduriyet işlerinden anlamıyor gibi gözüküyor, anlasa iktidar olurdu şimdiye kadar. Fakat AKP’nin böyle bir risk alması akıl kârı gözükmüyor açıkçası. Seçimde kendimi bir tarafla yakın bulmuyordum, doğru bildiğimi söyler geçerim, oy vermek ya da taraf belirtmek zorunda değilim diyordum ama ne yalan söyleyeyim bu yangından mal kaçırırcasına hareket bendenizi bir tarafa karşı daha mesafeli hale getirdi. Seçim sürecinde daha nelerle karşılaşacağımızı Allah bilir ama sürecin çetin geçeceğini tahmin etmek zor değil, neticede hem seçmen hem de partiler hızlı harekete zorlandı.
Kapak Fotoğrafı: https://sptnkne.ws/hqT7
1.Fotoğraf: https://sptnkne.ws/hrCN
2.Fotoğraf: https://sptnkne.ws/hrA3