http://www.ayakitap.com/?p=856

Kolektif bir akademik çalışma derlemesi olan ‘Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri kitabı Doç. Dr. Gürdal Ürger’in editörlüğünde Ağustos 2018’de Aya Kitap tarafından yayımlanmıştır. Birçok farklı lisans disiplinlerinden gelen akademisyenlerin lisansüstü derslerindeki ortak bir ürün çıkarabilecek kadar keyifli kadrosu, okuyucusu azımsanamayacak kadar var olan distopya türünün birçok pencereden ve çerçeveden ele alınmasıyla bizlere okuması son derece rahat ve keyifli bir çalışma sunmuş. Her ne kadar çalışmayı gerçekleştiren hocalarımız İletişim Bilimleri çizgisinden ele aldıklarını belirtseler de inceledikleri eserleri disiplinler arası analizlerini bizlere sunmuşlardır.

http://www.ayakitap.com/?p=856

http://www.ayakitap.com/?p=856

Kitabın kapak tasarımının aslında içinde epey göndermeleri olduğunu en azından tarafıma hissettiren ve içerikle son derece hoş bir ilişkisi olması bir kitaba başlamak için epey heyecan verici. (Kapak tasarımı: Aya Ajans.) Kapağa ilk baktığımda aklıma Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey filminin Black Monolith sahnesi geldi. Aslında filmin Arthur C. Clarke’ın kitabından uyarlandığını ve Clarke’ın da bir distopya yazarı olduğu düşünülürse akıllara black monolith sahnesinin gelmesi çok da uzak bir ihtimal olmaktan çıkıyor. Oradaki siyah yekpare taşın yapıbozuma uğratılıp biçimsel olarak soyutlaştırılmış mekânsal ögeleri olması, olan yerden olmayan -kötü- yere okuma yapacağımızın bir göstergesi gibi.

 

Doç. Dr. Gürdal Ülger’in önsözü ve ütopya ve distopya kavramlarını incelediği giriş bölümünden sonra Dr. Meltem Çiçek H.G. Wells’in Zaman Makinesi’ni incelediği bölümde distopya denince akla gelen ilk isimlerden olan bu yazarımızın aslında yaşadığı dönemin zihniyetiyle ayrı tutulamaz mevzularını sınıf kavramını distopik bir şeklide derinleştirildiğindeki vaziyeti bizlere ideoloji, hegemonya, sosyalizm vurgularıyla sunuyor. Çiçek’in Halkla İlişkiler perspektifi başta olmak üzere ‘Zaman/sız’ başlıklı incelemesiyle kitaba başlıyoruz. ¹

İkinci başlığımız ‘Hiç’ Tuba Yılmaz’ın Margaret Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü’nü belki de distopya kavramının tekrar ele alındığı ve girişteki distopya/ütopya kavramlarını tekrar düşündüğümüz; günümüzde diziye aktarılmasıyla da epey ses getiren bu eseri son derece ufuk açıcı bir şekilde ele alıyor. Kendisi de başlığına eklediği ‘Feminist Bir Distopya Örneğinin Heterotopolojik Açıdan İncelenmesi’ ibaresi aslında bizi distopyaların da bir nevi görevi olan ayna olmaları mevzusunda distopya kadar olması mümkün olmayandan, heterotopik mekanların mevcudiyetinin gösterilmesiyle makalenin kendisi de bize bir ayna olmakta. Foucault’nun heterotopya kavramını 6 ilkeyle belirtmesinin Atwood’un kitabında tamamen vücut bulması bizlere distopyanın heterotopyaların tamamını içine almasıyla beraber daha güçlü bir uyarıcı haline geldiğini Yılmaz da incelemesiyle bir kere daha vurguluyor. ²

Sonraki kısımda Cansu Kösem bu sefer yerli edebiyattan Mehmet Açar’ın Kayıp Hasta distopyasıyla ‘Sistemin Çarklarında Erimek’ başlığıyla bizlere incelemesini sunuyor. Burada Orwell’in 1984’ünden akıllara kazınan Big Brother göndermeleri, bellek, teknoloji başlıklarıyla hem romanın ana kahramanının hem de distopya türünün vazgeçilmez noktalarının yerli edebiyatta şekil bulmuş halini bizlere aktarıyor. Başlıktaki ‘Sistem’ romandaki yapay zekanın adı olmasıyla romana bir gönderme olarak bizlere yapay ya da insan eliyle sistemle ilgili noktalara vurgu yaptığını aktarıyor. ³

Dördüncü kısımda Mustafa Sedefoğlu J.G. Ballard’ın Öteki Dünya romanını ‘Kapitalizmin Dost(!) Eli: Tüketim’ başlığıyla inceliyor.  Distopyaların ütopyalardan çok sonra ortaya çıkmasının sebeplerinden biri olarak kapitalizmin tarihiyle olan alakasından yola çıkacak olursak meta fetişizminin aldığı hali daha çarpıcı hale getiren bu roman ve incelemesi, distopikleştirildiğinde dahi kapitalizmin olan yerle olmayan yerlerdeki hallerinin vahimliğini ve çok da ayrışamadığını, kurgulanacak kadar kötü dediğimiz durumun hali hazırda var olduğunu gözler önüne seriyor. ⁴

Beşinci kısımda Nur Gözde Tayfur’un Paolo Bacigalupi’den Kurma Kız’ını Tüketen/Tükenen Dünya başlığıyla bizlere sunduğu incelemesinde romanın karakterlerinin müthiş kurgusuna vurgu yaparak teknolojinin güçle, kimlik ve bilincin sarsıcı distopik kurgusuyla bizlere bu uzun romanın incelemeye aldığı yerlerini karşılaştırarak aşama aşama ve önemli başlıklar altında bizlere anlatıyor.  Distopyalardaki zaman ve mekân kavramlarının kurgulanması durumunun bu eserde epey başarılı olmasını Tayfur sebepleriyle göz önüne sererek gerçek zaman ve mekanlarla ve hatta yakın gelecekle ilişkisini açıklamalarıyla ve sorularıyla romanın önemini incelemesiyle bizlere sunuyor.  Tüketim kültürünün ve popüler olanın zararının ortaya konduğu incelemede, romanın yine bir ayna görevi üstlendiği ama o aynanın aslında sadece görüntü değil aynı zamanda mekanlaşabileceğini uyarıcı bir şekilde vurgulanıyor. ⁵

Sonraki kısımda yine bir feminist distopyayla Katherine Burdekin’in Swastika Geceleri’nin Tuğba Baytimur tarafından incelendiği Kadınsız Yeni Dünya başlığıyla karşılaşıyoruz. Başlığıyla da aslında kendi türüne gönderme yaparak başlayan ve birtakım vurgularıyla farklı olan bu feminist distopya düzeni ve düzene uydukları için kadınları da uyaran ve yeren bir kurguya sahip ve aynı zamanda Hitler Almanya’sının II. Dünya Savaşı’nı kaybetmediği bir düzenin hayaliyle ele alınmış olmasından zamanı ve mekânı duyumsamaya daha da yatkın bir yerden başlayarak vuruculuğu daha da öne çıkıyor. Elbette ki sıkı bir faşizm eleştirisi olan romanı Baytimur yazarın motivasyonlarını gözler önüne sererek, aslında böylesine bir distopya kurgulamak için olmayan yere ihtiyaç duymadan da faşizme bakmayı gösteriyor. Sınıf, cinsiyet, güç, iktidar ve faşizmin Avrupa’da yükseldiği ve dönemine göre sönümlendiği zamanların ortaya çıkardığı, düşünürlerin üzerine yazıp çizdiği bütün önemli başlıkları romanda ele alındığı gibi incelemede de tarihsel ve kurgusal incelemelerle okuyabiliyoruz. ⁶

Ve kitapta incelenen son roman Hillary Jordan’dan Uyandığında ve incelemesini Beyhan Çeçen Topuz Günahın Rengi başlığıyla yapıyor. Feminist bir distopya olmasa da ana karakterin kadın olması ve kürtaj yaptırdığı gerekçesiyle hedef gösterilip ayrımcılık, dışlanma gibi toplumun hedef gösterilene yapabileceği kötülüklerin distopik halini almış roman ve incelemenin kurgusunun din kavramının ele geçirdiği bir olmayan yer ve zamanda geçmesi, topluluğunun ve topluluktan dışlamanın, linç kültürünün ifadelerini barındırıyor. Toplumdan dışlanmanın kurgusal olmayan yerlerde bazı somut ve soyut ibarelerinin olması distopyada abartılı bir damgalanma haliyle veriliyor ve Topuz da damgalama ve toplum ilişkisini, ayrımcılığın temellerini yazısında bizlere sunuyor. ⁷

Yedi distopik romanın incelendiği ve ‘Distopik Yaşam Temsilleri’nin bizlere sunulduğu bu çok keyifli çalışmada her ne kadar iletişim ekseninden ele alınsa da disiplinler arası çalışmanın ve iletişim başlığının da çok kapsayıcı olmasının meyveleri okuyucu olarak toplayabiliyoruz. Ütopya kavramının tarihinin epey eskilere dayanması ancak distopyanın henüz ortaya atılmaya başlamış ve romanlardaki yer almış halinin çıkışından beri okuyucusu tarafından sevilmesi, gelişen teknolojiyle filmlere ve dizilere de aktarılması okuyucu ve izleyici kitlenin distopyanın feyz aldığı mekanları gösteren roman ya da dizi/filmlerden daha çok tercih ettiği başka bir inceleme olarak kalsın. Margaret Atwood’un Damızlık Kız romanın incelendiği bölümde aslında akıllara başka bir soru da geliyor Foucault’ya göre belirlenen 6 başlıktaki heterotopyalar aslında ütopyanın zıttı değil midir? Atwood’a göre ve birçoklarına göre distopya ütopyayı barındırır ve kendisi bu durumu üstopya olarak adlandırır. ⁸ Kaldı ki kimilerinin ütopyası başkalarının distopyasıdır. Kitabın son kısmında Topuz’un belirttiği Aldoux Huxley’nin Cesur Yeni Dünya romanındaki distopik dünya aslında liberal bir ütopyadır. ⁹

Cinsiyet, kimlik, sınıf, güç, iktidar, hegemonya, faşizm, kapitalizm, zaman, mekân ve daha birçok konuyu özümseyip kurgusunu yapacak kadar başarılı yazarlarının romanlarını başarılı ve yeni ufuklar açarak gösteren bu değerli derleme, akademik ve distopya okuyucularına rehber anlamında bir kitap. Kişisel olarak Aldoux Huxley’nin Cesur Yeni Dünyasındansa Algı Kapıları’nı, George Orwell’in Hayvan Çiftliği’ndense Faşizmin Kehanetlerini ya da Neden Yazıyorum? ’unu tercih eden bir okuyucu olsam da Distopya Hayal ile Gerçek Arasında incelenen romanlar, incelenmeleriyle açtığı kapılardan olsa gerek, içerisinden okumamış olduklarımı okuma isteği uyandırdı. Bu çalışmada bulunan herkesin emeğine sağlık.

 

Not: Kitabı kitapçılarda/ kitap marketlerde bulmak pek mümkün olmuyor. İnternet siparişiyle ulaşmak daha kolay olacaktır.

 

 

Kaynakça

1.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.7-45
2.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.49-67
3.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.71-83
4.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.87-105
5.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.109-133
6.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.137-157
7.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.161-175
8.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.14
9.Ülger G. (2018). Distopya Hayal ile Gerçek Arasında Distopik Yaşam Temsilleri. İstanbul: Aya Kitap. s.169
Orwell G. Hayvan Çiftliği.
Huxley A. Algı Kapıları.
Kubrick Stanley. 2001: A Space Odyssey.
Clarke A. C. 2001: A Space Odyssey.
“Of Other Spaces: Utopias and Heterotopias” by Michel Foucault.
Kapak fotoğrafı: http://www.ayakitap.com/?p=856

Leave a Reply