YazarBeste Gizem Cicioğlu


Albert Camus ve Yanlış Cinayetler Üzerine: “Yanlışlık”

MARTHA: Bıktım usandım artık bu ruhu taşımaktan anne.. Günü gelse de kavuşsam o güneşin altında bütün soruların küle döndüğü topraklara. Buraya ait değilim ben.   Ne yapmak gerek peki? Yaşamak için. Nefes alabilmek için. Hakkım olan hayatım için. Yaşamın tasviri nerede? Ben ve benim aramdaki bu mesafe… Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi, sonradan
Devamı

Vincent’ten Sevgilerle / Loving Vincent

       ’Yıldızları ve en az onlar kadar başının üstündeki sonsuz boşluğu da hissedebilmen gerek… işte o zaman, yaşam neredeyse büyülü bir şey… Ah, asıl imansızlar, bu gördüğümüz güneşe inanmayanlardır.’’ demiş üstad Van Gogh.   Yani Sevgili Okur, aslında yaşamayı bilmeyenlerdir aslıyla yaşamayı inkar edenler… Öte yandan, yaşamak vakti geldiyse zaten kendiliğinden dört nala
Devamı

The Lobster: Ya Bir Çiftsiniz Ya da Başıboş Bırakılmış Bir Hayvan

Toplumsal kurallar mı? Boş versene. Ya insan olmanın sıkıntılarından ve geleneksel ilişkilerin ikiyüzlülüğünden yeterince bıktıysak? Birini yeterince sevmek artık ona bir ömür katlanmayı gerektirmiyorsa? Ya bütün bu öğretilenler koca bir yalansa? Yunan asıllı yönetmen Yorgos Lanthimos, ilk kez ülkesinin sınırlarının dışına çıktı ve Hollywood’un en gözde oyuncularıyla distopik bir simülasyonun kapılarını araladı. Gitgide alıştığımız sözde
Devamı

‘’Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam’’ : Nazım Hikmet / Metin Belgin‘in Sesinden

Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak; kımıldanmadan durdum.  Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben… Bahtiyarım…        
Devamı

Sisifos Söyleni ve Albert Camus’a Sığınmak

‘’ … Sisyphos’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, durmadan itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde
Devamı

Kusursuzluk Arzusu: “Siyah Kuğu”

Yaşamak neden bu kadar içler acısı? Neden sanki bir uçurum kenarında asılı kalmışız gibi tehditkâr? Her nefes alışımızda neden düşüp dizimizi kanatacakmışız gibi gelir? Hangi dala koşuyor ve tam anlamıyla ne arıyoruz bilemiyorum. Tanrının üzerimizdeki amacı muamma. Fiziksel kuramlarla hayatın tanımını yapabiliyor, Dünyanın Jüpiter’e olan uzaklığını, mevsimlerin neden her yıl aynı sırayı izlediğini açıklayabiliyoruz. Fakat
Devamı

Ürpertici Bir Yaşam ve Gerilim Kürü: “A Cure For Wellness”

İnsanlar belki de hakikaten böyle deliriyordur demişti Mahir Ünsal; “Bir şeyi kafaya takıp onunla zihninin içine küçük bir delik açıyor, sonra kurcalaya kurcalaya o deliği bütün bir aklı yutacak kadar büyütüyordur.’’ Söylesenize, aslı astarı olmayan lüks düşkünlüğümüzü, devasa plaza hayranlığımızı, gereksiz takıntılarımızı, realitedeki yansımamızı nasıl tanımlardık başka türlü? Kendine ait olamayan her insan gibi sıradanlığa
Devamı

“The Beach”: Ütopyalar ve Hakikat Üzerine

Hiyerarşiler…  Aristokrasi… Soylu erkiler… Meritokrasi… Gücün ve güçlünün esir aldığı köleler… Sözde ‘Bütün insanlar eşittir’ teorisi… Kast Sistemleri… Bitip tükenmeyen sömürge arayışları… Kapitalizmin kucak açtığı örümcek yaşamlar… Mutlak Monarşiler…  Otonomi… Yönetme açlığı… İktidar savaşları… Kazanma ve daha çok kazanma güdüsü… Zavallı egolarımız… Bir hayat düşünün. Thomas More’nin Ütopyasını, Daniel Defoe’nin Robinson Cruose’sini ya da hiç
Devamı

Yakın Doğu mu Uzak Batı mı? Bir Doğu Ekspresi Masalı

Bir Bosna Atasözü; “Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir,” demiş. Ee bu demek değil midir ki insanın en büyük şeytanı aslında ta kendisidir. Var mısınız bir sabah sadece gitmek için gitmiş olalım bu şehirden. Kazanova olasılıklı dünyadan, fırtınalı yaşantımızdan sadece bir anlığına bile olsa kaçtığımızı sanalım. Bir yelkenliye, bir trene ve yahut nereye gittiğini bilmediğimiz bir
Devamı

Mevcudiyetimizin Yegane Temeli; Yalnızlık

Hayatta hep fazlasını kazanmak istiyoruz. Daha fazlasını kazanmak… Ölümüne sevmek istiyoruz. Ölümüne sevilmek… Gökyüzünü boydan boya kapatan gökdelenlerimizde oturup içimiz ısınsın diye bekliyoruz. Kalabalıklar olsun çevremizde ama yine de biz bize kalalım istiyoruz. Bazen kırmızı perdeler çekmek gerek hayata diyoruz. Beyaz sayfalar eşliğinde umut dolu güzel günler hayal ediyoruz. Yaşamak mutlu olmaktır inanışını olabildiğince sahipleniyor
Devamı

Dolu Dolu Amsterdam

    Hayatımda planladığım hiçbir şey yolunda gitmedi demişti Bestami Köse ta ki plansızlığı planlayana kadar. Bazen içinizden gelen o amansız sesi durduramazsınız. Bazen 20’li yaşlarınızın içinizde yarattığı duvarları kırma arzusu yaşadığınız hayata baskın gelir.  Mademki hayat dedikleri şey insanoğlunun anlık kararlarından ibaretse dedim bir 20 Ocak sabahı, mademki hayat şuursuzca attığımız adımlarımızdan ibaretse; neden
Devamı

Kjersti Skomsvold’tan “Hızlandıkça Azalıyorum”

                “Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, yıllar yılı dost bildiğim aynalar?” (Yaş Otuz Beş) Ne güzel anlatmış Cahit Sıtkı. Beş satır, dört cevapsız soru ve bir ömür…    Ve devam eder; ‘’Gökyüzünün başka rengi
Devamı

Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar / Antonio Tabucchi

Bir adım atmak… Sadece ufacık bir adım… Aslında en zor ânıdır yaşamanın. Ömrümüz boyunca bizi şaha kaldıracak mucizeler bekleriz. Bekleriz… Bekleriz… Mucizeler bekletmeyi severler. Beklentilerimiz koltuklarını alışkanlıklara devreder. Alışırız… Alışırız… Alışkanlıkları beklemenin süslü bir imparatorluğu vardır. Kendilerini altın kâsede sunmayı severler ve bir süre sonra aslında tüm bu olanların gerçek hayatımız olduğuna inanmak zorunda kalırız.
Devamı

Demolition: Yeniden Başlamaya Var Mısınız?

Günaydın akıp giden hayat. Günaydın açmak için beni bekleme ihtiyacı gütmeyen bütün pencere önü menekşeleri. Günaydın benden hızla kaçıp giden ve bensizliği kavramakta benim kadar ısrarcı olan her şey. Gözlerimi büyük bir çaresizlikle açmama sebep olan gün… Sana da günaydın.  Bir sabah… Sadece ama sadece tek bir sabah için bütün bu saçmalıklardan, bütün bu yaşama
Devamı

Tren Rayları Arasındaki Boşluklar

“Hepimiz birer seyirciyiz. Tren yolcuları dünyanın her yerinde aynıdır. Her sabah ve her akşam o trene biner, gazete okur ya da müzik dinleriz, aynı sokaklara aylakça bakarız ve ara sıra bir yabancının hayatından kesitler yakalar, daha iyi görebilmek için kafamızı uzatırız.” Durdu…  Son on iki dakika yirmi iki saniyedir yudumlamayı unuttuğu kahvesinden bir yudum aldı.
Devamı

Konuşmanın İmkânsızlığı Üzerine Bir Diyalog

İnsanoğlu göçebedir.  Yolcudur. Hayata doğar lakin ondan kaçarak yaşar. Hayata doğar lakin tutunamaz, düşer. İnsan, kendi hayatının içinde kaybolmuşken nadiren dikkat eder sabah kahvaltısında kaç adet zeytin yediğine. Neye tutunacağını bilemediği günler yaşar. Uçsa mı yoksa ölse mi şaşar. Piedra Irmağının kenarında ağlamayı sever insan. Everest Dağının tepesinden gülmeyi… Kalmayı sever çoğu zaman. Kaçıp gitmeyi…
Devamı

Beyne Kanın Yeterli Olduğu Zamanlardı

Şimdi vakit ya sürüye yakın durmanın ya da yaşananlara karşı adım atma vakti… Yaklaşık 10 saniye geçti. Dayan diyorum kendime. Biraz daha dayan. Etraftaki toz bulutu çekilsin, elbet seni de görür birileri.12…13…14… saymayı kesmelisin artık Beste diyorum kendime. İnsanlar panikle bir şeylerden kaçıyorlar, ara sıra birbirlerine takılıyor, birbirlerini itiyorlar ama onlara anlam veremiyorum. Yanımda yüzükoyun
Devamı

Mr. Nobody ile Yeniden Tanışın

                  “Siz hiç aşkınızı, daha ucuz diye almayı tercih etmediğiniz bir kot markasının üretildiği fabrikanın kapatılması sonucu işini kaybeden bir işçinin evinde umutsuzca yumurta haşlarken oluşturduğu klimatik bir etkiyle iki ay sonrası sebep olduğu ani bir yağmurun bir damlasıyla elinizde tuttuğunuz ve sevgilinizin telefon numarasının yazılı olduğu
Devamı

”Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”

“Bazı adamlar güzel sever”, dedi Kadın. “Bazı kadınlar çok sever”, dedi Adam. “İnce sever, nârince dokunur, dokunuşuyla eritir”, dedi Kadın. “Gözleriyle konuşur, sustukça acıtır, ağladıkça kavurur”, dedi Adam. “Ne yani ben aşktan anlamıyor muyum?” dedi Kadın. “Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku”, dedi Adam. Ve böyle başladı hikâye. Arif, ana karakterimiz, her yazar gibi o
Devamı