Serinin ilk iki yazısında (-1- , -2-) ünlü Yunan filozof ve gökbilimci Batlamyus’u ve onun 1400 yıllık hatalı düşüncelerini ilk defa çürütmeyi başaran Kopernik’i anlatmıştım. İkisinin de bilim dünyasındaki yeri tartışılmaz ama bu yazımın başkahramanı gerek başarılarıyla gerekse yaşam tarzıyla gerçekten okunmaya ve yazılmaya değer bir insan. Bir Danimarka soylusu olan Tycho Brahe şatafata düşkünlüğü, heyecanlı dostlukları ve ateşli tartışmalarıyla her biyografi yazarının ilgisini çeker. Hayatının belli bir dönemini sefalet içerisinde geçirip çok da zengin ölmeyen bu adama hayatının bir döneminde araştırma yapması için bir ada hediye edildiğini ve bu adaya pek çok şatodan daha ihtişamlı bir gözlemevi inşa edildiğini söylesem herhalde yazının geri kalan kısmını okumadan geçmez hiç kimse.
Tycho Brahe’nin ilginç hayat serüveni Brahe’nin doğumundan önceye dayanır. Tycho’nun babası Otto’nun, George isminde, çocuğu olmayan bir kardeşi vardı. George babalık duyguları yaşamak için şefkatini sunabileceği bir erkek çocuk istiyordu. (Neden kendi çocuğunun olmadığı benim kaynağımda yazmıyor ama tahmin yürütmek de zor değil.) Bu yüzden George ve Otto arasında ilginç bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma bağlamında Otto doğan ilk erkek çocuğunun ebeveynlik hakkını George’a verecekti. Geleceğin büyük gökbilimcisi doğduğunda George, Tycho üzerine hak iddia etti.Fakat Otto’nun anlaşmanın yapıldığı dönemde uykuda olan babalık içgüdüsünün burada devreye girmesi şaşırtıcı değildir. George kendisine haksızlık yapıldığını düşündü ama hak iddiasını 1sene sonraya yani Tycho’nun kardeşinin doğuncaya kadar erteledi. Yapılan anlaşmaya uygun olarak ilk doğan yeğenini kaçırarak hakkı olanı almakta bir sakınca görmedi. Böylece potansiyel gökbilimci çocukluğunu George amcasının evinde geçirmiş oldu.Amcası, Tycho’un eğitimini özellikle o dönemde devlet adamı kariyeri için önemli olan retorik ve felsefe dallarına yönlendirmeyi arzuluyordu. Tycho çalışkandı ama metafiziğin anlaşılması güç kavramlarının yerine gökcisimlerinin hareketlerine ilgi duyuyordu. 21 Ekim 1560’ta gerçekleşen Güneş tutulması Tycho’yu bir gökbilimci haline getirme yolunda ilk adımı attı. O dönemde gökbilim kitapları oldukça az ve ulaşılması da bir o kadar zordu. Lâkin şans eseri, tutulmanın birkaç sene öncesinde, dönemin gökbilim alanındaki otoritesi olan Batlamyus’un (Kopernik’in çalışmaları henüz otorite olacak kadar kabul görmemişti. Kopernik’in kabul görüşüne Galieo Galilei yazımda değineceğim.) çalışmalarının Latincesi yayımlanmıştı ve Tycho bu eseri edinmeyi başarmıştı.
Gerçekten de o dönemde gökbilimine harcanan zaman bir vakit kaybı olarak değerlendiriliyordu. Tycho’nun amcası da bu nedenle onu Mantık ve Retorik alanlarına yönlendirmesi için zeki ve ahlaklı bir genç olan Vedel’i, Tycho’nun öğretmeni olarak atadı. Lakin Vedel çok kısa sürede fark etmişti ki, yaptığı iş boşunaydı. Genç öğrencisi yalnızca ve yalnızca yıldızlara ilgi duyuyordu.
Tycho’nun gökbilimine katkılarına değinmek gerekirse, Tycho gök cisimlerinin hareketlerini incelemek için en iyi yöntemin, konumlarına dair uzun vadeli ölçümler yapmak olduğunu fark etti. Bu günümüz için sıradan gibi görünse de dönemin şartlarında yeni bir yöntemdi. Bu yöntem sayesinde gezegenlerin gerçek konumlarının, gökbiliminin mevcut en iyi eserlerindeki hesaplamalarından çok farklı olduğunu görmek onu biraz bile şaşırtmamıştı.
Tycho’nun önemi gezegenlerin konumunu belirlerken kullandığı mekanik icatlarıydı ama bu icatların çalışma prensibi ve ne işe yaradıkları konularına yazıyı fazla uzatmamak için değinmeyeceğim. Zaten bir sonraki yazının konusu olan, tarihin en büyük birkaç gökbilimcisinden biri sayılabilecek Galileo Galilei’nin teleskobu icat etmesi, Tycho’nun icatlarının önemini düşürdü. Bu sebeplerden dolayı Tycho’nun icatlarının fotoğraflarını vererek bu bölümü bitireceğim.
Tycho’nun şöhreti büyük ölçüde gökbilimiyle astrolojiyi, yani gök cisimleriyle insan davranışlarını ve hatta geleceği tahmin edebilme iddiasından kaynaklıydı. Örneğin gök cisimlerine bakarak meşhur Türk hükümdarının (Kanuni Sultan Süleyman) ölümünü tahmin etmesi verilebilir. Bundan daha önemli olarak 1572’de Tycho daha önce keşfedilmemiş olağanüstü parlak bir yıldız keşfetti ve bu yıldızı astrolojik olarak şu şekilde yorumladı: “Yıldız ilk başta Venüs ve Jüpiter’e benziyordu, bu yüzden olumlu bir etkisi olacak; fakat sonra Mars’a benzediği için sonrasında bir savaş, ayaklanma, esaret dönemi ve prenslerin ölümleri izleyecek; kuraklık, ateşli meteorlar, hastalık ve zehirli yılanlar tarafından şehirler yıkıma uğrayacak. Son olarak yıldız Satürn’e benzedi; bu da yoksulluk, ölüm, esaret ve her türlü kötü şeyin olacağı bir zamanın geleceğine işaret ediyor.” Şunu anlıyoruz ki dönemin şartlarında astroloji ve gökbilimi birbirine bağlıydı. Buna benzer düşünceler evrensel olarak besleniyordu. O zamanki başlıca teorilerden biri, tıpkı Beytullahim yıldızının Hz. İsa’nın doğumunu haber verdiği gibi, 1572 yılının yeni yıldızının da Hz. İsa’nın ikinci gelişini ve Dünya’nın sonunu haber verdiği yönündeydi.(Ball 2014 s. 69-70)
Tycho’nun şöhreti gün geçtikçe arttı ve bu onun kibrini de beraberinde arttırdı. Ona göre Danimarka’da gördüğü muamele kendi yüceliğine yakışmıyordu ve bu yüzden çok sevdiği Basel şehrine gitmeye karar verdi. Bu fikir Danimarka Kralı 2. Fredrick’in kulağına gitti. Tycho’nun çalışmalarını Danimarka topraklarında sürdürmesi, ülkenin prestiji yönüyle hayatiydi. Bu yüzden Tycho Brahe tarih boyunca bir bilim insanına verilmiş en büyük teklifle karşılaştı. Kral ona Elsinor Boğazı yakınlarındaki Hven Adasını ve adaya inşa edilecek pek çok şatodan daha büyük Uraniborg Gözlemevini vadediyordu.
Şatafatlı ve hiçbir masraftan kaçınılmadan inşa edilen Uraniborg gözlemevinde Tycho 20 sene çalıştı ve bu Gözlemevi yıllarca pek çok genç gökbilimciye de yuva oldu. Bilime katkısıyla ön plana çıkan ama hiç de ucuz olmayan 20 senenin sonlarına doğru kralın ölüp yerine genç oğlunun geçmesiyle Tycho’nun müthiş yükselişi de kesildi. Tycho’ya tesis edilen cömert ödenekler ardı arkasına kesildi, en sonunda maaşı dahi kesildi. Bunun üzerine Tycho, öfke ve küçük düşürülme hissiyle Hven’i terk etti. Birkaç sene sonrasında Bohemya’da karşımıza çıkan Tycho, 24 Ekim 1601’de hayata gözlerini yumdu. Şu bir gerçektir ki, bilime olan katkıları çığır açıcı olmasa da Tycho Brahe bir biyografi yazarı için dört dörtlük bir hayat hikâyesiyle bilim tarihine çok keyifli bir katkı yapmıştır.
Kaynakça:
Robert Stawell Ball, Büyük Gökbilimciler, Altın Bilek Yayınları, 2014.