Hepimizin bildiği gibi, insanoğlu olarak yüz yıllardır varoluşumuzun sırlarını çözmeye çalışıyoruz. “Neden buradayız?”, “Dünya’daki konumumuz ne?”, gibi birçok soruya cevap arıyoruz. Tüm bu sorular arasında, üzerinde en çok tartışılanı ise bizi insan yapan unsurların ne olduğu olsa gerek. Aslına bakarsanız bu sorunun kesin çizgilerle belirlenmiş bir cevabı yok. Sosyoloji, etik, tıp ve siyaset gibi birçok farklı disiplin bu soruya farklı cevaplar getirmekte. Birçok bilim adamı ise bu sorunun cevabının Afrika’dan gelen atalarımızın evriminde gizli olduğunu ortaya çıkardı. İnsanı insan yapan birincil unsurun, insanın kültürü olduğu neredeyse tüm bilim çevrelerince kabul edilmiş bulunmakta. Bu duruma bakıldığında, kültürün gelişmesindeki önemli faktörün belirlenmesi, bu soruya verilebilecek önemli cevaplardan biri olacak. Şimdilik, bu faktör ise koşmak. Evet, koşmak insan evriminde öyle bir dönüm noktası ki kültürümüzü tamamen değiştirmiş ve bizi biz yapmıştır.
4.4 milyon yıl önce, biz ve ape (şempanze, goril, vb.) adı verilen yakın kuzenlerimizin son ortak atası Ardipithecus ramidus, bipedal yürüyüşü (dik yürüme) geliştirdi. Atalarımız böylelikle daha kolay hareket edebiliyor, tehlikelerin farkına çabuk varabiliyor ve yiyecekleri ile yavrularını uzun mesafelerde, az bir eforla taşıyabiliyordu. Zaman geçtikçe ve insanoğlu evrim ağacının yukarı dallarına tırmandıkça, Australopithecus afarensis tam gelişmiş bipedal yürüyüşe sahip oldu. Kemik yapısı, orman ve ağaç yaşamını terk etmeye adapte olmuş insanoğlunun karşısında, artık büyük yırtıcılara açık hedef olunabilecek savan gibi geniş bir habitat vardı. Darwin’in Evrim Teorisi’nin en basit dille açıkladığı gibi bir tür, hayatta kalmak için daha iyi adaptasyonlar geliştirmek zorundaydı. Bu noktada da hepimizin aklını kurcalayan soruya bir nebze de olsa cevap verebilen evrimsel atılım gerçekleşti: Koşmayı keşfettik.
Erken dönem Homo cinsi (ilk insanlar), dayanıklılık koşusu (mekik koşusu) adı verilen koşu tipi sayesinde doğal seçilim tarafından pozitif olarak seçildi. Artık, Aşil tendonu gibi güçlü kas fiberleri ve uzun iskelet yapısıyla güçlenen insanoğlu, uzun süreler boyunca yorulmadan koşmaya ve aslan, sırtlan gibi yırtıcılarla tam anlamıyla mücadele edebilmeye başladı. Bu noktada bunların kültürle ve bizi insan yapmasıyla ne ilgisi olabilir diye sorabilirsiniz. İşte bu noktada insan, avlanma stratejisini değiştirdi. Başka bir deyişle yeme alışkanlıkları değişti ve bunun sonucunda kaçınılmaz olarak da sosyal yapısı. İnsan, diğer hayvan türlerinin aksine koşarken aynı zamanda güçlü de nefes alabilen bir türdür. Öbür yandan antilop gibi hayvanlar yorulduklarında tırıs gitme dediğimiz eylemi gerçekleştirir ve yavaşlar. İnsanoğlu, dayanıklılık koşması sayesinde yorulan ama içgüdüsel olarak canını korumak için hâlâ koşmaya devam eden hayvanları hipertermiye sokarak ölmelerini sağlamıştır. Koşma sayesinde artık kolayca avlanabilen insanoğlu, protein bakımından zengin besinlere daha kolay ve bol miktarda ulaşma fırsatı buldu. Bu noktadan sonra ne mi oldu? Her şey, küçük bir kaya parçasının koca bir çığı başlatması gibi ani ve güçlüydü. Zengin protein kaynaklarına ulaşan insanın, beyin kapasitesi arttı ve bu bizi daha zeki yaptı. Daha zeki olan insanoğlu, daha geniş sosyal gruplar oluşturmaya başladı. Daha büyük gruplarla, daha fazla proteine ulaşıldı ve daha fazla beyin kapasitesine. Beyin kapasitesi ve zekâmız, bu döngü içerisinde aşamalı olarak artarken, erkek bireyler arasındaki çatışma, avın daha başarılı olması için azaldı ve bunun sonucunda dişilerin grup içerisindeki etkisi arttı. Sürekli bir şekilde atılımsal olarak artan zekâ ve sosyal bağlar, dili ve konuşmayı gerekli kıldı ve tabi kültürün de tam anlamıyla ortaya çıkışını.
İşte, büyük resme baktığımızda, bizi bu noktaya getiren serüvenimizin fitilini bir nevi ateşleyen unsurun koşmak olduğunu söyleyebilirim. Peki, bu yeterli bir cevap mı? Bizi ne insan yaptı? Benim için insanoğlunun bu inanılmaz biyolojik inovasyonu, bu soruyu cevaplamakta kullandığımız binlerce unsurdan sadece biri olabilir. Hâlâ daha önümüzde araştırılması gereken birçok faktör var ki en iyisi tüm cevapları bilimin birçok alanıyla bağlantılı olarak birleştirmek olsa gerek.
Kaynakça
Video link: Lieberman, Evrim ve İnsanda Koşunun Ortaya Çıkışı