2009 TT S Coupé bugüne kadar kullanma fırsatı bulduğum en iddialı otomobillerden biri. Henüz aracın içine dahi binmeden tüylerinizi diken diken eden, Audi’nin R8 modelinden sonra gelen orta sınıf spor aracı. TT ilk defa Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıtıldığında Audi’nin de spor otomobil pazarında adeta diş geçirircesine “ben de varım” demiş olduğu anlaşılmıştı. 2007 senesinde ise 2. nesil TT piyasaya sürülmüştü. 2009 modeli de bu nesilden. 2014 yılında ise şu anda var olan son serisi 3. nesil piyasaya sürüldü.
2009 Audi TT
2009 Audi TT S-Line
İLK BAKIŞTA-DIŞ TASARIM
Henüz daha aracın içine girmeden dış tasarımı şirketin aerodinamiğe ne kadar önem verdiğini ve aracın arka bölümüne eklenmiş olan rüzgârlığın ise aerodinamiğin bir parçası ve kaputun altında saklanan kaplanın habercisiydi. Bunların yanında ise devasa gri renkteki S Line jantları ve şişkin gövde kiti ile beraber gelen 4 adet oval egzozlar da sağlam bir gövde gösterisi yapıyordu. Arka kısımda kitin üstünde yer alan sis farı ise Audi de alışık olmadığımız bir özellikti. TT S Coupé için ısrarla orta sınıf spor aracı diyorum çünkü etiket fiyatı her ne kadar bugünün piyasası ile 2009’dan bu yana fazlaca artış göstermiş olsa da kendi sınıfındaki diğer spor otomobillere ve abisi olan R8’e kıyasla satın alınması çok daha mümkün.
Bu yazıda aracın bana hissettirdiklerine ve izlenimlerime değineceğim. Audi’ nin bu vahşi modeli için orta sınıf spor araçların kaplanı dersem yanlış olmaz diye düşünüyorum. 2.0 TFSI S ve 225 beygirlik bu canavarı kullanmak tabi ki ilk spor araç kullanma deneyimim değildi fakat tarzı kesinlikle fark yaratıyordu diye düşünüyorum. Tabi ki yakıt konusunda da epey bir fark yarattığını da söylemeliyim. Günümüzde bu araç (2009) için (ne kadar temiz veya kullanılmış olduğuna göre değişir) hala 120,000 TL veya 150,000 TL civarında, 3.nesil bir TT içinse 300,000 TL’den fazla bir parayı gözden çıkarmanız gerekiyor. Dolayısıyla sonuç odaklı bakarsak, böyle bir araç için hem az yaksın hem de yüksek performanslı olsun diyemezsiniz.
SÜRÜŞ ÖNCESİ
F1 şanzımanlı TT, 2007’ de piyasaya sürüldüğünde 2 çekişli 1.8 T veya 1.8 TFSI Quattro ve 2.0 TDI Quattro, 2.0 TFSI, 2.0 TFSI Quattro ve 2.0 TFSI S Quattro motor seçenekleri ile piyasaya sürülmüştü. F1 şanzıman istediğim zaman vitesi benim yükseltmeme veya alçaltmama olanak sağlıyordu. Aracımın sürüşünü bir o kadar keyifli yapan bir diğer özellik ise 4 çeker sistemi olan Quattro’ ya da değinemeden geçemeyeceğim. İlk defa bir SUV’de tanıştığım bu sistemi Audi TT gibi bir spor araçta görmek beni çok şaşırtmıştı dersem yalan olmaz. Virajlara hızla ve güvenle girmemi sağlayan 4 çeker sistemi Audi TT gibi bir spor araçta var olduğundan keyfime diyecek yoktu doğrusu. Yere yakınlığın yarattığı üstün çekişin Quattro ile desteklenmesi yüksek hızlarda güven verirken, diğer yandan da sahip olduğu güç ile adeta insana çığlık attıracak cinsten. Alman mühendisliğinin ürünü olan bu otomobil bence bir eser.
İÇ TASARIM
Aracın içine girdiğim zaman ise beni yarı deri, yarışçı ruhuyla S Line spor koltukları karşılıyor, daha sonra ise elektronik direksiyonun üstündeki “S” arması bana göz kırpıyor. “S” arması diyorum, bir şeye dikkat çekmek gerekir, s görünümlü olan Audi versiyonlarına benzemeyen bir araç bu, demek istediğim şey ise şu; s line görünümlü fakat standart bir 1.8 TFSI veya 2.0 TFSI motora sahip bir Audi TT satın alamazsınız. Yani, araç tamamen orijinal “S” kaplanı. Gözümü biraz daha aracın içinde gezdirdikçe gösterişli adeta gövde gösterisi yapan, havalandırmada, kapı kolunda, radyo konsolunda, gaz pedalında ve aracın vites kolundaki krom kaplamalar dikkatimi çekiyor. Siyahın kromla ahenkli dansı ve aracın içine giren güneşle direksiyon üstünde bulunan ve parlayan Audi arması beni büyülüyor. Audi’nin diğer bazı spor araçlara kıyasla kokpitinde bir avantajı da var. Uzun zaman önce Chevrolet’nin geliştirmiş olduğu 2012 Camaro RS Cabrio Coupé’yi sürme fırsatım olmuştu. Birçok sport Amerikan aracında olduğu gibi koltuk seviyeleri standart ve ön kaputun görüş hizasının biraz altında yer almakta idi, bir hayal kırıklığı, ne kadar zekice ki Audi’ de böyle bir problem bulunmamakta. Ek olarak, spor otomobillerde beklenenin tersine bagajı da oldukça geniş.
SÜRÜŞ
Anahtarı çevirme vakti. Anahtarı kontağa takıyorum, yarım kontak yapıp uyarı ışıklarının sönmesini bekliyorum. İşte o vahşi kükreme. İbreler ise baştan sona gidip geliyor. Tüm bunlar uzun zamandan beri istediği oyuncuğa kavuşan bir çocuk gibi şımartıyor beni. Aracımı özellikle trafiğin en az olduğu ve hatta bazen hiç olmadığı zamanlarda Çayyolu-Bilkent semtleri arasında deneme vakti buluyorum. Rüzgârlığı çalıştırıyorum ki araca oldukça değer katan bu parçanın bulunduğu yerden çıkıp yükselmesi dikiz aynasından izlenebiliyor ve kalp atışlarımı hareketlendirmeye başlıyor. Şimdi gazı kökleme vakti. Sonuna kadar zorladığımda ivmelenme hissi tüyleri diken diken edecek cinsten. S Line olan bu Coupé beni 4.2 saniyede 0’dan 100’e çıkarırken kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor, korku zevkle birleşiyor. Araç, mühendisliğinin hakkını veriyor. Üstelik genelde yüksek performans konforla birlikte gelmez diye düşünülür, Audi AG bunu da yapmayı başarmış. Fakat ne yazık ki hızlanma hissi çok güzel olmasına rağmen aracı Sport viteste deneme fırsatını yakalayamadım çünkü Drive modunda dahi kendi kulvarındakilere göre çok güçlü olan bu canavarın bir Quattro ve oldukça yere yapışan bir yapısı olmasına rağmen kontrolden çıkmasından korkuyordum.
ELEŞTİRİLER
Ne var ki her araçta oluğu gibi Audi (TT) için de eleştirilecek noktalar var;
Mesela konforun fazlası kandırıcı olabilir. Özellikle, dikkatli olunması için söylüyorum, saatte 200 km hızla giderken ibreye bakmadığınız sürece bunun farkına varma ihtimaliniz oldukça düşük.
Diğer bir sıkıntı ise o kadar inovasyona rağmen elektronik kökenli arızaların önüne geçilememiş olması. Aracı park ettiğimde sürücü koltuğunun camı elektronik kilitle kitleniyor olması gerekirken kapı kapandığında aşağı düşüyordu. Ek olarak yakıt göstergesi bozulabiliyordu. Tabi ki bu arızaların hepsi daha sonra giderildi. Ne var ki TT ya da başka bir model olsun bu durumlar Audi kullanıcılarının ortak şikâyetleri oluyor genelde.
Aracı bir noktada daha eleştirmek gerekirse rüzgârlığın daha hızlı devreye girme ihtimali varken bu sürenin kısmen daha uzun tutulmuş olması hızlanma süresinden 1 saniye kadar da olsa çalabiliyor.
SONUÇ
Sonuç olarak aşırı yakıt tüketimi ve bazı elektronik arızalarla küçük fireler veren bu göz kamaştırıcı şaheser her kuruşuna değer diye düşünüyorum. Performans ile konforu TTS modelinde bir arada sunan Audi, bu modelde dersine iyi çalışmış. Bu arada isterdim ki aracın kendisinin fotoğraflarını paylaşayım fakat elimde var olmadığı için (çünkü maalesef ailem gayrimenkul değişiminde satma gereği duydu) benzerlerinin fotoğraflarını koyacağım. Bir gün hepimizin böyle bir araca hatta daha iyisi olan R8’e sahip olabilmesini diliyorum. Herkese güzel, keyifli ve bir o kadar dikkatli sürüşler dilerim…