Otizm nedir
Adını sıkça duyduğumuz otizm sendromu, beyin gelişimini engelleyen ve sosyal hayatı etkileyen bir hastalıktır. 2018 verilerine göre Türkiye’de 1.5 milyon otistik birey bulunmaktadır. Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Betül Selcen Özer’e göre 1985 yılında her 2.500 çocuktan birine otizm tanısı konulurken, günümüzde doğan her 59 çocuktan 1’i için konulmaktadır. Eskiden otizmin kalıtsal bir hastalık olduğu yönünde görüşler yaygındı ancak bu kadar kısa bir sürede bu kadar yüksek bir artış göstermesi, bunun sadece kalıtsal bir hastalıktan ibaret olmadığını gösteriyor. Bununla ilgili Dr. Natasha Campbell-McBride’ın “GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu” isimli kitabından bahsetmek istiyorum.
Bütün Hastalıklar Bağırsakta Başlar
Nöroloji ve Beslenme Uzman Doktoru Natasha Campbell-McBride’ın oğluna 3 yaşında otizm tanısı kondu. Beslenme ve nörolojik bozuklukların ilişkisi hakkında ürettiği teorilerine dayalı bir beslenme düzeni geliştiren McBride, bu yöntemle kendi oğlunun otizmini tamamen iyileştirdiğini yazıyor. Ardından da Cambridge’de açtığı klinikte, psikolojik sendromlu hastalarını tedavi etmeye başlıyor. Üstelik sadece otizmli çocuklara değil; disleksi, astım, alerji, depresyon, öğrenme bozuklukları vb. sorunlara da aynı tedavi yöntemini uyguluyor. Peki nasıl oluyor da beslenme düzenini değiştirmek bu derece ciddi ve çoğunlukla uzun süreli ilaç kullanımı gerektiren hastalıklara çözüm olabiliyor? Dr. McBride’a göre, bu hastalıklar aslında sadece tek bir nedenden geliyor: sağlıksız bağırsak ya da Dr. McBride’ın verdiği isimle: GAP sendromu.
Yanlış Beslenme ve Sonuçları
Kliniğe getirilen çocukların beslenme düzenlerine bakıldığında, yemek konusunda oldukça seçici olduklarını ve hemen hepsinin gevrek, cips, patates, bisküvi, ekmek, pirinç gibi nişastalı ve şekerli kısıtlı bir beslenme rutinlerinin olduğunu belirtiyor Dr. McBride. Bunlar dışında bir yiyecek verildiğinde çocuğun yemeyi reddettiği ve ağlama/sinir krizlerine girdiği gözleniyor. Bu hastaların bağırsak floralarına bakıldığında ise içler acısı bir manzara ile karşılaşılıyor fakat bunu daha iyi anlamak için önce floranın nasıl olması gerektiğine bakalım… İnsan bağırsağındaki bakterileri üçe ayırabiliriz: faydalı flora, fırsatçı flora ve geçici flora. Geçici flora yediğimiz yemeklerle gelen ve bağırsakta faydalı flora olduğu sürece zararı olmayan mikroplardır. Fırsatçı flora ise kişiden kişiye değişen çeşitli mikroplardan oluşmuş büyük bir gruptur. Bu fırsatçı flora (candida mantarı gibi) çoğunlukla şekerle ve işlenmiş karbonhidratla büyür. GAPS hastalarındaki bu kısıtlı diyet, fırsatçı floranın giderek güçlenmesini sağlar ve güçlenen bu flora, hastanın düzenli olarak şeker alma isteğini arttırır, bunun dışındaki yiyecekleri reddeder yani hasta bir bakıma kısır döngüye girer. Fırsatçı flora toksin üreten bir gruptur ve bu durum sadece bağırsak sağlığını değil, vücut fizyolojisini etkiler. Örneğin histamin gibi nörotransmitterlerin üretimini etkiler ve bu duygusal dengesizlik ve depresyona yol açar. Otizme neden olan faktörler hala tam olarak bilinmese de beslemenin rolünün büyük olduğu kesin. Dr McBride, sadece beslenme düzenini değiştirerek otizmli bireylerin normal bir insan gibi günlük faaliyetlerini yerine getirebildiklerini ve sosyal becerilerini kazandıklarını söylüyor.
Sağlıklı Olduğumuza Emin Miyiz
Artık depresyon, uyku bozuklukları, dikkat eksikliği ya da anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar çoğumuzun gündelik yaşamının bir parçası. Özellikle üniversite yaşamı içinde bu sorunlarımıza o kadar alıştık ki onları bir hastalık olarak bile görmüyoruz ya da çok fazla yan etkisi olan ilaçlara başvuruyoruz. Dr. McBride’a göre, sağlıksız bir bağırsak florası kişinin duygusal durumunu ve karar verebilme yeteneklerini büyük oranda etkiliyor. Bu durumda günlük yemek düzenimizi gözden geçirmekte fayda var. Belkide sorun bizde değil,”canımızın istediği” yemeklerdedir…
-Yağnur Işık Çiftci
KAYNAKÇA
• https://www.tohumotizm.org.tr
• GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu – Natasha Campbell McBride
Anonim
Çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
Anonim
3 yaşında bir çocuk babasıyım, yazınız çok ilgimi çekti. Merakla ve hayretle okudum. Emeğinize sağlık ama lütfen bu ve bunun gibi yazılarınız devam etsin. Toplumsal farkındalık oluşması gerekiyor.