‘‘Tüylerim diken diken oldu.’’ Hepimiz bu cümleye alışığız. Genellikle korktuğumuzda veya üşüdüğümüzde söylediğimiz bu cümlenin altında yatan bilimi bilmek ister misiniz? Öncelikle bu duyguları yaşadığımızda vücudumuzda yaşanan olaylardan bahsedelim. Korktuğumuzda atalarımızdan kalan ‘’savaş veya kaç’’ içgüdüsel tepkimizden dolayı vücudumuzda adrenalin hormonu salgılanır. Yani adrenalin hormonu beynimizin bizim tehlike arz eden durumlardan kaçmamız için salgılanmasını sağladığı gizli bir savunma silahıdır. Bu yüzden adrenalin üşüdüğümüzde de salgılanır. Çünkü soğuk vücut ısısının düşmesi demektir. Ve bu da vücut için tehlikedir. Karşımızdaki devasa bir ayı da olsa veya havuzdan çıktığımızda tenimize çarpan soğuk da olsa vücudumuz aynı tepkiyi verir. Çünkü ciddiyet durumlarının farklılıklarına rağmen tehlike tehlikedir. Adrenalin hormonu tehlike anında salgılandığında kasların daha etkili bir şekilde kullanılması için kaslara olan oksijen geçişlerini arttırır. Ve hatta adrenalin salgılandığında vücudumuzda daha az acı hissederiz. Böylelikle yaralansak bile kaçmaya devam edebiliriz. Peki tüm bunların bizim tüylerimizle ya da bilimsel olarak doğru ifadesiyle kıllarımızla ne alakası var? Dediğimiz gibi vücudumuz tehlike anında bize hareket kabiliyetini verecek olan kaslarımıza odaklanıyor. Vücudumuzda yaşanan olaylar kaslarımızı maksimum verimde kullanmamızı sağlamak istiyor. Ve bizim kıllarımıza bağlı olan en küçük kaslar dahi sıkılaşıp geriliyor. Bu da derinin alt tarafından gerilen kıllarımızın derinin üst tarafında dikleşmesine sebebiyet veriyor.
Şu an bu özelliğimizi düşündüğümüzde çok mantıksız geliyor. Yani iyi de bir ayıyla karşılaştığımızda veya kaza yaptığımızda bizim kıllarımıza bağlı kasların kasılması ne işlev görecek? Tıpkı ‘‘savaş veya kaç’’ içgüdüsünün atalarımızdan bize miras kaldığı gibi bu özelliğimiz de yine atalarımızdan miras kalmış. Bundan binlerce yıl önce yaşamış olan atalarımız araştırmalar sonucu bizden çok daha kıllıydı. Ve bu kılların korku anında dikleşmesi onların tehlikeli hayvan karşısında daha büyük bir cüsseye sahip gözükmelerini sağlıyordu. Böylelikle o hayvana karşı bir nevi göz dağı vermiş oluyorlardı. Kılların bu işlevi binlerce yıl içinde adaptasyon sonucunda azalmış ve bizim için yaşam koşulları içinde önemi yitirmiş olsa da bir zamanlar atalarımız için bir yaşam unsuruymuş. Ve aslında günümüzde hala çoğu hayvan bunu korunmak için kullanıyor.
Kaynakça: