24.08.2014, tarihe “Kara Pazartesi” olarak geçti. Küresel piyasalar, Çin etkisiyle sallandı. Çin hisse senetlerinin 2007’den bu yana en büyük düşüşü yaşamasının ardından küresel ekonomide meydana gelen gelişmeleri sıralarsak;
- Emtia fiyatları 16 yılın en düşüğünü gördü.
- Brent petrol varil başına 45 doların altına indi.
- Avrupa hisseleri 2008 finansal krizinden beri en büyük düşüşü yaşadı. Alman Dax endeksi de ayı piyasasına girdi.
- ABD’de 10 yıl vadeli tahvil faizleri riskten kaçınan yatırımcıların alımları ile yüzde 2’nin altına gerilerken, New York borsasında Dow Jones ve S&P 500 endeksi açılışta yüzde 3 değer kaybetti. Nasdaq endeksinde kayıplar yüzde 8’i geçti
- Küresel hisse senetleri 2.7 trilyon dolar kazanç sildi.
- Milyarderler kolektif servetlerinden 127 milyar dolar kaybetti. (Bill Gates 3.2 milyar dolar, Jeff Bezos 2.6 milyar dolar, Carlos Slim 1.6 milyar dolar)
- Dünya’da yüzlerce endeks arasından sadece 6 endeks artıda kaldı. Bunlar; Slovakya, Bulgaristan ve Malta gibi ülkeler.
Zaten FED’in faiz arttırıp arttırmayacağı tartışmasının sebep olduğu volatiliteye yani oynaklığa, Çin etkisi de eklenince birçok çevrelere göre FED’in faiz arttırım ihtimali eylül için ortadan kalktı, aralık için ise küçük bir olasılık. Barclays, faiz arttırımın 2016’ya kalacağı yönünde görüş açıkladı.
Çin’deki gelişmeleri ülkemizde de sert hissettik. BİST’te 20 ayın en büyük satışı gerçekleşti. Aralık 2013 yolsuzluk haberlerinin çıktığı dönemden beri böyle bir düşüş görmemiştik. Diğer gelişmiş ülke para birimleri gibi Türk Lirası da gelişmiş ülke para birimlerine karşı değer kaybetti. Özellikle Euro, Türk lirasına karşı inanılmaz bir şekilde arttı. Genel olarak risk zamanlarında dolara yönelen yatırımcının bu hareketini ekonomistler, gelişmekte olan ülkelerdeki risklere karşı yatırımcı ilk güvenli liman olarak Euro’yu görmesi olarak yorumladı.
Çin gelişmelerine karşı ise gelişmiş ülkelerin eli kolu bağlı. Avrupalı yetkililerden, Çin’li yöneticiler doğru hamleler yapacaktır temennisi gelmesinin ardından dün Beyaz Saray Sözcüsü de sorulan soru üzerine Çinli yetkililerle görüşme içerisinde olduklarını söyledi.
Çin’de yaşanan gelişmelerin bu kadar büyük etkiler yaratmasının nedenlerine göz atarsak; ülkenin tek başına, dünya gayri safi milli hasılasının %15’ini oluşturmasına (karşılaştırma için, Rusya 2008’de battığında dünya gayri safi milli hasılasının %1’ni oluşturuyordu) ve toplam tüketim yüzdelerinde sadece petrolde %11, bakırda %57, demir cevherinde ise 3’te 2’yi kapsamasına bakabiliriz. Çin’de yapılan devalüasyon sonrası dünya çapında hisseler 5 trilyon dolardan fazla değer kaybetti. Bunun yanında şuan Çin piyasasındaki sallantı daha da büyüse bile, ülke bunun içinden çıkabilecek ekonomik enstrümanlara sahip ancak Brezilya, Yeni Zelanda ve birçok Afrika ülkesi gibi Çin’e yüksek miktarda ihracat yapan ülkeler büyük zarar görebilir. Yani birçok gelişmekte olan ülkeyi zor günler bekliyor.
Bunun yanında 25.08.2015 tarihinde, Çin’in faiz oranlarını düşürmesinin ardından hisse senetleri, emtia ve gelişmiş ülke para birimleri yükselişe geçti. Çin ise araştırma şirketleri ne kadar 3-3.5 puanlık büyüme öngörse de, 7 puanlık büyüme de ısrarcı olduğunu gösterdi. Bugünkü gelişmelerle ilgili, Londra’da Commerzbank AG ekonomistlerinden Peter Dixon “Çin’in hareketi düşüşün etkisini hafifletmeye çalıştıkları hissini veriyor. Yatırımcılar paniklemenin ardından bunun bir Avrupa değil, Çin problemi olduğunu fark ediyor” şeklinde yorumladı.
Temelde, Çin’deki büyümenin yıllar sonra %7’ye ulaşamayacağı öngörüsünden hareketle ortaya çıkan bu gelişmelerin nasıl seyredeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Sanırım artık yüksek büyüme oranlarına elveda diyoruz.