Yıllardır tüketim çılgınlığından bahsediyoruz ve teknoloji sürekli olarak bu anlayışı besliyor; ancak teknoloji geliştikçe çalışma şekillerini de daha efektif hale getiriyor. Binlerce çalışanı olan KODAK battığında şuan hala inanılmaz bir ivmeyle büyüyen İNSTAGRAM sadece 10 çalışana sahipti. Bu bizi Sarah Horowitz’in The Atlantic’te yayınlanan bir yazısına götürüyor: ‘’ Büyük şirketler tökezliyor. İşsizlik hala çok fazla. Ve orta sınıf giderek sadece bir hatıra oluyor. Bütün bu kötü haberlerle, umut için nereye bakabiliriz? Büyük Gerileme (Great Regression) ve Occupy Wall St. Hareketinin gölgesinde, sıradan insanlar iş dünyasıyla olan şartlarını yeniden tartışıyor. Daha az harcamak, daha çok yapmak ve problemleri birlikte çözmek istiyorlar. Onlar yeni “paylaşım ekonomisinin” temelleridir.’’ Bu sıradan insanlar için artık ortak tüketime dayanan ve her şeyi nakite çevirme mantığında çalışan bir kavram. Her gün daha fazla duyulmaya başlandı: ‘’Paylaşım’’ Ekonomisi. Yazımda paylaşım ekonomisi kavramını açacağım, dünyadaki Pazar büyüklüğünden ve örneklerden bahsedeceğim.
Paylaşım ekonomisin temelinde, sahip olduğun bir eşyayı, bir hizmeti hatta zamanını internet üzerinden 3. bir kişinin ihtiyacına sunmak yatıyor. Daire, bir yere giderken arabadaki boş koltuk, ofis ile başlayan çeşitlilik bugün Amerika’da tuvalet kiralamaya (bkz: AirPnP) kadar uzandı. Peki son dönemde Sharing Economy yani paylaşım ekonomisinin tüm dünyayı inanılmaz bir hızla sarmasının nedeni ne? Ekonomik kriz! İnsanlar kriz dönemlerinde tasarruf yaparlar, israftan kaçınırlar; işte paylaşım ekonomisi de kriz ortamında doğan bir olgu. 2008’de Airbnb’yi kuran Brian Chesky, Joe Gebbia ve Nathan Blecharczyk adlı üç kafadar krizi fırsata çevirmenin ne demek olduğunu en iyi açıklayan insanlardan sanırım.
Örneklerle devam edeceğim. İlk olarak Amerika merkezli bir girişim olan Airbnb’den bahsedeyim. Airbnb’de insanlar evlerini ya da odalarını bir ücret karşılığı internet üzerinden paylaşıma sunuyorlar. “blog.airbnb.com” adresinden yayınlanan ekonomik verilere göre 2008-2012 yılları arası 8.5 milyon kişi, 192 ülkede 33 bin şehirde yarım milyon kayıtlı yerde konaklamış. 2012-2013 yılları arasında sadece New York’ta 400.000 Airbnb kullanıcısı kalmış. Bu şehir ekonomisine doğrudan ve dolaylı olarak 632 milyon dolarlık katkı sağlamış. Bununla birlikte Airbnb’nin otelcilik sistemine uğrattığı zararın boyutları ise muamma.
Paylaşım ekonomisinin diğer bir yıldızı başka bir Amerika merkezli girişim Uber. Uber’in çalışma sistemi şöyle; sisteme müşteri veya araba sahibi olarak kayıt oluyorsunuz. Bir yerden bir yere gitmek istediğinizde yakınınızdaki kullanıcılardan biriyle bağlantıya geçip ulaşım ihtiyacınızı karşılıyorsunuz, belli bir ücret karşılığı. Uber’in büyümesindeki en önemli etkenlerden biri araba fiyatlarının ucuz olduğu Amerika’daki işşiz erkekler olmuş. Ancak tabii ki sistem korsan taksicilik tarzında olduğu için, birçok ülkede yasalara uymadığından kapanıyor. Hindistan’da bir kadının şoför tarafından cinsel saldırıya uğramasından sonra kapanmasıyla birlikte; Uber’in Hollanda, Brezilya, İspanya, Tayland ve Almanya’daki hizmetine haksız rekabete yol açması nedeniyle son verildi.
‘’Param olmadan çok şey aldım ben. Edep aldım, öğüt aldım, gönül aldım’’ demiş yazar Tarık Tufan ama artık geçmişte samimiyetle yapılan birçok şeyin yerini para karşılığı yapılanlar alıyor artık. Bu da paylaşım ekonomisinin dezavantajı olarak görülebilir.
Nasıl Airbnb ücretsiz çalışan Couchsurfing’in yerini alıyorsa, artık carpooling de ücret karşılığı yapılıyor. Geceleri ve kullanılmayan zamanlar arabaların boş durmaması adına, bir yerden bir yere giderken boş koltuğunu ücret karşılığı sunabilmek için, hava alanlarının otoparklarında araba park edip otopark parası ödemektense arabanı kiralaman için Getaround, RelayRides, driveYoyo, Blablacar gibi gittikçe popüler olmaya başlayan birçok girişim var.
Dünyada, takas usulü alışveriş (Zipcar ve SnapGoods), borç verme (Prosper ve Kickstarter), ağ kurma ve bağlantı (Connect.me), ofis alanı paylaşımı (Loosecubes ve WeWork), öğretme (Skillshare) ve hatta dadılık için (babysitting co-ops) gibi daha birçok örneğini görmek mümkün paylaşım ekonomisinin.
Peki Türkiye’de Durum Ne?
HemenKiralık, VillaKeyfiniz, UcuzaGidelim, OrtakAraba gibi yurt dışında başarılı olmuş girişimlerin Türkiye’de uygulanmasının yanında bir de orijinal girişimler var. Bunlardan biri Zumbara.
Zumbara para yerine zamanın kullanıldığı, yetenek ve tecrübelerin paylaşıldığı bir sistem. Diyelim iyi bir matematik bilgisine sahipsiniz, bir saat matematik dersi verebilirim diye ilan veriyorsunuz. Bu işlem bittikten sonra sizin sistemden bir saat alacağınız oluşuyor. Bu bir saatiniz karşılığında başka bir hizmet sunan kullanıcıdan, mesela ebru sanatı yapmayı öğrenebilirsiniz.
Peki çalışmayan ve büyük bir kesimi oluşturan ev hanımları nasıl yararlanır bu ekonomiden?
Yazının başında paylaşım ekonomisinin tuvalet kiralamaya kadar gittiğini söylemiştim. Sınırların bu kadar geniş olduğu ortamda ev yemekleri satışı dahil olmaz mı? İnsanların sağlıklı beslenmeye daha çok önem verdiği, glüten kelimesinin ağızlardan düşmediği ortamda, bir girişimci bunu değerlendirmiş ve ev hanımlarının yaptıkları yemekleri site kullanıcılarına satabilmesini sağlayan bir sistem kurmuş; KomşuYemeği.
Özetlemek gerekirse finansal krizin tetiklemesi ile hızla ivmelenen paylaşım ekonomisi, tüm dünyayı etkisi almaya başladı ve yeni iş kolları yarattı. İnsanlar devletin, şirketlerin sunamadığı iş imkanlarını artık kendileri oluşturmaya başladılar. 2014 yılında dünyadaki her 10 kişiden 3’ünün ortak tüketim hareketinde bir şekilde yer almış olduğunu dikkate alırsak, yakın zamanda bu ekonomi türünü çok daha fazla duyacağız.