“Made in China” ifadesi, dünyada üretilen tüm malların %50’sinde, Asya’da üretilen tüm malların %80’inde bulunuyor. Nüfus olarak da dünyanın beşte birine tekabül eden bu ülke, son yıllarda yakaladığı hızlı büyüme ile ekonomik anlamda Japonya, Almanya gibi büyük devletleri geride bırakmış durumda. Bununla da yetinmeyip dünyanın süper gücü konumunda bulunan Amerika Birleşik Devletleri’ne hemen hemen yetişmiş durumda. Özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında yıkılma tehlikesi yaşayan, sahip olduğu aşırı populasyondan ötürü  90’lı yıllara kadar belini doğrultamayan Çin, şaşırtıcı bir şekilde 2014 yılında Satın Alma Gücü Paritesinde (Purchasing Power Parity) ABD’yi geçerek birinci sıraya yerleşti -1872’den beri ABD liderdi-. Yani kısacası Çin Halk Cumhuriyet’i lakabına yakışır şekilde dünyayı ateşi ile yakmaya başladı. Bende yazımda kısaca bu Ejder’in büyümesindeki etkenlerden ve bunların sonuçlarından bahsetmek istiyorum.

capture-20150331-002636

1990-2013 yılları arası Satın Alma Gücü Paritesi

Çin’in büyümesine en büyük katkı sağlayan faktörlerden biri, hiç kuşkusuz sahip olduğu muazzam sayıdaki işçi miktarıydı. Şu an sayısı milyarlara tekabül eden işçiler, hem yabancı yatırımcı açısından hem de yerli yatırımcı açısından büyük bir yardımcı faktör olarak görülüyordu. 90’lı yılların başında sahip olduğu dengesiz nüfus miktarından dolayı ciddi sıkıntı çeken Çin, yabancı yatırımcının ülkeye olan katkısını artırmak için gümrük politikalarında kapsamlı değişikliklere gitti. Yabancı yatırımcı için de cazip olan Çin’de Doğrudan Yabancı Yatırım (Foreign Direct Investment) miktarı tırmanmaya başladı. 2013 yılında bu yatırım miktarı yıllık 350 milyar dolara yükselirken, yabancı şirket sayısı ise 436.000 oldu.

capture-20150331-002431

1990-2013 yılları arası Doğrudan Yabancı Yatırım Miktarı (Dolar)

Yabancı şirketler bu ucuz işçi ve taşıma ücretleri ile karlarına kar katarken, Çinli işçiler düşük maaştan ötürü ciddi miktarda zorluk çekiyordu. Hatta 90’lı yıllarda nüfusun %60.7’lik bir kesim (700 milyon kişi) günde 1.25 dolar altı gelire sahipti. Sağlık için ayrılan bütçe kişi başı yıllık 20 dolara tekabül ediyordu. Kıyaslama açısından aynı yıllarda Türkiye’de günde 1.25 dolar altı gelire sahip kişi sayısı %1.5, sağlık için ayrılan kişi başı bütçe miktarı yaklaşık 100 dolardı. Bu istatistiklerin durumu gayet iyi özetlediğini düşünüyorum.

capture-20150331-002914

1980-2011 yılları arası 1.25 dolar altı geliri olan kişi yüzdesi

Tüm bu olumsuz şartlara rağmen Çin, gelen bu yabancı yatırım sayesinde büyük bir ivme kazandı. Kendi eğitim, ulaşım, sağlık gibi temel ihtiyaçlar için büyük yatırım yaptı. Başta yoksulluk sorunu olmak üzere bir çok problemi çözmeye başladı. Fakat, fakirlik oranı yüzdesel olarak düşmüş olsa da toplam sayı olarak hala çok yüksek. Eskiden olduğu gibi halkı komünist rejimle oyalamayı başaramayan Çin Halk Cumhuriyeti, son yıllarda dışa çok fazla göç vermeye başladı. Günümüzdeki istatistiklere göre her 10.000 Çinliden biri yabancı bir ülkeye göç ediyor. Özellikle son yıllarda büyük gelişme kaydeden Güney Kore, Endonezya, Filipinler gibi ülkeler bu göçte büyük bir pay sahibi.

Fakat, 90’lı yıllara göre kıyaslayacak olursak Çin’in şu an büyük bir mesafe katettiğini ve en kötü ihtimalle önümüzdeki 10 sene boyunca bu yükselişi sürdüreceği aşikar. Özellikle yeni politika olarak benimsediği yerli üretim hususunda ilerleme katetmeyi başarabilirlerse Çin’de büyük yatırımları bulunan ABD başta olmak üzere birçok büyük ekonominin, Çin’in bu politikasından negatif yönde etkileneceği muhakkak.

Çin Hakkında Bilgi Vermesi Açısından;

            1 TL = 2,3783 CNY (YUAN)

  1. Süt —– 1 LT ——– 5,51 TL
  2. Su  —– 1,5 LT ——–  1,53 TL
  3. Cola — 0.33 LT —- 1,37 TL
  4. Taksi Tarifesi —- 1 Km —-   0,96 TL
  5. Internet —— 6 Mpbs ——– 47 TL
  6. Yumurta —– 12 adet ——— 4,73 TL
  7. Elma  ——- 1 Kg ——- 4,67 TL

 

Grafikler için: www.google.com/publicdata

Leave a Reply

1 comment

  1. Metin Ayyıldız

    Fiyatları düşürerek krizdeki Amerikalılara mal satamazsınız. Çin içe dönmek zorunda. Ürettiğinin çoğunu giderek kendi tüketicisine satmak zorunda. Ancak, yüksek tasarrufa ve ihracata dayalı bir ekonomiyi yapısal olarak içe yöneltmek hiç kolay değil.

    Ücretleri hızla yükseltemezsiniz. Aksi takdirde ihracat durur. Tasarruf oranını düşürmeniz gerekiyor. Bu da Merkez Komitesi kararıyla olmaz. Çinlilerin tasarruf davranışlarının değişmesi için, geniş sağlık sigortası, işe yarar bir emeklilik rejimi, işsizlik tazminatları gibi sosyal güvenliğe dayanan bir refah devleti inşa etmek gerekiyor. Bu da zaman ister. Ayrıca Çinlilerin beğenileri ile Amerikalı ve Avrupalıların beğenileri pek çok alanda farklı. İç pazara uygun mallar üretmek gerekecektir. Bu da yatırım ve zaman işi.

    Küresel ekonominin krizden çıkışı eski küresel düzene geri dönmekle olmayacak. Esas olarak ABD ve Çin’in ekonomik yapılarının değişmesiyle olacak. Bu da yarın olmayacak. Bu nedenledir ki, bu kez krizden çıkış eski çıkışlara kıyasla daha yavaş olacak ve daha fazla zaman alacak. Rubini’ye hak veriyorum.