Toplum sözleşmesiyle ortaya çıkan devlete tarih boyunca bir çok görev yüklenmiştir. Bunlardan ekonomik olanlar ideolojilere ve toplumların inanışlarına bağlı olarak farklılık gösterir. Yalnız, her yönetim biçiminden her ekonomik yaklaşıma kadar devletin yurttaşına karşı  değişmez temel görevleri vardır.Bunlar eğitim, sağlık, güvenlik ve adalettir. Bu seride devletin özellikle ülkemizin liberalleşmeyle ortaya koyduğu ekonomik küçülmenin artık temel görevlerini yerine getiremez hale veya getirmez hale gelişini irdeleyeceğiz. Yani ideolojiye bağlı olarak temel görevlerindeki evrimden. Fakat bunun için öncelikle liberalleşmenin bir metodu özelleştirme nedir ve etkilerini nelerdir bunları incelemek gerek.

Özelleşme ve Ekonomiden El Çeken Kamu

1929 Buhranın ardından sermaye yokluğuna alternatif olarak ortaya çıkan ve halkın ihtiyaçlarının karşılanması için kurulan kamusal işletmeler, II. Dünya Savaşı’nın ardından Batı Bloğu ülkelerince elden çıkarılmaya başlandı. Özelleştirme olarak nitelendirilen  bu hareketler zirvesine  1980’lerde tüm Dünya’da muazzam bir büyüklükle ulaştı.Reagan  ve Thatcher bunun dünyadaki öncüleri  iken ülkemizde ise Özal’dı. Özelleştirme ve muhafazakar liberalleşme hem Soğuk Savaşın sonunu getirdi ve ne yazık ki adaletsizlikleri daha da derinleşmesine toplumun içinde ane gibi yarları arttıran bir hamle oldu.Çünkü devlet asli görevlerinden de vazgeçiyordu. Toplum yararı kavramı yok olup yerine maliyet bilançoları yerleşiyordu. Bundandır ki yalnızca fabrikalar, otoyollar satılmıyor eğitim, sağlık ve güvenlikten sorumlu kurumlar ise bir küçülme içine giriyordu.

Kalite Artırımı mı?

Özelleşme fikrinin halkça destek görmesi için hızlı ve kaliteli hizmet iddiası ortaya atıldı. Bürokrasi gibi bir prangayla hızlı karar almak ve bu kararların uygulamanın zorluğu orta iken bu iddia kısmen doğruydu da. Özelleşen kurumlar ilk yıllarında hem ekonomik hem de hizmet bağlamında bir çok başarıyı elde etti. Lakin, artık hem yatırımlar hem de halen verilen hizmetler adaletli bir gelir dağılımını ve herkesin sahip olma hakkı olan güvenlik,eğitim ve sağlık hizmetlerini sekteye uğrattı.

Geleceğin Yapıcı Gücü Eğitimin Metalaşması

Toplumun bilginin aslında öğrenmenin sonu değil öğrenmenin anahtarı olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi bilgiye satın alınabilirlik kazandırdı. Başka bir deyişle metalaşan bilgi artık kendi pazarını oluşturabilirdi. Devletin önünde iki seçenek  belirdi. Ya hem teknolojik hem de sosyal gelişmelerin eğitimde yeni bir bakış ve yöntem ihtiyacı doğurduğu gerçeğiyle her açıdan yüzleşip asli görevlerini yerine getirecekler ya da  eğitim sisteminin ihtiyacı olan dönüşümün maliyetinden dolayı küçülmeyi ve eğitimi de özelleştirmeyi seçecekti. Türkiye tahmin ettiğiniz üzere ikinci grupta yer almayı yeğledi.

Ülkere Göre Kişi Başı Eğitim Harcaması

Yukarıdaki tabloyu analiz edersek Türkiye, Çin ve Meksika gibi kalabalık sınıflarda teorik tabanlı sisteme sahip devletler 3bin usd gibi bi meblağa ihtiyaç duyarken Lüksemburg, Norveç gibi öğrendiğini kullanma üzerine kurulu – ki çağın gereksinimlerine uygun olan – sisteme sahip ülkeler ise 17bin usd’ye ihtiyaç duyuyor.

Velinin Endişesi ve Bunla Beslenen Ekonomi

Bu aşamadan itibaren ülkemiz üzerinden gitmekte yarar var . Maliyetinden dolayı yapılmayan eğitim reformlarını daha küçük ölçekte başarmak isteyen velilerse dinamik ve kaliteli eğitim için hem özel dersleri hem de özel okulları beslemeye başladı.  Şu an Türkiye’de müzikten temel derslere, spordan yazılıma kadar pek çok alanda özel ders almak mümkün ve ne yazık ki kayıt altına alınmadığı için bu ekonominin hacmini tespit etmek imkansız. Öte yandan bir de özel okullar gerçeği var. 2016-2017 öğretim yılında Türkiye’de 8 bin 18 özel okul bulunuyor ve bu okullarda  1 milyon 154 bin 68 öğrenci eğitim görüyor. Oysa 2014-2015 öğretim yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 656 bin 96 idi.( 15 Temmuzdan bu yana bin 90 okulun KHK’lar ile kapatılmış olmasına rağmen 2 yıl içinde özel okullar da okuyan öğrenci sayısındaki artış %60.67 ). Velilerin  özel eğitim kurumlarına bu yıl yaptığı toplam ödeme ise 30 Milyar Türk lirasının üzerinde ( yüksek öğretim hariç ) ki bu meblağ Türkiye deki eğitim harcamalarının %18.8’sine denk.

Devletin Teşviki ve Yol Açması

Teorik testler ve sınırlı “kaliteli” kontenjanlara ulaşma olarak kurulan sınav sisteminin doğal sonucu dershanelerin kapatılmasının ardından istihdamın kaybolmaması adı altında devletçe ne yazık ki bırakın modern eğitim anlayışına sahip olmamalarını fiziki koşulları oldukça namüsait bir çok kuruluşa okul ruhsatı verildi.Ayrıca bu okullara giden öğrencilere ailelerinin ekonomik durumuna göre teşvik paketleri açıklandı. Bu teşviklerin ve verilen ruhsatların ardındaki asıl sebep ise devletin eğitim için yaptığı harcamaları kısması ve eğitimdeki özelleşmenin hızlanmasıydı. Hali hazırda ilk ve orta dereceli okullarda okuyan öğrencilere yönelik uygulanan teşvik kapsamında en yüksek dilim 5bin TL iken tablodan da hatırlanacağı üzere Türkiye’de hükümet kişi başı 12.496 TL(3.324 usd güncel kur 3.75 tl) harcama yapıyor. Yani hükümet hem öğrenci başı yaklaşık 7bin lira kar ediyor hem de teşviklerle velinin gönlünü feth ediyor(!)Öte yandan tüm bunlar lise düzeyindeki her 5 öğrencinin 1 özel okullar da eğitim görmesi sonucunu doğuruyor.

Başarıyı  Getirdi Mi?

Velilerin arayışları hükümetin çabası(!) akademik başarıya ne kadar yansıdı?Bu sorunun cevabını  çağa uygun belirteçlerle bulmak gerek. PISA testi her yıl OECD üyesi ülkelerde uygulanan çağın gerekliliklerine göre revize edilen eğitim başarısı ölçütüdür. Aşağıdaki tablo ise devlet ve özel okullarım PISA’da  matematik branşında  “en iyi ” kategorisindeki öğrenci sayıları verilmiştir.

Devlet Özel
2012 %1.4 %16
2015 %0.4 %3

 

Yatay okumada tablo gösteriyor ki özel okullar, devlet okullarına nazaran çağın gerekliliklerini yakalamada daha başarılı. Fakat dikey okuma şunu gözler önüne seriyor ki ülkemizdeki hem devlet hem de özel okullar yıllar içerisinde zaten oldukça sınırlı olan başarılı öğrenci yetiştirme yetisini kaybetmiş.

Son Söz

Tüm bunlar şunu gösteriyor ki T.C. A.Ş. artık çağdaş ve kaliteli eğitimin kar getirmediğini düşünüyor ve kendi tekelini kendi eliyle kırıyor. Öğretim birliği yasasıyla ( bilinen adıyla tevhid-i tedrisat kanunu ) sağlanan uzlaşının özel okulların sahip olmaya başladığı ekonomik güçle birlikte kırılması ve toplumun ortak tarih, kültür ve gelecek olgularının kökünden sarılması tehlikesi de göz ardı edilemez.

Serinin bir sonraki yazısında ise devletin sağlık alanın küçülmesini irdeleyeceğiz.

 

Kaynakça

  • Ay, Dilara. (2014 , Haziran) Eğitim Sektörü Raporu. TSKB Ekonomik Araştırmalar.
  • Orkunoğlu , I. (2010) Özelleştirme ve Alternatifi. Akademik Bakış Dergisi İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi . Kırgızistan. Sayı : 22.
  • http://www.sozcu.com.tr/2017/egitim/2016-2017-milli-egitim-istatistikleri-yayinlandi-1768717/
  • http://www.hurriyet.com.tr/ozel-okul-sayisi-10-kat-artti-40483978
  • https://www.youtube.com/watch?v=JfhwK5PjcJY
  • dogrulukpayi.com/bulten/oecd-egitime-bakis-raporu-egitim-finansmani

Leave a Reply