Serinin ilk yazısında asli görevlerinden vazgeçen ve ekonomik desteğini çeken devletin eğitim alanındaki küçülmesini irdeledik.Bu yazı da ise sağlık gibi “hayati” bir konuda devletin ekonomik ve sosyal tavrını inceleyeceğiz.

Mazinin Umudu Sosyal Devlet!

Sosyal ya da refah devleti  kavramı yurttaşlarının temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde merkezi bir yapıca karşılanması ilkesine dayanan sosyal demokrasinin tezahürü  olarak tanımlanabilir.Bu kavram ilk çağ Yunan şehir devletlerinden itibaren bazen yaygın bazense nadir olarak kendine hep bir uygulama alanı bulmuştur. Ne yazık ki, sosyal devlet adına güneşin en parlak olduğu Soğuk Savaş döneminin ardından devletlerin şirketleşmesiyle o da diğer toplumcu uygulamalar gibi  karanlıkta yerini almıştır. Başka bir deyişle devlet yurttaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılamaktan vazgeçmeye başlamıştır. Bunun bir sonucu ise eğitim de olduğu gibi sağlıkta küçülme olmuştur.

Küçülme için İki Yöntem

Merkezi bütçedeki sağlık  harcamalarının kısılması için iki yöntem kullanılır.  Bunlardan ilki, devlet tarafından finanse edilen sağlık kurumlarının azaltılması ve özel sağlık kuruluşlarının artırılmasıdır. Ayrıca, ilk yöntemin başarıya ulaşması için devlet kurumlarındaki hizmet kalitesinin düşürülmek suretiyle halk özel sağlık kuruluşlarına mahkum ettirilir. İkinci ve ne yazık ki hanehalkı ekonomisini daha derinden vuran ise  sosyal güvenlik fonlarında -ki bu ülkemizde SGK tarafından yönetilir- halkın payını arttırmaktır. Bu yöntem ayrıca siyasal olarak da ilkine nazaran hükümetlere daha az zarar verir. Çünkü bir yandan hizmet kalitesi aynı kalır öte yandan da kağıt üzerinde devletin sağlık harcamaları artar. Ne yazık ki bu artış tamamen “katkı payları” ve  “fark ödemeleriyle” sübvanse edilir.

Sağlık Sektörünün Genel İşleyişi

Sağlık sektörü veya ekonomisi diğer temel ihtiyaç ekonomilerinden farklıdır. Bu fark sağlık hizmetlerinin basamaklı bir yapıdan oluşmasından kaynaklanır. Sağlık hizmetleri tedavi edici ve önleyici olarak ikiye ayrılabilir. Önleyici hizmetler, yer yıl düzenli olarak  alınması gereken önlemleri ve yapılması gereken tetkikleri içerir. Tedavi edici sağlık hizmetleri ise kendi içinde üç basamaktan oluşur. Bu basamaklar hastalığın tedavisinin zorluğuna göre artar. Buna paralel olarak tedavi maliyeti de artar. Sağlığa iktisadi bir bakışta bulunduğumuz takdirde şu ortaya çıkar: önleyici hizmetler teşhisi kolaylaştırdığı için tedavi maliyetini düşürür. Yani, her yıl yapılan chack-uplar külfetli görünse de bir yatırım gibi düşünülebilir. Öte yandan basamakların doğru takip edilmesi doğru ve hızlı tedavinin önünü açar. Hem kaynak hem  efor tasarrufu sağlanır.

Türk Toplumunun Algısı

Ne yazık ki Türk toplumu olarak önleyici hizmetlerden kaçınıyoruz. Kişi başı yıllık önleyici sağlık hizmeti harcamamız ise sadece 4TL başka bir deyişle hasta olmadan hastaneye gitmekten kaçınıyoruz. Aslında burada bir suçlu bulunacaksa bu kamu olmalı çünkü artırdığı sağlık maliyetleri halkı sağlıkta dahi bir tasarrufa sürüklüyor. Öte yandan kamu 2000li yıllarında başında yaptığı bir dizi düzenleme ile sağlık hizmetlerinde basamakları pratikte ortadan kaldırdı. Yani, yurttaş tedaviye istediği basamaktan başlayabilir hale geldi ki bunun hem tedavi için hem de ekonomi için etkisi oldukça yıkıcı. Bir taraftan hastanelerden yoğunluk oluşurken öte taraftan yurttaş yüksek ödemeler yapmak zorunda bırakıldı.

Yöntem 1: Daha Çok Özel Hastane

Türk iktisadi tarihinin en büyük özelleştirme hareketlerinin yapıldığı son 15 yıllık dönem sağlık sektörü açısında incelendiğinde de benzer bir sonuç ortaya çıkıyor. 2002 yılından 2016  yılına değin özel hastanelerin sayısında yıllık  ortalama %11.21’lük inanılması güç bir artış söz konusu iken  kamu hastanelerin sayısında ise yalnızca yıllık ortalama %1.12lik bir artış söz konusu.  Bu ortaya şunu koyuyor devlet hastanelerin yapımından işletmesine bir tamamı ile bu maliyetten kurtulmak için sektördeki büyümüyor bilakis küçülür. Çünkü sağlık gibi bir demografik sektörün büyümesinin nüfus artışı oranından az olması aslında bir küçülmedir. Bahsi geçen yıllarda ülkemiz nüfusundaki ortalama artış ise ortalama %1.5.

Yöntem 2: Parası Sizden Reklamı Bizden

Yukarıdaki tablo T. C. A. Ş.’nin yaptığı sağlık harcamalarının gayri safhi milli hasılaya oranı gösteriyor. Tablonun analizi iki temel göstergeyi ortaya çıkarıyor. İlk kamu sağlık harcamalarını % 4.5-5  bandına sabitleme arayışı içinde oysaki OECD ortalaması %9.3’tür.ikincisi ise 2008 yılına kadar artış trendine sahip olmasına rağmen bu yılda bir kırılma gerçekleşiyor. Bunun sebebi ise o yılda yapılan büyük sosyal güvenlik reformu. Yoksa irticası mı demeliydik?

milyon TL

Genel Toplam Merkezi Mahalli SGK Toplam Hanehalkı Diğer
1999 4 985 3 048 1 274 158 1  616 1 937 1 449 488
2008 57 740 42 159 15 948 865 25 346 15 580 10 036 4 251
2016 199 756 94 012 28 731 1 118 64 163 25 744 19 562 6 182

Yukarıdaki tablo  bazı yıllara göre ülkemizde yapılan sağlık harcamalarını yansıtmaktadır. Bu tabloda  hem nüfusun artışı hem de ekonominin doğal büyümesiyle dikey yönde bir artış söz konusu olsa da devletin sağlıktaki küçülmesinin ortaya koyan yatay okuma oluyor. 2008 yılında hanehalkının yaptığı sağlık harcaması toplam harcamanın %17 gibi bir oranın teşkil ediyordu. Aynı veri 2016 yılı için %12’yi yansıtıyor. İstatistikler hanehalkının daha az harcama yaptığını gösteriyor diyebilirsiniz eğer 2008 yılında yapılan SGK reformunu(!)gözardı ederseniz. Bu gerçek 2008 yılından itibaren daha önce bahsettiğim küçülme yöntemlerinden ikincinin yürürlüğe konması için  hayatımıza sokuldu. Artan prim ödemeleri, ertelenen emeklilikler ( kamuoyunda bilinen adıyla yaşa takılanlar) , 2012 yılında yürürlüğe konan Genel Sağlık Sigortası ve ilaç katkı paylarıyla birlikte SGK bütçesinin %45.46’sı doğrudan hanehalkı karşılamaya başladı. Başka bir deyişle 2016 için hanehalkı sağlık harcaması gerçekte toplam sağlık harcamasındaki oranı %27.03 oluyor. Tüm hesapları şöyle özetlemek mümkün: T. C. A. Ş. ikinci yöntemi uygulamakta oldukça başarılı oluyor. Yapılan reformlar, ortaya konan veriler, yürütülen PR çalışmaları hepsi yukarıda bahsettiğim küçülmenin ikinci yönteminin başarısını(!) ortaya koyuyor. Sonuçta da sağlığı için daha çok çalışmak zorunda kalanlar bizler oluyoruz.

Son Söz

Asli görevlerinden daha da ilerisi sağlık gibi ehemmiyeti aşikar bir hizmetten dahi kar yapma amacı güden bir kamuyla karşı karşıyayız. Özellikle son bir kaç yılda yeniden gündeme oturan yap-işlet-devret modelinin sağlık sektörüne kadar girmesi yazı boyunca incelediğimiz sağlıktan elde edilen karın nicel büyüklüğünün yanında  nitel büyüklüğünü de gözler önüne seriyor.

 

Kaynakça

http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1084

http://rapor.saglik.gov.tr/istatistik/rapor/index.php

http://www.tuik.gov.tr/basinOdasi/haberler/2014_64_20141111.pdf

https://www.muhasebat.gov.tr/content/duyuru/sosyal-guvenlik-kurumlari-butce-gelirleri-ekod4/180737

http://www.isvesosyalguvenlik.com/sosyal-guvenlik-reformu-reformun-tarihcesi-reformla-gelen-yenilik-ve-degisiklikler/

Leave a Reply