Irk eşitsizliği, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yüzleştiği önemli siyasal, sosyolojik ve ekonomik sorunlardan biridir. Irkçılık insanlık tarihi boyunca çeşitli şekillerde değişime uğrayarak varlığını sürdürse de günümüzde çok farklı biçimde sistematik ırkçılık olarak karşımıza çıkıyor. Irk eşitliğine yönelik ve ayrımcılık karşıtı kurallar uluslararası insan hakları maddelerinde ve çoğu ülkenin de anayasasında bulunmasına rağmen çoğu gelişmiş ülkede bile ırkçılık ve ayrımcılıklar hala büyük sorun teşkil ediyor ve sosyo-ekonomik eşitsizlikler hala devam ediyor.
Çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede göçmenler ve ırksal/etnik azınlıklar yerli halktan daha az ve ortalamanın altında ücret kazanıyorlar. Fırsat eşitsizlikleri, potansiyeline ulaşamayanlar için yetenek kaybına ve bu insanların topluma ve ekonomiye tam potansiyel katkıda bulunamamasından dolayı kaynak israfına neden oluyor.
Demokrasinin en önemli gereksinimleri arasında azınlık haklarının korunması, fırsat eşitliği, ırk ve cinsiyet ayrımının yok edilmesi geliyor. Daha üretken, uyumlu ve eşitlikçi toplum olması için ırksal ücret eşitliğini sağlamak şart. Gelir eşitsizliği zamanla azalmasına rağmen çoğu ülkede ikinci ve sonraki nesiller için hala mevcut. Irksal gelir eşitsizliği kadınlar arasında daha az görülüyor ama bu eğitim gibi bazı etkenlerden dolayı farklılık gösterebiliyor.
Irksal ve etnik gelir eşitsizliğinin nedeni doğrudan veya dolaylı ayrımcılık olabilir. Her şekilde ayrımcılıkla mücadele kanunları gelir eşitsizliğini azaltmak veya önlemek için yeterli gözükmüyor. Öncelikli olarak yapılması gereken, ırksal ve etnik azınlıkta olan gruplarda daha iyi işlerde çalışması için hangi özellikler ve vasıfların eksik olduğunu anlamak amaçlı programlar uygulanabilir.
Gelir eşitsizliğinin en önemli nedenlerinden biri de eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamamasıdır. FED 2016 yılı istatistiklerine göre ABD’de beyaz ailelerin %39’u lisans eğitimi veya yüksek eğitim mezunu, siyahi ve hispanik ailelerde ise bu oran sırasıyla %23 ve %17. Ebeveynlerin ikisinin de üniversite mezunu olanların oranı beyaz ailelerde %18, siyahi ve hispanik ailelerde ise bu oran sırasıyla %5 ve %6. Okullarda ve üniversitelerde ayrımcılıklar da azınlık ırklardan olanların eğitimde daha başarısız olmalarına veya okulu bırakmalarına neden oluyor. Irklar arasındaki eğitim durumundaki farklılıklar nesiller boyunca da devam ediyor.
ABD merkez bankası FED istatistiklerine göre 2016 yılında beyaz ailelerin ortalama serveti 171 bin dolar iken, siyahi ailerin ortalama serveti 17 bin 600 dolar civarında. Bu verilere göre beyaz aileler siyahi ailelerden yaklaşık 10 kat daha fazla servete sahip. Hispanik ailelerin ortalama serveti 20.7 bin dolar değerinde, beyaz ailelerin ortalama servetinden 150.3 bin dolar daha az. 2013 yılının verileri ile 2016 yılının verilerini karşılaştırdığımızda ise beyaz-siyahi ailelerin ortalama servet farkının 20.7 bin dolar ve beyaz-hispanik ailerin ise 18.1 bin dolar daha da arttığını görebiliriz. Ev sahipliği oranı açısında da ABD’de siyahiler, beyazlar ve hispanikler arasında büyük farklar var. 2019 istatistiklerine göre beyazlarda ev sahipliği oranı %73.1, siyahilerde ve hispaniklerde ise bu oran sırasıyla %46.6 ve %40.6. 1995-2007 seneleri arasında beyazlar ve siyahların ev sahipliği oranı %27lik büyük farkla nispeten istikrarlı devam ederken, 2008-2017 seneleri aralığında %29’a yükselmiş. 2018 yılında sonra ortalama %31 kadar büyük fark var. Beyazlar ve hispaniklerin de ev sahipliği oranı belirli yıllar arasında azalsa da, son yıllarda hala büyük bir fark var.
2018 yılında ABD’de işsizlik oranı %3.9 idi. Siyahiler ve Kızılderililer & Alaska yerlileri sırasıyla %6.5 ve %6.6 ile işsizlik oranının en yüksek olduğu gruplar. İşgücünün çoğunluğunu ABD’de %78 ile beyazlar oluşturuyor, siyahiler ve Asyalıların oranı ise sırasıyla %13 ve %6. Ülkenin işgücüne katılım oranı %62.9, beyazların, siyahların ve Asyalıların işgücüne katılım oranları ise sırasıyla %62.8, %62.3 ve %63.5.
Göçmenlerin iş gücüne katılması küreselleşen dünyada bir ülkenin ekonomisi ve sosyal düzeni için önemli etkenlerden biridir. Ekonomide büyüme ve sosyo-ekonomik eşitlik ve uyum için genç nesillerin işgücü piyasasına entegrasyon sağlayabilmesi gereklidir. Gelişmiş ülkelerin çoğunda göçmenlerin işsizlik oranları yerli halkın işsizlik oranından daha fazla. İkinci kuşağın istihdam oranları eğitim seviyesi ile birlikte artmasına rağmen yerli halkın seviyesine ulaşamıyor. OECD araştırmasına göre, yerli halkla aynı eğitim seviyesi olan göçmenler de iş dünyasında daha az başarılılar, bu da iş dünyasında ayrımcılığın ve terfi etmede dezavantajların olduğunun göstergesi. Bu başarısızlığın nedenleri arasında çalışanların, işverenlerin ve müşterilerin ayrımcılığı ve göçmenlerin medyada olumsuz ve stereotipik yansıtılışları vardır. Dinsel ve kültürel farklılıkların olması da işgücüne katılımlarındaki başarısızlıklarında etken olabiliyor. Sosyal yaşamlarında maruz kaldıkları ayrımcılık da azınlık ırklardan veya göçmen olan bireylerin çalışma motivasyonunu azaltıyor.
OECD ve İLO araştırmalarına göre de göçmenlerin iş dünyasına girmekte ve ilerlemekte başarısız olmalarının en önemli etkeni ise ırkçılık ve ayrımcılıklar. Ayrımcılık ve ırkçılığa karşı yasaların geliştirilmesine rağmen, global ekonomik krizden sonra göçmenlerin ırkçılığa ve ayrımcılığa maruz kalma riskleri daha da arttı. Avustralya’da yapılan bir araştırmada yeni üniversite mezunu göçmen gençlerin çoğu daha fazla geri dönüş alabilme şanslarını arttırmak için mülakatlarda takma Avustralyalı ismi kullandıklarını açıklamışlar. Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada hepsi lise mezunu olan öğrencilerin yaptığı iş başvurularında, ırklara ve etnik kökenlere göre mülakat için geri dönüş oranlarında ciddi farklar olduğu ortaya çıkmış. Anglosakson kökenli isimlere sahip olanların geri dönüş alma oranı %35, İtalyan ve yerli isimlerde ise oran sırasıyla %32 ve %26. En az oranda geri dönüş alan grup Çin kökenli isme sahip olanlar (%21), Orta Doğu kökenli isimleri olanlarda ise bu oran %22. Araştırmanın sonuçlarına göre bu ayrımcılığın ana nedeni müşteri kaynaklı ayrımcılık. Göçmenlerde bu nedenle kendi işlerini kurma oranları veya girişimcilik teşebbüsleri daha fazla olabiliyor, fakat bu bir fırsattan değil de iş bulmakta karşılaştıkları engelleri aşamamalarından doğan ir tür zorunluluktan dolayı kaynaklanıyor.
Irk eşitsizliğini önlemek amaçlı sadece belirli gruplara yönelik politikalar yerine, doğrudan sorunların çözümüne yönelik politikalar uygulamak daha uygun ve etkili olacaktır. Örneğin, kariyer gelişimi için ırksal azınlıkta olanların isteklerini ve rehberliği arttırmak üzerine politikalar sadece ırksal azınlıklar için değil düşük maaşlı çalışan tüm çalışanları kapsayabilir.
Kaynaklar:
- http://www.mahfiegilmez.com/2020/06/amerikada-irkclk.html
- Netflix: Explained: Racial Wealth gap: https://youtu.be/Mqrhn8khGLM
- https://www.oecd.org/cfe/leed/50473547.pdf
- IZA World of Labor, https://wol.iza.org/
- OECD Data, https://data.oecd.org/
- Bertocchi, G. Slavery, racial inequality, and education. IZA World of Labor 2015: 122 doi: 10.15185/izawol.122