Devlet Tiyatrosunda Bir Klasik: Anna Karenina

Anne Karenina: yılların eskitemediği, farklı yorumlarla tekrar tekrar sergilenen klasik yapıt. Devlet tiyatrolarında da karşımıza çıktı. İlk gösterimi 2017’de olan oyun bu sene de çok ilgi çekiyor nitekim salonda boş koltuk yoktu. Ben de ancak bu sene izleme keyfine varabildim. Anna Karenina oldukça uzun ve detaylı bir roman. Bundan ötürü tiyatrosuna giderken fazla beklentim olmadan gittiğim doğrudur. Şahsen sadece Anna’nın hayatını konu edinmiş ve diğer karakterlerin mutsuzluklarına, mutluluklarına, gelişimlerine yer vermeyen bir yapıt bekliyordum. Kısacası Anna Karenina’nın 2012 yapımı filmi gibi bir durum söz konusu olacağını düşünmüştüm. İçi doldurulmaya çalışan romantizm ve es geçilmiş detaylar… Aslına bakarsanız Anna Karenina romanının hiçbir zaman Anna’ya odaklandığını da düşünmemişimdir. Ortada koskoca Levin dururken Anna içimde bir yan karakter olarak kalmıştır. Hal böyle olunca izleyeceğim yapıtlarda bunu bulamayacağıma kendimi inandırmıştım fakat bu yapıt bakış açımı değiştirdi.

Oyunun başından sonuna kadar bir görsel şölen olacağı belliydi. Gerek kostüm gerek sahne dekoru olsun başarılıydı. Fakat bu şölenin en güzel içeriği danstı. Muhtemelen, oyuncuların dans performansları benim için senaryonun dahi önüne geçebilirdi, eğer ki senaryo bu kadar başarılı bir şekilde detaylandırılmasaydı. Şimdiyse tek düşünebildiğim şey bu dansın bu senaryoya ne kadar yakıştığı. Bunun yanı sıra sahne geçişlerinin senaryonun bir parçası olması çok güzeldi. Özellikle Anna’nın kardeşi Stiva’nın olduğu sahnelerde geçişler onun hizmetkârları üzerindeki gücünü gösterirken, Tolstoy’un onu cezalandırmasıyla o gücün nasıl kaybolduğunu da gösteriyor.

Gelelim Levin’e… Levin bir çok eleştirmenin de dediği gibi, isminden dahi anlaşılabileceği üzere, Lev Tolstoy’u yansıtan bir karakter. Gerek aristokrasi hakkındaki görüşleri olsun, gerek oyunun sonunda dine ve kiliseye dönüşü olsun Tolstoy kendini katmış romana. Bu oyunda da Levin’in kişisel gelişimi detaylı ve başarılı bir şekilde aktarılmış. En başlarda inançsız olduğunu her fırsatta dile getirmesi ve oyunun sonunda kendini kilisede bulması… Bir çiftçi olarak aristokrasideki yerini reddetmesi… Özellikle tarlasında köylü olmak istediğini haykırdığı sahnenin resmedilişi olağanüstü. Her şeye rağmen kendisine hem aristokraside hem de köylüler arasında uygun bir yer bulması dahi anlamlandırılmış oyunda.

Levin ve Kitty

Tüm bunlar hesaba katıldığında başarılı ve izlenilmesi gereken bir oyun. Aslı Artuk, Cengiz Uzun, Özden Gököz gibi isimler başrol olarak yer alıyor, bu sene Ankara’da Cüneyt Gökçer’de sahneleniyor. İki saat yirmi dakikalık, iki perdelik bir oyun olduğundan detaylara yer verilebilmiş. Romandaki hisleri yansıtan, daha çok şiirsel bir oyun olmuş. Anna Karenina romanını seven herkesin izlemesini öneririm.  Emeği geçenlerin eline sağlık…      

Görsel Kaynaklar

http://www.devtiyatro.gov.tr/programlar-sehirler-ankara-detay-anna-karenina.html

Leave a Reply

1 comment

  1. Melike

    Sudenur Soysal, hakkında yazmak için iyi bir oyun seçmiş, yazısıyla da oyunun hakettiği değeri vermiş. Gelecek yazılarını da dört gözle bekliyor olacağız.