Demode
Tarihinin en kötü yılını geçen sene geçiren Fenerbahçe yine istediği gibi bir yıl geçiremedi ve şu an sadece Ziraat Türkiye kupası iddiasıyla Avrupa hayallerini elinde bulunduruyor. Belki de taraftarın tarihteki en sevdiği başkan olarak gelen Ali Koç, vizyonlu söylemleri ve demode düşüncelere sahip olmayan tarzı ile Fenerbahçe için çok büyük bir şans olduğunu düşündüğüm bir insandı ama maalesef çok büyük bir hata takımı bugünlere getirdi. Dünya futbolunda işe yarayan ama Türk futbolunun profesyonellikten uzak olmasından dolayı çalışmadığını düşündüğüm sportif direktörlük kavramını profesyonellik ve kurumsallık adı altında Fenerbahçe’ye sokmaya çalışan Ali Koç, tam da burada büyük çuvalladı. Fenerbahçe kulübünü hem maddi yönden hem de başarı ve vizyon yönünden neredeyse bir çıkmaza sokan Comolli’yi bu görev için uygun gördü. Bu kararın üstünden yaklaşık 2 yıl geçmesine rağmen hala büyük menajerlik şirketleri ile yaptığı anlaşılmaz işler ışığında arkasında bir enkaz bırakan Comolli’nin tercihleri kulübün hedeflediği noktaya gelmesini engelleyen en büyük faktör oldu. Bu enkazın üstüne Cocu’nun da yetersiz takım içi iletişimi ve otorite problemi onunla da yolların ayrılmasına neden oldu ve Türk futbolunda birçok kez gördüğümüz geçmişe dönüş projesi başladı. Üstünden hiç zaman geçmemiş ve hiçbir şey değişmemiş gibi Ersun Yanal yeni bir umut olarak takımın başına getirilmişti. Tam da burada atlanılan bir detay vardı. Taraftarın çok sevmesine rağmen kulüp ile bağları sağlam olmayan Ersun Yanal’ın ilk Fenerbahçe macerasından nasıl ayrıldığı göz ardı edildi ve bir de üstüne hücuma dayalı futbolu seven bir hocaya emanet edilen vasat bir takımın ilk Ersun Yanal zamanındaki gibi oynaması beklendi ama böyle bir şey hiçbir zaman beklenemezdi ve olmadı da. Şimdi de kurtuluş olarak 35 yaşındaki Gökhan Gönül ve 32 Yaşındaki Caner Erkin’in düşünüldüğüne dair haberler çıkıyor. Tüm bu yazdıklarımı neden anlattım belki bunu düşünüyorsunuzdur şu an çünkü birkaç küçük kendi fikrim harici neredeyse herkesin bildiği şeylere değindim. Bu hataya yeniden düşülmesinden korktuğum için size bunları yeniden hatırlatmak istedim. Kafasını tüm teknik direktörlük kariyerinde değiştirmeyen ve bir adım dahi ileri atamayan insanların çok yoğun olduğu ülkemizde artık kurtuluşun geçmişten değil gelecekten geldiğini düşünüyorum. Tabii, hemen hemen her kulübün zor zamanlarda sarıldığı bir dal olarak gördüğü insanlar geliyordur sizin de aklınıza ama bu insanlar aklınıza gelince bir düşünün ve kendinize bir sorun, bu insanlardan kaç tanesi yeni bir mantaliteyi takıma kazandırabilip takımı bir adım öne götürebildi. Emin olun bu örneğe uyan teknik adam sayısı bir hayli düşük. Ligimizdeki teknik direktörlerin yaşlarına baktığımızda 65 yaş üzerinde bulunan tek hocanın lig tarihindeki en başarılı hocalardan Fatih Terim olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Kendini ve takımı yenileme yönünden yeri geldiğinde ‘’neşter atmak’’ olarak ifade edilen sert değişikliklere de kaç kere gittiğine tanık olduk ama yer yer onun bile bazı noktalarda geri kaldığını düşünüyorum. Yine de bireysel gelişimini durdurmayan bir insan olduğunu da itiraf etmek gerek. Fatih Terim’in yanına yazabileceğimiz birkaç ileri yaşta teknik direktörden başka artık dünya futbolunu yakalayabilen ileri yaş teknik direktör neredeyse kalmadı ve çoğu yerini gençlere bıraktı. Yanlış anlaşılmasın, kesinlikle yaş ile modernizasyonun ters orantılı ilerlediğini söylemiyorum. Tek söylemek istediğim benim bu ikiliye ülkemizde hatta dünya futbolunda aynı anda çok nadir rastladığım. Bunlara ek olarak yaşları genç ama beyinleri 1990’larda kalmış çok fazla hocamız da mevcut. Tüm bu modern futbolun gereksinimlerine ayak uyduramayan insanlara rağmen kulüplerin geçmiş hocalarından bir anda medet ummasını ve futbol girişimcisi olarak tabir ettiğim insanlara şans verilmemesine bir anlam veremiyorum açıkçası. Üstünden yıllar geçmesine rağmen sanki dün gitti bugün de geldi gibi düşünerek hem teknik direktör hem de futbolcu alınması bazen güzel yarım kalmış bir hikayeyi tamamlamak gibi olsa da çoğu zaman çok hızlı gelişen futbolda yerinde saymaktan başka hiçbir işe yaramayan bir yol oluyor. Daha da iyi anlamak için bu konuyu zamanında ligde fırtınalar estirmiş, üç büyük kulüpte de şampiyonluk yaşamış Mustafa Denizli’nin şu an nerede olduğunu sormak yeterlidir herhalde. Çok büyük başarılara sahip olsa dahi bireysel anlamda gelişemeyen bir insanın bu oyunun içinde yeri yok artık.