Yüzyıllar boyunca Avrupa veya İslam Alemi fark etmeksizin faiz almayı büyük bir günah olarak
görmüş, bankacıları(tefecileri) şeytanın elçileri olarak algılamışlardır. İslam Alemi’nde faiz alanlar
ibret-i alem olarak cezalandırılmışlardır ancak Ortaçağ Avrupası cezalandırmak için bu kadar büyük
tutum göstermemiştir. Katolik Kilisesi, 1292’de sonuncusunu icra ettiği Haçlı Seferleri’nden dolayı Avrupa’daki kitleler üzerindeki etkisini çoklukla yitirmiş ve “Günahkarlar” üzerindeki yaptırımları da dolayısıyla oldukça düşmüştür. 13 ve 14. yüzyıllardan başlayarak bütün Avrupa’da Ren Nehri’nden Glasgow’a kadar uzanan büyük bir kredi ağı oluşmaya başlamış ve Avrupa boyunca sermayesi olan birçok insan kendi bankalarını kurmaya başlamıştı ancak faiz almak her türlü bir günahtı. Buna rağmen, az bilinen gerçek şuydu ki en büyük faizci Katolik Kilisesi’nin kendisiydi. Ne kadar bankacılık kurumunu onaylamasa da Avrupa, belki de Dünya’daki en büyük ekonomik kurum Kilise idi ve varlığını sürdürebilmesi için de devamlı bir para akışı gerekliydi. Bu para akışı genelde Avrupa yollarında güvenli transit için papazlar tarafından metal paralar yerine bankalarda çeke dönüştürülen kredi notlarıyla yapılırdı. Kredi notları Avrupa’nın en ücra köşelerinden Roma’ya kadar papaz tarafından getirilir, geldiğinde ise Roma’daki bankalar tarafınca nakde çevrilirdi fakat bankaların faiz alması yasaktı özellikle kiliseden faiz almaya asla kalkışamazlardı. Bu durumda da kilisenin işlerini yürütürken her zaman dezavantajda olmaları gerekiyordu, ancak bu bankalar gün geçtikçe güçleniyor ve para kazanıyorlardı. Peki nasıl?
Bu yazıda Avrupa tarihi ve Dünya’ya bankacılıkta ve sanat girişkenliği bağlamında büyük etkisiyle
İtalyan politikasını kısa bir süre olsa da çalkalayan Medici Ailesi’nden bahsedeceğim.
Medici Ailesi 15. yüzyıla damgasını vurmuş ve sanat, mimari, tıp ve nice alanlarda yol gösterici icatlara olanak vermesiyle bilinen; ihtişamlı insanların yıllarca başını çektiği bir ailedir ve öncelikle Ortaçağ bankalarının para kazanmasından başlamamız daha faydalı olur. Bankalar, Kilise’nin üzerinde uyguladıkları baskıdan kaçmak için verdikleri kredi borçlarını “isteğe bağlı kredi” olarak borcu verenin de alanın da isimleri belirtilmeksizin kontrattan muaf tutulmuş, yıllık %8 ila %12’lik bir geri dönüş sağlayacak zamanla değerlenen krediler adında dağıtmaya başlamışlardır. Kilise tabii ki bu gizleme çabasının farkındaydı ancak kredi akışı her iki taraf için de kazançlı olduğundan seslerini çıkarmamışlardı. Kilise ve özel bankalar arasında sürekli çalkantılı geçen böyle bir dönemde yükselmeyi gözüne koyan Giovanni ile hikaye başlar.
Bankanın kurucusu Giovanni di Bicci de Medici, 1360 yılında doğmuştur. 3 yaşındayken babasını
kaybetmiş ve babası onlar için hatrıı sayılır bir miras bırakmıştır. Fakat 5 kardeşli bu ailenin bir
feryadı, en son miras değerlendirmesinde katkısı az bulunup toplam 12 florin ile açıkta bırakılmıştır.
Giovanni’nin şansına, amcası Viero onu Floransa’daki bankasına katip olarak işe almıştır. Giovanni
daha sonra evlendiğinde çeyiz ile gelen 1500 florin sayesinde bir yatırım yapmaya karar vermiştir. Bu
yatırımı amcasının bankasının Roma şubesine yatırmaya karar kıldıktan sonra Roma şubesinin
yöneticisi olmuştur. Yıllar boyunca elini ardına koymadan çalışan Giovanni, resmi olarak 1397’de
kendi bankasını kurmuştur. Roma’da yaptığı bağlantılar sayesinde Floransa’da da bankası kolaylıkla
iyi bir itibar kazanmıştır. Giovanni döneminde aynı zamanda Medici Bankası, Papalığın resmi
bankerleri olmuşlardır ancak söz konusu Papa, XXIII. John, şehvete düşkünlüğü ve Aziz Peter’in
tahtına layık olmayışıyla hatırlanan bir Papa olduğu için 1413’teki Constance Konsülü’nde papalığı
geçersiz ilan edilmiştir. Fakat Giovanni, çevik zekasıyla Papalık hesaplarını elinde tutmayı başarmıştır.
Giovanni, 1420’de emekli olmaya karar vermiş ve kontrolü oğlu Cosimo’ya bırakmıştır.
Cosimo, babasının 1429’da ölümüne kadar bir nevi babasının etkisi altında kalmıştır ancak daha
sonraları bir yandan bankayı başarılı bir şekilde işletirken asıl kendisinin ve ailesinin tanınma sebebi
olan sanat aşklarına sponsorluk yapmıştır. Cosimo kontrolü ele geçirdiği andan itibaren sayısız
sanatçıya maddi desteklerde bulunmuş, onlara atölyeler temin etmiş ve Floransa’daki “Priori”de
(soylular meclisi) sanata desteğin arttırılmasında adımlar atmıştır. Bazı katkıları öyle büyüktür ki
Rönesans’a öncülük eden Michelangelo, Da Vinci, Rafael, Donatello gibi isimlerin duyulmalarının tek
nedeni, Medici Ailesidir.
Cosimo’nun döneminin ilgi çeken yanlarından bir diğeri de Cosimo’nun Floransa politikasını
tamamen kendi ve ailesinin menfaatine doğru yönlendirmesi olmuştur. Sürgünler, suikast girişimleri
ve diğer ailelerle girişilen iktidar mücadeleleriyle kaplı bu çalkantılı dönemde Cosimo her engeli kolay
olsa da olmasa da aşmayı başarmış, aileyi tek parça halinde kazançlı olarak çıkarmıştır. Cosimo’nun
iki oğlu vardı: Piero ve evlilik dışı oğlu Carlo. Piero gençlik zamanlarından beri ailenin genetik
hastalığı olan guttan büyük ölçüde etkilenmiş; öyle ki tarihte Gutlu Piero olarak anılmıştır.
Babasının sanat aşkına benzer bir şekilde sanata değer verdiği söylenemez. Aynı zamanda politikada
da Cosimo kadar etkin olamamıştır ancak ailesinin mirasını ileri nesle taşımakta hakkını yiyemeyiz.
Piero toplam 5 yıl başta olduğu süre boyunca banka, kredi verdiği müşterilerinden paralarını geri
alamamaya başlamıştır.
Tüm bu çalkantılı dönem Piero’nun büyük oğlu Lorenzo’nun kontrolü almasıyla hafiflemeye başlar. Ülkelerdeki mutlak monarşilerin güçlenmesi bankalar için kötü işarettir fakat Lorenzo babasından çok dedesinin kıvrak zekası ve manevralarını kendine bilemiştir. Öncelikle ailenin Papa ile ilişkilerini eski haline getirmek ister. Şanslıdır ki Papalık Devleti’nin ünlü ve güçlü ailelerinden biri olan Orsini ailesi Lorenzo’ya taliptir ve kızları Clarice Orsini’yi Lorenzo’yla evlendirirler. Lorenzo Papalık’ta kendine bir
müttefik edindikten sonraki hamlesi Floransa Cumhuriyeti’nde otoritesini herkese kabul ettirmek
olacaktır ve bunu da başarmıştır da.
Lorenzo’nun politik marifetlerinin yanı sıra çok büyük bir sanat aşığıdır. Sandro Boticelli ve Leonardo
Da Vinci’nin Palazzo Medici’de düzenli konuklar olması bir yana Lorenzo bütün Floransa’da sanatın
şahlanması gerektiği amacını hayatının son anına kadar yaşatmıştır. Sayısız sanatçı ve zanaatkara
ihtiyaçları olan sermayeleri paranın geri dönüşünü beklemeden sadece istediğinden sağlamıştır. Öyle
ki sanata yatırdığı para ve sanata düşkünlüğü kimi politikacıların dikkatini çekmiş ve parayı kötü
kullanmakla suçlanmıştır. Daha da beteri Savanarola denen bir Dominikan papaz tarafından şeytanın
bankeri olarak adlandırılmıştır.
Medici Ailesi’nin uzun sureli düşmanlarından biri de uzun tarihi olan soylu Pazzi Ailesi’dir. Pazzi
Ailesi, Medicilerin bu hızlı yükselişine oldukça tepkililerdir ve Medici gibi bir avam ailesinin zengin
olması Tanrı’nın ve doğanın bütün kurallarına aykırıdır onlar için. Uzun sure çalkantılı ilişkilerinde
bazen fikir anlaşmasına gidilmeye çalışılsa da sonuçsuz çıkmıştır. Pazzi ailesinin lideri Jacopo, 1478
safhalarında Papa’nın da Mediciler ile kötüleşen ilişkilerini bilerek ona bir plan götürmüştür. Bu plan
Lorenzo ve kardeşi Guiliano’yu Pazar ayininde öldürmektir. Takvimler 26 Nisan 1478’i gösterdiğinde herkes Pazar ayinindeyken Jacopo’nun yeğeni kendisi Guiliano’yu öldürmüştür, Lorenzo kıl payı kurtulmuştur. Bu olay tarihe Pazzi Komplosu olarak geçmiştir.
Pazzi Komplo’sundan sonra Lorenzo bütün komplocuları parlamentonun camından aşağı doğru
sallandırmıştır ve bu Papa’yla ilişkilerini iyice kötüleştirmiştir. Öyleki Lorenzo dinden, bütün Floransa
şehri ile birlikte ihraç edilmiştir. Banka bu süreçten sonra da 2-3 tane büyük müşterilerini savaş
meydanlarında veya yatakta kaybetmiştir, fark etmeksizin onlara verilen borçlar onlarla birlikte
gitmiştir. Lorenzo, 1492’de ölümüne kadar bankayı bir şekilde idare edebilmiştir. Lorenzo’nun
ölümünden sonra aile, provokatör Savanorola’nın kışkırtmalarına artık dayanamayarak 1494’te
şehirden kaçmış ve sürgüne gitmişlerdir. Lorenzo’nun oğlu Piero bu dertli zamanda bankayı idare
ettirememiş ve 1503’te 31 yaşında ölmüştür. Mediciler bundan sonra 1512’de tekrar güç kazanmış
ama artık nerdeyse resmi olarak banka işini bırakmışlardır. Banka sektöründen çıkmalarıyla birlikte
yavaş yavaş soylu olmaya başlamışlardır: tam olarak Giovanni di Bicci de Medici’nin “Toplumun
gözünden kaçının, soylular gibi olmayın.” öğüdüne karşı gelmişlerdir. Medici ailesi, neredeyse 100 yıl
boyunca Floransa’da ve Avrupa’da büyük etkiye sahip olmuş, Portekiz’in bir ucundan Doğu’da
bankaların olabileceği en son yere kadar bankacılık ve kredi tekelini elinde bulundurmuş, 2 tane Papa
çıkarmış, yüzlerce sanat eserine yatırım yapmış ve Rönesans’ın başlamasında önayak olmuşlardır. Bu
dünyaya modern bankacılığın gelişmesinde etkileri hatırı sayılır olmuş, ne yazık ki zamanın elverdiği şartlarda yükseldikleri pozisyonu elinde tutmaları mümkün olmamıştır.
Medici Ailesi, bankacılık sektörüne pratik anlamda fazla yeni uygulama katmamış ancak ailenin etkin olduğu yaklaşık 100 yıllık dönemde bankacılık sektörü üzerinde; ekonomide tekelci rekabet olarak tanımlayabileceğimiz bir üstünlük kurmuşlardır. Medicileri takiben diğer bankalar, onlardan bolca etkilenmiş, hatalarını takip etmemeye dikkat etmiş ve kamusal hayatta Mediciler kadar göz önünde olmaktan sakınıp, perdeler ardında işlerini yürütmeye devam etmişlerdir. Medicilerden sonra bankacılık sektörü İtalyanların tekelinde olmaktan yavaş yavaş sıyrılmış ve bütün Avrupa’ya yayılmış, dolayısıyla modern bankacılıkta hatırı sayılır da etkileri olmuştur.
Medici Ailesi; popüler kültürde, “Medici: Masters of Florence” adlı bir dizide ve “Da Vinci’s Demons” ve “The Borgias” gibi dizilerde yan karakterler olarak işlenmiştir.
KAYNAKÇA
Parks, T. (2006). Medici Money. London, Great Britain: Profile Books Ltd.
Prahl, A. (2019, April 22). Biography of Cosimo de’ Medici, De Facto Ruler of Florence. 10 12, 2022
tarihinde ThoughtCo: https://www.thoughtco.com/cosimo-de-medici-biography-4685116
adresinden alındı