Bu ay, genç Edward III’ün İngiltere Kralı olup taç giymesinin 695. yıldönümüdür. Edward, İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerini bilen, evli, bir erkek çocuğu babası, güçlü bir şövalye, tahtını fazlasıyla hak eden yakışıklı ve genç bir adamdı. Tüm bu etkileyici özelliklerden daha başka ne olabilirdi ki? Destanlara layık bir savaş her şeyi çok daha ilginç kılabilirdi. Edward, İngiltere’nin Norman Fethi’nden bu yana en olağanüstü ve önemli askeri kampanyasını başlatmaya karar verir. Miras yasalarına göre Fransız tahtının meşru halefi olduğunu ilan eder. Her ne kadar bu çılgınca görünse de 1337 yılında istila için hazırlıklara başlayabilmek adına kesinlikle atılması gereken bir adımdı.
Bu kampanyanın aslında sadece iki gerçek nedeni vardı ve ikisinin de veraset yasasıyla herhangi bir ilgisi bulunmamaktaydı. Birincisi, Fransızların İskoçları destekliyor olması durumuydu. Bu böyle devam ettiği sürece, İngiliz Kralı asla İskoçya’nın hükümdarı olamayacaktı ve Kuzey İngiltere, akıncılar, yağmacılar ve İskoç ordusu tarafından devamlı olarak tehdit altında olacaktı. Bunun dışındaki bir diğer sebep ise İngiltere’nin artık Flaman dokumacılara yün satan yoğun bir ticari ülke olamayacağı gerçeğiydi. Ne zaman 1336’da Fransız IV. Philip, bu ticaretin kontrolünü ele geçirdi bu durum ortadan kaybolmaya başladı. Flandra’daki tüm İngiliz tüccarları tutuklanmış, Flamanların ve zanaat loncalarının sahip olduğu ayrıcalıkları böylece ellerinden alınmıştı. İngiliz tüccarlar ciddi gelir kayıpları yaşamaya başlamıştı. Kraliyete giden gümrük vergileri düşmeye, dış ticaret dengeleri altüst olmaya başlamıştı.
Kanalın güney tarafındaki sahil, İngiliz güvenliği ve refahı için hayati önem taşımaktadır. Bedeli ne olursa olsun bu sahil yolu açık tutulmalıdır. Bu hayati önem taşıyan durum, İngiltere’yi gelecekte Napolyon, Kayser ve Hitler’e karşı savaşla karşı karşıya getirecektir. Edward bu gerçekle yüzleşen ilk kişiydi. Çözümü ise Fransa’nın topraklarını talep edip dirençlerini kırmakta buldu. Fransa ve İngiltere arasında süregelen bu çatışma tarihte Yüz Yıl Savaşı olarak adlandırılacaktır. Bu savaşla beraber kralın tüm stratejileri değişim geçirmek durumunda kalacak ve aynı zamanda ordu teşkilat yapılarında büyük çaplı değişimler boy gösterecekti. Fatih William’dan beri süregelen norm, toprak sahipliği karşılığında lordların ve şövalyelerin ihtiyaç duyulduğu zaman silahlarına sarılmaları ve kral için savaşmaları gerektiğiydi. Bu denizaşırı bir savaş için pek de işe yarar bir strateji değildi. Öncelikle, tek seferlik bir şövalye hizmeti sadece 40 günlük bir süreyi kapsamaktaydı. Bu taktik Yüz Yıl Savaşları’nda işe yarayamazdı. İkinci olarak, bir çok şövalye denizaşırı ülkelere gitmek zorunda olmadıklarını düşünüyordu. Dolayısıyla Edward’ın profesyonel bir ordu yapısına bir an önce geçmesi gerekiyordu. Hizmet etmek istemeyen şövalyeler artık hizmet etmek zorunda değildi ama vergi ödeme mecburiyetleri vardı. Paralı askerler, yağmalama ve fidye fırsatını görünce orduya katıldılar. Savaş alanında şövalyelerin sahip olması gereken tüm özelliklerin sağlanması ihtiyacından kurtulan Edward, alt sınıflardan binlerce etkili, ölümcül okçu kiralayaraktan daha hızlı ve güçlü bir ordu yapısını oluşturdu.
Kral, feodal bir savaş ağası olmaktan çıkmış, artık profesyonel bir komutandı. 1346’da Normandiya’yı işgal eder ve profesyonel ordusu, bu hayati kıyıyı açarak Fransa’nın eski moda feodal şövalyelerini mağlup eder. Calais bir süre direnir ve sonunda teslim olduğunda Edward cezalandırılması gerektiğini duyurur. Şehrin anahtarları, asılmak için boyunlarına ip geçirilmiş ve yalınayak bir şekilde, şehrin önde gelen 6 çobanının elleriyle teslim edilecekti. İngiliz kraliçesi Philippa, geldiklerinde halkın gözlerinin önünde dizlerinin üstüne düşüp çobanların hayatta kalması için yalvarır, Edward karşılık olarak da kraliçenin isteğini kabul eder. Bu muhteşem pantomim, Edward’ın artık bir sanata dönüştürmekte olduğu kraliyet tiyatrosunun bir parçasıydı. Kralın hayatı yavaşça halka açık bir gösteriye dönüşüyordu. Mahkemesi şövalyelerin eviydi, lortlarına ve şövalyelerine dramda roller verildi. Savaşı, vergileri ve sadakati bir araya getirmek için kurnazca bir araçtı. Kraliçenin bu iş içindeki yeri kralınki kadar önemliydi. Mahkeme hanımlarına, şövalye davranışı hakimlerine önderlik etti ve kocasının adaletiyle çatışan merhametin kaynağı rolünü oynadı. Bu dini bir göndermeydi. Halk, ilahi yargıya karşı aracılık edecek ve koruma sağlayacak olan cennetin kraliçesi Meryem Ana’ya bağlılık göstermeye teşvik edildi. Tanrı’nın kendilerini ölümle cezalandırdığına inanan insanlar şefaate umutsuzca ihtiyaç duydu.
Kara Ölüm haziran 1348’de Weymouth’a ziyarete gelir. Bir yıldan az bir sürede bütün ülke sarsıldı. Hiç kimse ne olduğunu anlayamadı. Birisi enfekte olduğunda kasık, boyun ve koltuk altında büyük, kötü kokulu şişlikler gelişiyordu. Hasta 2-3 gün içinde ölüyordu. Hastalık nüfusun üçte birinden fazlasını öldürdü ve 1350’de İngiltere’nin nüfusu 1315’inkinin yarısına düşmüştü. Bütün bu ölümlerin ortasında kraliyet tiyatrosu devam etti. Edward, Windsor’daki Saint Georges Şapeli‘ne dayanan bir Arthur dramının 2 turnuva takımı tarafından oynandığı Jartiyer Düzeni’ni yaratır. Kale, gösteri için yeniden inşa edilir.
Şövalye olma hayalleri ile kendisine bağlı soylular ve parlamentoda savaş için fon sağlayan eyaletler ve kasabalar sayesinde Fransa’yla olan savaş hala devam edebilirdi. 1356’da Poitiers’de bir başka belirleyici zafer, Fransa’yı çökme noktasına getirir. Buna rağmen iki ülkenin de içinde bulunduğu durum yüzünden iş işten geçmiş, savaş kolayca sona erdirilemezdi. Soylular ve askerler durmaksızın yağmalanıyor, kralın ise tek geliri onun hastalıktan solmuş nüfusundan ziyade büyük fidyelerden geliyordu. Adından da anlaşıldığı üzere bu savaş yüz yıl sürecektir. Edward 65 yaşında 1377’de vefat ettiğinde, İngiltere’nin kasaba halkı ve köylüleri yaşlı adamdan çoktan bıkmıştı. Kralın en büyük oğlu ‘Kara Prens’ Edward şövalyelerin baş tacıydı ve çok popülerdi ama maalesef kraldan bir yıl önce öldü. Tahtın halefi Kara Prens’in 10 yaşındaki oğlu Richard’a kalsa da gerçek güç amcası John’dadır. Böylece Windsor’lu Edward III’ün hikayesi son bulur.
Kaynakça: