Sirenler ya da Seirenler, Yunan mitolojisinde yer almış nam-ı diğer canavar deniz kızlarıdır. Her ne kadar baş döndürücü güzellikleri, hırçın okyanusta pişmiş büyülü sesleri olsa da onları temiz kalpli hanımefendiler olarak tanımlayamayız; çünkü bu hanımlar güzel sesleriyle kandırıp aşık ettikten sonra sizi kendilerine yem ediyorlar! Sanırım bu noktada beni en çok seslerinden etkilenip onlara yem olan Yunan mitolojisindeki gariban denizciler ve Scorpions’un olağanüstü sesi Klaus Meine anlayacaktır.
Vakti zamanında bu aşk sarhoşu denizciler, güzeller güzeli Sirenlerin sesinden etkilenmemek için kulaklarına tıkaçlar takar, kendilerini gemilerin direklerine bağlarlarmış. Bazıları ise, söylentilerden sirenlerin acımasızlıklarını anlasalar dahi karşı koymaz, onların çağrısına uyup ölümlerini hazırlarlarmış. Tanıdık geldi mi? Evet cevabını duyar gibi oldum çünkü biliyorum, bazen frenler tutmayabiliyor. Size ne kadar zarar vereceğini bilseniz de o süreci tüm benliğinizle istiyorsunuz. “Benim beklediğim aşk başka! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilemez bir istemek!”(Ali, s.56)
Gelin, bu hikayeye bir de müzik açısından bakalım.
Şimdi o çok sevdiğiniz ama bir yandan kalbinizi söküp çiğneyen şarkıyı düşünün. Sizi mahvedeceğini bilseniz bile başa tekrar tekrar sardığınız o şarkı. Belki bir hikayesi vardır, belki de hikayesi olmamasına rağmen kafanızda yarattığınız senaryo sizi üzmeye yetiyordur. Bu şarkıyı; mukavemet edilemez bir aşkı isterken, birini kaybettiğinizde, ulaşmanız gereken yere yol olan basamaklar hiç bitmediğinde dinlersiniz. Tıpkı eskiden kullandığınız parfümün kokusunu yoldan öylece geçerken başka birinden aldığınızda beyninizin size oyunlar oynadığı gibi bir etki bırakır bünyenizde sonra. Hani, sizi alıp geçmişe götüren ve sayılamayacak darbeler vuran o koku. Bütün bunlar olurken açtığınız o şarkı da sizi mahvetmek için bekliyordur o listede. Sözlerin ve bestenin ahengine kapılıp ruhunuzu teslim ettiğiniz o anda, bile bile açtığınız o şarkı dolayısıyla zavallı denizcilerimizle empati yapmak çok zor olmamalı.
Yunan mitolojisindeki dünyada yaşasaydı bu denizcilerden biri olacağına kalıbımı basacağım biri var: Klaus Meine. Scorpions ile parlayıp, grubunu içten sesiyle parlatan bu sanatçının da uslanmaz Sirenlerle bir geçmişi olduğunu ”Lorelai” adlı şarkısından anlayabiliyoruz. Bu şarkıda sevgilisinin yanından bir gemiyle geçtiğini ve bunun ne tatlı bir aptallık olduğunu anlatıyor. Sevgilisine aslıyla bağımsız olarak nasıl göz kamaştırıcı ve karşı koyulamaz göründüğü için kızıyor. Biz de bu durumda Scorpions’a kızmalıyız çıkarımını yapıyorum, çünkü harika görünen albüm kapaklarının içinden canavar gitar soloları çıkıp adeta ruhumuzu emiyor. Her akorda bir kalbimizin bir parçası kırılıyor.
Yunan mitolojisinden ve gerçek hayattan sunduğum örneklerden anlayacağınız üzere, müziğin çekim gücü öyle etkili ki, yarattığımız sonuçları bizi yerden yere vurarak öyle güzel hissettiriyor ki karşı koymak imkansız oluyor. Tabii bu hüzünlü durumdan sorumlu, baldan tatlı ama fazlası ölümcül olan aşklarımızı unutmamak gerekiyor. Aman, bir sonraki limanda görüşmeyelim kaptan!
Kaynakça:
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, 1943.
DENİZ
Takipteyim kaliteli ve güzel bir içerik olmuş dostum.