BUNU SEN DE İSTİYORSUN
İstediklerimizi elde etmek için neler yaparız? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir, o yüzden her cevap orijinaldir ama benimki yine de ayrıksı bir cevap. Ben istediklerimi elde etmek için pek bir şey yapmam. Bu davranışım çoğunlukla istediğim şeyleri aslında istemediğim, yeteri kadar istemediğim ya da depresif ruh halimin bir sonucu şeklinde yorumlanabilir. Belki bunların da etkisi vardır ama sadece bunlarla tanımlanacak kadar basit bir durum değil.
İnsan kavrayışı duyu organları ile edindiği verilere ve bu verileri işleyen bir işlemciye, beyine dayanır. Her insan kendine has bir algılayışa ve biricik bir işlemciye sahip olduğu için ne dünyadan çektikleri veriler aynıdır ne de işledikten sonra ortaya çıkan bilgi aynı olur. Tabii anlaşabilmek için bir takım ortak noktalara, paydalara ihtiyaç duyarız ki bu da dil ile ortaya çıkar. Kelimeler, elde ettiğimiz bilgileri ifade ettiğimiz yüzeysel sembollerdir ve bilgi adına sadece anlaşmamıza yetecek kadar ayrıntı verirler. Hatta bazen onu bile iletemezler. Anlaşmazlıkların temelinde iletişim problemleri yatar. Bu sebeple aksiyonları çoğunlukla kelimelerin önünde tutarız. Bu da benim istediğim şeyler için harekete geçmemem sonucu insanların yaptıkları hatalı çıkarımlara sebep olur. İnsanlar dışında diğer hayvanlar da iletişim kurarlar ama konuşarak değil, zaman zaman sesler de onlara yardımcı olur ama asla bizim anladığımız şekilde konuşamazlar. Bu da aksiyonlarımız bazı şeyleri ifade etse bile onların aslında yüzeysel olduğu gerçeğini ortaya çıkarır. Tamam diğer hayvanlar sadece vücut dillerini kullandıkları halde bizim gibi anlaşmazlıklara düşmezler, birbirlerini yanlış anlamazlar ama takdir edersiniz ki bizim kadar derinlikli konuşmalara ihtiyaç duymuyorlar. Buradan şu sonuca varılmalıdır, diğerlerini anlamak çok zordur hele ki kelimeleri göz ardı ediyorsanız.
İnsanlar tutarlıdırlar. Sadece tutarlılık hepimizin zihninde aynı tanıma sahip olmadığı için diğerlerini bizim tutarlılığımızla sınadığımızda tutarsız görünürler. Deliler bile zihinlerinin el verdiği ölçüde tutarlı davranırlar. Kabul ediyorum hepimizin tutarlılık tanımları aynı ölçüde doğru değildir, olamaz da. Fakat bize tutarsız görünen kişilerin kelimelerinden kurtulup sadece aksiyonlarına bakmak sadece elimizdeki ipuçlarının azalmasına ve yanlış sonuçlara varmamıza ya da hiç sonuca varamamamıza sebep olacaktır. Daha kötü durumlarda ilişkinin belirli kanallarının kesilmesine, konuşmamaya ve dinlememeye, ya da yara almasına, yalan söylemeye ve rol yapmaya, sebep olacaktır. Bence birisini anlamak istiyorsak bütün iletişim kanallarını açık tutmalı, tutarsız gördüğümüz noktaları dillendirmeli ve ortak nokta ve paydalarımızı genişletmeye çabalamalıyız.
Ben mümkün olduğu kadar çok sayıda ve çeşitte insan tanımak ve onları anlamak, onlar tarafından da doğru bir şekilde anlaşılmak istiyorum. Peki bunun için ne yapıyorum? Başta da ifade ettiğim gibi hiçbir şey. Size de mi biraz tutarsız göründüm? O zaman kendimi biraz daha açık ifade etmeye çalışayım. Ben anlaşılmak için çaba gösterilen birisi olmak istemiyorum. Bu efor iki taraf için de yorucu ve daha temelde değiştirici. Ben isteklerini elde etmek için çabalamayan birisiyim. Bu da sizin zihninizde isteklerini çoğunlukla elde edemeyen birisi olduğum yorumuna sebep olabilir. Yine yanılıyorsunuz, istediklerim sizin istedikleriniz kadar sık gerçekleşiyor, sadece isteklerim beni şekillendirmiyor ben isteklerimi şekillendiriyorum.
Bu yazıya ilham olan hikâyeden bahsetmek istiyorum. Kütüphanede bir büyü kitabı bulsanız ne yapardınız? “Yaralı” bu durumdaki bir kadından bahsediyor (Roupenian 166). Benim için cevap inanılmaz derecede basit, sizin de şimdiye kadar tahmin edebileceğiniz gibi hiçbir şey yapmazdım. Tabii o zaman da bir öykü olmazdı. Ama bildiğiniz gibi ben zaten bir öykü kahramanı değilim. Demek istediğim de aslında bu. Kimse bir diğeri değil, kurgu karakterler hiç değil. Yeniden canlandırılan, gerçek olaylardan ilham alan filmler de gerçek değil. İnsanların kendileri ile dışarısı arasındaki bu belirgin çizgiyi neden anlamak istemediklerini tahmin edebiliyorum ama kendilerini kandıracak enerjiyi nereden bulduklarını bir türlü çözemiyorum. Ben kendimi kandırmamayı tercih ediyorum. Bunun sonucu olarak da arzularıma karşı çabasız ama müteşekkir bir tavır içerisindeyim. Umarım kendimi açıkça ifade edebilmişimdir. Bu arada anlaşılma isteğim dolayısıyla bu çabaya girdiğimi düşünmeyin lütfen. Sadece konuşmayı ve yazmayı sevdiğim için yazıyorum. Zaten bu yüzden anlamak ve anlaşılmak istiyorum. Arada bir ilişki olduğunu ben de görebiliyorum ama dediğim gibi; isteklerim beni değil ben onları şekillendiriyorum.
Kaynakça
Roupenian, Kristen. Bunu Sen De İstiyorsun. İstanbul: İthaki Yayınları, 2019. Baskı.