Soldan İslamcılığa Türkiye’deki Filistin Meselesi

7 Ekim 2023’ten bu yana hem ülkemizin hem de dünyanın gündeminde en üst sırada yer alan konu: İsrail-Filistin meselesi. Bu sorunun başlangıç noktasını dilediğimiz yere çekebiliriz: Altı Gün Savaşları’na, İsrail’in kuruluşuna, 1948 Arap-İsrail Savaşı’na, hatta daha da gerilere, İngilizler, Osmanlılar, Eyyubiler, Haçlılar, Romalılar ve hatta İbrahim peygambere kadar. Bu bölge, konumu ve önemi gereği tarih boyunca güç merkezlerinin hedefi olmuştur. Ne kadar acı olsa da yüzyıllardır bu topraklar çeşitli medeniyetlerin kanlarıyla sulanmış ve maalesef sulanmaya da devam ediyor. 

Tarihsel ve jeopolitik öneminden bahsetsek de İsrail’in bugün bu coğrafyada yaptıklarını haklı çıkaracak hiçbir gerekçe olamaz. Terör örgütleri bahanesiyle, masum insanları – özellikle bebek, çocuk ve kadınları – hunharca katletmek insanlık dışıdır. Buna sessiz kalmak, biz de dahil olmak üzere tüm dünyanın utancıdır. Bu vahşet karşısında samimi bir tepkinin olmaması beni derinden üzüyor. Müslüman ülkelerin yıllardır, çıkarları uğruna bu meseleyi görmezden gelmeleri beni artık şaşırtmıyor. Ancak özellikle demokrasi ve insan hakları konusunda tavizsiz olduğunu iddia eden Batı ülkelerinin ikiyüzlülüğü ve çifte standardı, insanı rahatsız edecek boyuttadır. Daha geçen yüzyılda soykırıma uğramış bir millet olan Yahudilerin bu trajediyi adeta seyirci gibi izlemeleri insanı derin düşüncelere sevk ediyor. 

Gazzeli bir çocuk

En acı verici olan ise ülkemizin iç kamuoyunu tatmin etmek için mazlumların yanında görünürken, perde arkasında İsrail’e gemiler dolusu dikenli tel, makyaj malzemesi, ağır sanayi hammaddesi satmaya devam etmesidir. Üstelik bunu Filistin’e satıyormuş gibi gösteriyorlar.! Açlıktan kırılan, barınaksız bir ülkenin milleti nasıl milyonlarca dolar karşılığında bu malları alabilir? Bu tür ticaret yapıldıktan sonra ne kadar protesto düzenlerseniz düzenleyin, İsrail ürünlerini boykot etseniz bile nafile. Bu, sadece politik çıkarlar uğruna vicdan rahatlatmak ve “bir şeyler yapıyoruz” bahanesi yaratmaktan öte bir şey değil.  

Bu konu bağlamında sizi biraz geçmişe götürmek istiyorum. Ülkemizden birçok insanın Filistin’in yanında, İsrail’e karşı gönüllü olarak savaştığını biliyor muydunuz? Belki de bu gönüllüler arasında, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan2, eski Devrimci Gençlik (Dev-Genç) Genel Başkanı Bülent Uluer, bugün milletvekili olan Cengiz Çandar, yazar ve siyaset bilimci Şahin Alpay, yedi yıl iki ay işkenceli bir hapis hayatı yaşamış olan Faik Bulut ve Yahudi olduğu için kimliğini gizlemek zorunda kalan Sabetay Varol’un bulunduğunu duyunca şaşırabilirsiniz.

Deniz Gezmiş Filistin Günlerinden, son fotoğraf Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi kimliği

Dikkat ederseniz, bu kişilerin tamamı sol tandanslı veya onun farklı fraksiyonlarına mensuptu. Çünkü o dönemlerde Filistin meselesi sol eksenli bir mücadeleydi. El-Fetih’in lideri Yaser Arafat, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden George Habaş ve Leyla Halid, Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe’den Nayif Havatme gibi önde gelen isimler sosyalist çizgideydi. O dönemde bugünün aksine, İslamcı gruplar, Müslüman Kardeşler ve nihayet Hamas gibi örgütler bu mücadeleden uzaktı. Daha da ilginç olan, “Küresel Cihadın Babası” olarak bilinen El-Kaide’nin asıl kurucusu Abdullah Azzam’ın, Filistinli olmasına rağmen, o dönemin en sıcak konusu olan Filistin meselesine çok fazla tepki göstermemiş olmasıdır. Azzam, Filistin yerine Afganistan’a “cihat” etmeye gitmiştir.

Soldan sağa: Yaser Arafat (Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi bilinen adıyla El Fetih), Muammer Kaddafi, Naif Havatme (Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi), ve George Habaş (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi)

Peki bu insanlar neden Filistin’e gidiyorlardı? O dönemde solcuların dilinden düşmeyen “Enternasyonalist Mücadele” bunun en kısa cevabı. Che Guevara’dan itibaren başlayan bu akım, etnik kimlik, din ya da ırk fark etmeksizin, dünyanın herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayanlarla ortak mücadele anlayışını benimsiyordu.4 Bu anlayış, Türkiye’deki solcuları da derinden etkiledi. Coğrafi olarak da bu tanıma uyan en yakın yer Filistin’di. Muhtemelen Türkiye, “bir Güneydoğu Asya ülkesi olsaydı, bu gençler Filistin yerine Vietnam’a gideceklerdi”.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden Leyla Halid

Bu akımın kökleri 1967’deki Arap-İsrail Savaşı’na dayanıyor. O dönemde İstanbul’daki devrimci gençlik örgütleri, Arap ülkelerini desteklediklerini belirtiyor ve bu savaşın, yoksul Arap halklarının İsrail’e karşı verdiği bir bağımsızlık mücadelesi olduğunu savunuyorlardı. 1968 yılına gelindiğinde ise Filistin Kurtuluş Örgütleri’nin kamplarında gerilla eğitimi alma eğilimi güç kazandı. Bu süreçte Abdülkadir Yaşargün ve Mustafa Çelik, gizlice Filistin’e girerek El-Fetih’e katıldılar. Mustafa Çelik bir çatışmada hayatını kaybetti ve bu, Türk solcularının Filistin’deki ilk “şehidi” olarak kayıtlara geçti.

Türk solcularının Filistin’deki ilk “şehidi” Mustafa Çelik’e ait gazete haberi

1969’da o dönemde aranan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve arkadaşları, Kuşadası’nda kampa gitme bahanesiyle Suriye’ye geçtiler. Burada gözaltına alındılar, ancak kurdukları bağlantılar sayesinde Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi devreye girdi ve onları gözaltından kurtardı. Böylece Filistin’e ulaşan grup, orada gerilla eğitimi aldı ve silah kullanmayı öğrendi.7 Filistin’e solcu göçünün patlama yaptığı yıl ise 1971 oldu. O dönem Türkiye’de askeri muhtıra ile gelen baskıcı ortam, solcuları ülkeden ayrılmaya zorladı ve bu kişiler genellikle Filistin’e gitmeyi tercih ettiler. Bu durum Filistinliler tarafından sempatiyle karşılanıyordu.8 Ancak burada önemli bir detay var: Filistin’e giden grupların açık çatışmalara girmesi, Filistinliler tarafından çoğunlukla engelleniyordu. Esir düşme ve yaralanma vakaları olmasına rağmen ölüm oranları oldukça düşüktür. Bu kamplarda kalan solcular, gerilla olmayı ve silah kullanmayı öğreniyorlardı. 

Bu sürece sadece sol perspektiften bakmamak gerekir çünkü Türk solunun gerçekteki amaç gerilla eğitimlerine katılmaktı. Bu, o dönemde Alparslan Türkeş’in emriyle kurulan Ülkü Ocakları’na bağlı gençlere paramiliter eğitim veren Ülkücü Komando kamplarına karşı bir misillemeydi. Bu durumu fark eden solcular, bir karşı hamle olarak Filistin’e gittiler ve burada gerilla eğitimi aldılar. Sonraki yıllarda Türkiye’yi bir iç savaşa sürükleyecek olan sağ-sol çatışmalarının da bir nevi ön provasını bu süreçte gerçekleştirdiler.

Ülkücü Komando kamplarına dair bir gazete haberi ve kamptan görseller.

İlginç bir nokta da 1980’li yıllarda PKK’nın da Filistinliler tarafından eğitildiğidir. 1980 darbesinden önce az sayıda, darbeden sonra ise kitlesel olarak Suriye’ye geçen PKK militanları, Suriye kontrolündeki Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ne yerleşmiş ve burada Filistinlilerden eğitim almışlardır. Suriye ise bu süreçte PKK’ya genellikle örtülü destek sağlamıştır. Daha önce Filistinli grupların kontrolünde olan Bekaa Vadisi’ndeki kamp, PKK’nın merkez üssü haline gelmiştir. 1998 yılında, Türkiye’nin yoğun baskısı sonucu bu kamplar Suriye tarafından boşaltılmıştır.

Doğu Perinçek ve Abdullah Öcalan Bekaa Vadisi’ndeki kampta

Peki, Filistin meselesi nasıl oldu da sol ekseninden kayıp İslamcı bir çizgiye evrildi? Bu sorunun cevabını en iyi eski Devrimci Gençlik (Dev-Genç) Genel Başkanı Bülent Uluer veriyor:

“Türkiye’deki solun Filistin’e desteğinin bitmesinin nedeni, Türkiye’deki solun bitmesidir.”

1971 muhtırasıyla ağır bir darbe alan ve 1980 darbesiyle neredeyse tamamen yok edilen sol, eski kitlesel gücünü kaybetti. Solun güçlü savunucuları öldürüldü, idam edildi, hapsedildi ya da yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. 1980’lerden sonra ise sol, binlerce parçaya bölünerek marjinalleşti. Ortada sol kalmayınca, Filistin meselesi de Türkiye solunun gündeminden düştü. 

Solun bıraktığı bu boşluğu İslamcı ve özellikle Millî Görüş çevreleri doldurdu. İslamcı Müslüman Kardeşlerin, sola alternatif bir güç olarak ortaya çıkmasıyla birlikte Türkiye’deki İslamcı çevreler, Filistin davasıyla tanıştı ve bu mücadele onların gözünde direnişin sembolü haline geldi. Örneğin, 1980 askeri darbesi ve 28 Şubat sürecinin tetikleyicilerinden biri olan “Kudüs Mitingleri” bu dönemde düzenlenmeye başladı. 1980’de Milli Selamet Partisi’nin Konya’da düzenlediği Kudüs Mitingi sırasında yaşananlar, askerin tepkisini çekti.

1980’de Milli Selamet Partisi’nin Konya’da düzenlediği Kudüs Mitingi

Benzer bir durum 1997’de Refah Partili Sincan Belediyesi’nin düzenlediği “Kudüs Gecesi” ile ortaya çıktı. Hamas liderlerinin fotoğraflarının salona asılması, İran Büyükelçisi’nin konuşması ve sergilenen cihat oyunu kamuoyunda büyük tepki uyandırdı. Bu olay sonucunda, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı ve mahkûm edildi. İran Büyükelçisi ise ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Şimdi meseleye buradan bakınca Filistin’deki meselelerin aslında Türkiye’deki dinamikleri de derinden etkilediğini çok net bicimde görebiliyoruz. 

Sincan’daki Kudüs Gecesinde bir tiyatro oyunu

Sonuç olarak, bu yazıda sizi bugünkü trajediden bir nebze de olsa uzaklaştırarak, Filistin meselesinin tarihsel boyutunu Türkiye perspektifinde en yüzeysel şekilde anlatmaya çalıştım. Bir dönem Türkiye solunun en önemli gündem maddelerinden biri olan bu “dava”, solun güç kaybetmesiyle birlikte zamanla unutuldu. Ancak İslamcı kesimler bu davayı devraldı ve günümüzde de Filistin meselesi hala ciddiyetini koruyor. Burada belki bireysel olarak elimizden bir şey gelmeyebilir fakat hepimiz için riyakarlıktan uzak, samimi, gerçekten vicdanlı ve onurlu bir hayat dilemek en anlamlı duruş olacaktır. 

KAYNAKÇA

Anad, Ç. (9 Ekim 2020). Bülent Uluer’in Filistin Günleri l 2002 l 32. Gün Arşivi. [Video]. Youtube. https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=Pu-ZyXk-J1s  

Aral, C. (13 Ekim 2024). 68 Kuşağı Filistin’de · FKÖ’ye katildi, İsrail’de Hapsedildi · Konuk: Faik Bulut Coşkun Aral [Video]. Youtube. https://www.youtube.com/watch?v=SPiBydRXJ8Y 

Bulut, F. (2020, 13 Şubat). Filistin’e giden Türkiyeli devrimcilerin serencamı (1). Independent Türkçe. https://www.indyturk.com/node/131871/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/filistine-giden-t%C3%BCrkiyeli-devrimcilerin-serencam%C4%B1-1 

Feyizoğlu, T. (2020, 29 Haziran). Deniz Gezmiş’in Filistin Macerası. Gerçek Bandırma. https://www.gercekbandirma.com/deniz-gezmisin-filistin-macerasi 

Filistin Kampında Bir Yahudi Gerilla. (2005, 13 Mayıs). Haber7.com. https://www.haber7.com/yasam/haber/91580-filistin-kampinda-bir-yahudi-gerilla 

Marcus, A. (2007). Blood and belief: The PKK and Kurdish fight for independence. New York University Press. 

Saruhan, E. (2018, 3 Eylül). Solcular Filistin’e Gerilla Olmaya Gitti. Gerçek Hayat. https://www.gercekhayat.com.tr/dosya/solcular-filistine-gerilla-olmaya-gitti/ 

TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu. Dış Ticaret Endeksi. (2024). https://rapory.tuik.gov.tr/22-10-2024-12:34:02-10519384541266214598563385301.html 

https://rapory.tuik.gov.tr/17-10-2024-07:37:28-213319085918356402151275111132.html 

https://rapory.tuik.gov.tr/19-10-2024-07:54:12-13809467691047396835713833121.html 

Yalçın, S. (2014, 13 Ağustos). Filistin’in devrimci Türk fedaileri. Sözcü. https://www.sozcu.com.tr/filistinin-devrimci-turk-fedaileri-wp569500 

Leave a Reply