Gelişen ve değişen dünya düzeninde patlayan nüfusla birlikte ve artan enerji
ihtiyacının sonucu olarak bilim insanları artık çok da parlak bir gelecek vadetmeyen fosil
kaynaklar yerine daha sürdürülebilir yeni enerji üretim kaynaklarının arayışına girdiler. Bu
süreçte heyecanlandırıcı çalışmalardan biri de yeşil hidrojen olarak adlandırdığımız
yenilenebilir enerji çözümü üzerinde oldu. Henüz halk arasında çok da popüler olmayan bu
kavram geniş kullanım alanlarına açık olması ve depolanabilirliği açısından pek çok
avantaja sahip gibi duruyor, peki yeşil hidrojenin yaygın bir enerji kaynağı olarak geleceğin
enerjisi olması mümkün mü?
Enerji taşıyıcısı olarak görev alan hidrojenin, literatürde “hidrojen gökkuşağı” olarak
geçen renk skalasında farklı kategorileri bulunuyor; hidrojenin bu kategorilerdeki renkleri
ise elde edilme sürecinde kullanılan yöntemlere göre farklılaşıyor. Bu yazıda üretim
süreçlerinin detaylarına girmeyeceğiz; ancak kahverengi, siyah, gri ve mavi olarak bilinen
diğer kategorilere kıyasla yeşil hidrojenin üretimi doğa dostu aşamalardan oluşuyor
diyebiliriz. Çevre bilimciler ve alanında uzman bilim insanları tarafından yüzde yüz
sürdürülebilir olduğu belirtilen yeşil hidrojenin elde edilmesi pek çoğumuzun lisedeki kimya
derslerinden de aşina olduğu elektroliz dediğimiz bir kimyasal sürece dayanıyor. Rüzgâr,
güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynakları tarafından açığa çıkartılan
enerjinin yardımı ile suyun hidrojen ve oksijene ayrılması bu olayın temelini oluşturuyor.
Açığa çıkan hidrojen gazı ileride enerji üretiminde ve çeşitli endüstriyel alanlarda üretim
aşamalarında kullanılmak üzere karbon ayak izini azaltacak bir enerji kaynağı olarak
kullanılmak için depolanıyor.
Peki yeşil hidrojeni bu kadar değerli kılan şey nedir? Hidrojen hâlihazırda pek çok
alanda kullanılmasının yanı sıra araştırmalara göre de gelecekte dünyanın enerji ihtiyacını
karşılayabilme potansiyeli en yüksek yakıtı olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca bahsettiğimiz gibi
yeşil hidrojenin üretimi diğer renk kategorilerine kıyasla doğaya zarar vermiyor. Böyle bir
durum söz konusuyken ve sürdürülebilir enerji üretim teknikleri gün geçtikçe önem
kazanırken yeşil hidrojen üretiminin yükselişi de kaçınılmaz oluyor. Atmosferdeki sera gazı
salınımını azaltan, havada yandığında karbonmonoksit ve türevleriyle ilişkili sülfatlar açığa
çıkarmayan, sıkıştırılarak depolanma ve taşınma özelliklerine sahip yeşil hidrojenin enerji
sektöründe gün geçtikçe popülerliği artıyor. 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı dolayısıyla Rusya’ya uygulanan ambargo sonucunda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen Avrupa‘da yeşil hidrojen kullanımına geçişte de önemli adımlar atılıyor. Araştırmalara göre 2050’de küresel enerjinin yüzde 14’e yakını yeşil hidrojen tarafından üretiliyor olacak. Gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmak için yeşil hidrojen teknolojileri büyük bir fırsat olarak ortaya çıkıyor. İklim değişikliğinin azaltılmasını önceleyen Paris Anlaşması’nı imzalayan ülkemizde ise yeşil hidrojen kullanımına geçiş sürecinin hızlanmasını bekliyoruz.
Kaynakça:
STM Teknolojik Düşünce Merkezi, Enerji Krizinin Çözümünde Yeşil Hidrojen Devrimi 1:
Sürdürülebilir Gelecekte Yeşil Hidrojenin Yeri, Araştırma Raporu (Nisan 2023)
Resim kaynakça:
https://www.ceyrekmuhendis.com/yeni-nesil-enerji-tasiyicisi-yesil-
hidrojen/