Modayı podyumlardan ilham alıp kendilerine has yorumlar yaparak günlük stilimiz için kullanabileceğimiz kombinlere dönüştüren modacılar, her gün karşımıza yepyeni trendlerle çıkıp, yeni akımlar başlatıyorlar. İşte bu trendlerden biri de; spor kıyafetlerin, günlük hayatımızın merkezine yerleşip vazgeçmek istemeyeceğimiz bir alışkanlığa dönüşerek ‘athleisure’ akımının başlamasına sebep olanlardan…
Peki nedir bu athleisure akımının tanımı?
Bugünlerde bir süpermarketin sebze-meyve reyonunda pilates taytı, nike air max’leri ve chanel marka çantasıyla bir bayanı görmek artık sıradan bir durum haline geldi demek yanlış olmaz. Spor kıyafetlerin lüks günlük kıyafetlerle birleştirilmesi henüz yeni kabul edilmiş bir trend. Moda dünyasının birkaç yıl öncesinde tanıştığı fakat isminin yeni konduğu Athleisure teriminin anlamı ‘atletik’ ve ‘günlük-boş zaman’ kelimelerinin birleşimiyle ortaya çıkmış. Eskiden moda haftalarında her üç kişiden birinin kalem etek ya da cigarette pantolonun altına stilettodan başka ayakkabı seçeneği bulamazken, şimdilerde feminen parçaların ya da klasik eteklerin altına bile Nike Airmax, Adidas Stan Smith, ya da slipper gibi seçeneklerden birini giyildiğini fark ettiniz mi?
Neredeyse tüm gününü spor salonlarında yoga, pilates ya da kickboxing yaparak harcayan ünlülerin, spordan çıkışta en şık restoranlara bile sadece çok küçük değişiklerle gitmesi atletik giyim tarzını altın çağına taşıdı. Moda otoriteleri bunun nedeninin sosyal medya çağının getirdiği her daim kusursuz, aktif ve fit görünüme sahip olunmak ve “şık olmak için uğraşmayacak kadar iyi bir vücuda sahibim” mesajının verilmek istenmesine bağlıyor.
Bu durumu fırsat bilen lüks markalarında işe el atmasıyla hızla yükselişe geçen bu akım sayesinde bayanlar hiç olmadığı kadar rahat bir nefes alıp ‘sonunda’ dediler. Amerikalı tasarımcı Alexander Wang ise “Tamamen egzersiz kıyafetleriyle yaşıyorum artık. Sokakta, her yerde görüyorsunuz; bir çeşit üniforma oldu diyor” New York Times’a. Fashion Week’teki bütün Vogue editörleri defileleri izlerken kumaş pantolonlarının ya da kalem eteklerinin altından ilk göze çarpan Adidas Stan Smith’leri veya Céline slip-on’ları oluyor.
Burada verilmek istenen mesaj şu olmalı: işteyken bile disiplin sahibi aynı zamanda dinamik ve genç görünerek çabasız şıklık kombinasyonu yaratabilmek bizim elimizde. Bu akımın bonus olarak bir diğer pozitif yanı ise kadınların sneaker’lar içinde rahatlıklarından yüzlerine yansıyan mutluluğunu söylemeden olmaz.
Bu trend geçici bir moda rüzgarı mı yoksa kalıcı bir moda kuralı haline mi dönüşecek şimdilik bilemiyorum ama hem rahat hem de stil sahibi görünmek isteyen kadınlar için kestirme yoldan bir tercih olabileceği aşikâr.