Hayatımda planladığım hiçbir şey yolunda gitmedi demişti Bestami Köse ta ki plansızlığı planlayana kadar.
Bazen içinizden gelen o amansız sesi durduramazsınız. Bazen 20’li yaşlarınızın içinizde yarattığı duvarları kırma arzusu yaşadığınız hayata baskın gelir. Mademki hayat dedikleri şey insanoğlunun anlık kararlarından ibaretse dedim bir 20 Ocak sabahı, mademki hayat şuursuzca attığımız adımlarımızdan ibaretse; neden kalkıp oraya gitmiyorum?
Anlık bir karar bana 25 Ocak akşamına Amsterdam’a bir uçak bileti aldırdı. Tabii yazımın devamını size korkularımdan, çekingenliklerimden, tek başına bir şeylere adım atıyor olmanın verdiği nefes kesici heyecanlardan bahsederek geçirmeyi planlamıyorum. Zaten sanıyorum o tür duyguların literatürde de tarifleri pek yok :)
Onun yerine Amsterdam’da nasıl hayatta kalınır? Neler yenilir içilir? Biraz onlara değinmek biraz da alışılan şeylerin dışına çıkıp neden bu ülkeye bir gün mutlaka ayak basılmalı, ondan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle Hollanda’nın başkenti olan Amsterdam, Amstel nehri üzerinde kurulmuş bir barajın (Dam) etrafında gelişmiş bir kenttir. Avrupa’nın bir tık kuzeyinde kalmış bu sevimli ülke son dönemlerin en dikkat çeken ekonomik, kültürel, sanatsal ve turizm kaynaklarını da bünyesinde barındırmaktadır. Bunun yanı sıra modern yaşam tarzı, kozmopolit insan nüfusu, aktif gece hayatı, sanat müzeleri ve kanalların etrafına sıralanmış tarihi evleriyle bir şehre değil farklı bir gezegene giriş yaptığınız hissine kapılmanız sakın gözünüzü korkutmasın :)
Havalimanından şehrin merkezine geçiş yaptığınızda Amsterdam’ın en ünlü ve hareketli noktası olan ve şehrin bir çok önemli yapısının yer aldığı (Amsterdam Kraliyet Sarayı, Nieuwe Kerk, Ulusal Anıt ve Madame Tussauds Müzesi) Dam Meydanı sizi karşılayacaktır. Dam Meydanının bir diğer güzel özelliği ise şehrin diğer gözde noktalarına vasıta ihtiyacı olmadan kısa bir yürüyüşle erişebilmeniz olacaktır.
Dam Meydanı gezinizi tamamladıktan sonra, Hotel Krasnapolsky binasının arkasına kıvrılarak Red Light District bölgesine geçebilirsiniz. Ülkemizde bilinen adı ile Kırmızı Fener Mahallesi sadece Avrupa da değil Dünyada da rağbetin yüksek olduğu eğlence bölgelerinin başında gelmektedir. Mahalleye bir tık daha yaklaştığımızda birçok randevu evi, gay bar, özel sinema ve seks shopların bulunduğunu söylemek mümkün. Aslına bakarsanız Amsterdam’ı Amsterdam yapan en önemli unsurların başında bu mahallenin yer aldığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Birçoğumuzun hayal dünyasına daha 18’li yaşlarda giriş yapan ve ortamlarda ‘’Abi bir gün kesin gidelim ya!’’ muhabbeti yaratan bu güzel şehir özgürlük ve hoşgörü konusunda zirveyi oldukça zorluyor diyebiliriz. Fuhuş ve uyuşturucu kullanımının yasal olması, her türlü cinsel eğilimin ve eğlence anlayışının yargılanmadan kabul gördüğü bir şehirde yaşam Türkiye’den bakıldığında ne yazıktır ki sadece ütopik bir görüntüye ev sahipliği yapıyor.
Amsterdam’ı farklı kılan en önemli olgulardan biri bu yaşanabilirliğinin yanı sıra her kesimden, her eğlence türünden anlayışa sahip bireye kucak açmasından geliyor. Mesela adından sıkça söz ettiren Coffee Shoplar buna bir örnek olarak verilebilir. Bunun yanı sıra ben bu kadar heyecana gelemem, alırım kahvemi elime kitabımı okur, sakinlik ararım diyorsanız yine doğru yerdesiniz demektir. 90 adası ve 1500 köprüsü ile kuzeyin Venedik’i olarak adlandırılan bu şehirde kanalların etrafına inşa edilmiş birbirinden güzel kafeleri hiç şüphesiz kitabınıza eşsiz manzaralarıyla eşlik edecektir. Hatta fırsatınız da varsa Amsterdam’ın dört tarafını saran kanallar arasında bol bol yürüyüş yapıp, kaybolmanızı gönülden tavsiye ederim.
Ayrıca şehirde tam olarak toplam uzunluğu 100km’yi aşan 165 kanal bulunduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Bunların dışında kişisel bir tavsiye de eklemek istiyorum. Ocak ayında Amsterdam’ın dondurucu soğuğuna maruz kalmış biri olarak biraz daha bahara doğru gitmenizi tavsiye ederim. Tabi Temmuz-Ağustos ayları da bölgeye kurulan çeşitli eğlence düzeneklerinin keyfini doyasıya çıkarmanız açısından güzel bir tercih olacaktır. Ama tabi biz Ankara Ayazını yemiş adamız bize sökmez, diyorsanız buyurun gidin bir de kuzey Hollanda soğuğu yiyin :)
Hollanda yöresel lezzetler konusunda zengin bir mutfak anlayışına sahip olduğunu belirtmeden yazıya devam etmek olmaz. Yemek konusunda akıllara ilk gelen şey meşhur Hollanda peynirleridir. Bunun dışında Hollanda Birası (Brewdog PUNK IPA , Westmalle ve Leffe tavsiyemdir. Ayrıca The Beer Temple adlı mekanda oldukça lezzetli ve çeşitli biralar da bulabilirsiniz) ve Patat adı verilen meşhur külahta satılan patates kızartması (Vlaams Friteshuis Vleminckx tavsiyemdir. Amsterdam’ın en meşhur ve en eski patatesçisidir) bir yandan şehri keşfederken diğer yandan keyfinize keyif katacak meşhur lezzetlerdir.
Vee bisikletliler… Şehir içi ulaşım konusunda bir kolaylık arıyorsanız size otobüs ya da tramvay kullanmak yerine şehrin âdeta simgesi haline gelmiş bisikleti tavsiye ederim. Şehirde yaklaşık 600.000’den fazla bisiklet bulunmaktadır. Bisiklet yollarının düzenli ve çok olması nedeniyle bisiklet ile ulaşım oldukça güvenli ve zevklidir.
Yazımın bitişine yaklaşırken her Türk gibi ufak bir Hollanda-Türkiye ekonomisi karşılaştırması yaptığımda Amsterdam için ne Paris kadar pahalı ne de Berlin kadar ucuz olduğunu söyleyebilirim. Euro kazandığınız takdirde fiyatlar Türkiyeden çok da farksız değil. Hediyelik eşyaların fahiş fiyatları dışında yeme-içme anlamında çok fazla sıkıntı çekilebileceğini de düşünmüyorum.
Fakat bütün bunların dışında bana buraya tekrar dönmeliyim, dedirten şey; buradaki insanların iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış diye içine bulandığımız bütün ön yargılarımızı muazzam bir teraziye oturtmuş olmalarından geliyor. Aşırılık değil oturmuşluk göze çarpıyor. Yani coffee shop’dan çıkan hiçbir genç-yetişkin bireyi sapkınlık yaparken göremiyorsunuz. Buna ek olarak yazımı tamamlarken Amsterdam için 2016 yılının Avrupa’nın en güvenli 8. Şehri seçildiğini sıkıştırmadan da geçemeyeceğim. Saat kaç olursa olsun korkuya, endişeye kapılmadan tamamen bağımsız ve özgürce vakit geçirebileceğiniz bir şehir.
Kısaca bir-iki ya da kaç gün ayırmış olursanız olun gezmekten ve keşfetmekten asla usanmayacağınızın garantisini verebilir, her tarzdan gezgine hitap edecek birçok zenginliğe sahip olduğunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Görsel Kaynaklar
ttp://www.amsterdamda.com/wp-content/uploads/2014/05/FAQ_Kapak_Alicelik.jpg
https://static.posters.cz/image/1300/glasbilder/amsterdam-i25786.jpg
https://www.birhayalinpesinde.com/wp-content/uploads/2017/01/K%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1-
http://www.amsterdamda.com/wp-content/uploads/2014/05/Amsterdam_Havafoto.jpg
aracla
Güzel bilgi paylaşımı için teşekkürler.